Vermeer
Korunmuş dünya yok... Duvarın hemen arkasında başlar gürültü
başlar meyhane kahkahayla ve mızmızlanmayla,
diş sıralarıyla gözyaşlarıyla saatlerin homurtularıyla
ve o deli kayınçoyla, herkesin karşısında titremesi gereken
o ölüm habercisi.
O büyük patlama ve kurtarmanın gecikmiş ayak atışı
yuvasında dik duran tekneler, yanlış adamın cebine
sürünerek inen paralar
talepler üzerine yığılmış talepler
savaşın önsezisini terleyen o esneyen kırmızı çiçeklerin dış kısmı.
Oradan ve duvarın çaprazı arasından o berrak atölyeye,
asırlarca yaşamak zorunda olan saniyenin içine.
Kendilerine “Müzik Dersi” veya
“Mektup Okuyan Mavili Kadın” adını veren resimler -
sekiz aylık hamiledir kadın, iki yürek tekme atıyor içinde.
Arkasındaki duvarda Terra İncognita'nın buruşuk bir haritası var.
Sakince nefes al... Sandalyelere bilinmeyen bir mavi madde çakılmış.
İnanılmaz bir hızla uçtu o altın perçinler
ve durdu aniden
sanki asla sessizlikten başka bir şey olmamışlar gibi.
Ya derinlikten veya yükseklikten dolayı uğuldar kulaklar.
Duvarın öbür tarafındaki basınçtır bu.
Her bir olguyu kanatlandırır bu
ve dirençli yapar fırçayı.
Acıtır duvarlar arasından yürümek, hasta eder insanı bu
ama gereklidir böylesi.
Yektir dünya. Ama duvarlar…
Ve duvar bizzat senin bir parçandır –
biliyorsun veya bilmiyorsun ama herkes için öyledir bu
küçük çocuklar hariç. Onlar için duvar yok.
Berrak gökyüzü yan durup yaslandı duvara.
Boş olana yakarış gibi bir şey bu.
Ve boş olan döner yüzünü bizlere
ve fısıldar:
“Boş değilim, açığım ben”.
[YAŞAYANLAR VE ÖLÜLER İÇİN’den (1989)]
Tomas Tranströmer (1931-2015, İsveç)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Kayıt Tarihi : 22.12.2019 04:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
VERMEER Ingen skyddad värld… Strax bakom väggen börjar larmet börjar värdshuset med skratt och kvirr, tandrader tårar klockornas dån och den sinnesrubbade svågern, dödsbringaren som alla måste darra för. Den stora explosionen och räddningens försenade tramp båtarna som kråmar sig på redden, pengarna som kryper ner i fickan på fel man krav som staplas på krav gapande röda blomkalkar som svettas föraningar om krig. Därifrån och tvärs genom väggen in i den klara ateljén in i sekunden som får leva i århundraden. Tavlor som kallar sig ”Musiklektionen” eller ”Kvinna i blått som läser ett brev” – hon är i åttonde månaden, två hjärtan sparkar i henne. På väggen bakom hänger en skrynklig karta över Terra Incognita. Andas lugnt… En okänd blå materia är fastnaglad vid stolarna. Guldnitarna flög in med oerhörd hastighet och tvärstannade som om de aldrig varit annat än stillhet. Det susar i öronen av antingen djup eller höjd. Det är trycket från andra sidan väggen. Det får varje faktum att sväva och gör penseln stadig. Det gör ont att gå genom väggar, man blir sjuk av det men det är nödvändigt. Världen är en. Men väggar… Och väggen är en del av dig själv – man vet det eller vet det inte men det är så för alla utom för små barn. För dem ingen vägg. Den klara himlen har ställt sig på lut mot väggen. Det är som en bön till det tomma. Och det tomma vänder sitt ansikte till oss och viskar ”Jag är inte tom, jag är öppen”.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!