İlkin yalnızlığımı tokatladı
Bir çocuğun kahkahalı naniği
Hüznüme inat kızıl güller yanıyordu güneşte
Sımsıcaktı güneş hüznüme inat
Deniz zıttıma durgun ve nazlı
Mavili beyazlı
(Nâzım'a)
Sen mutsuzluğum ve umutsuzluğumsun
Yaşama ve ölüme susuzluğumsun
Sen uykusuzluğumsun
Bir jilet alıp
Kesmek isterim damarlarımı
Sonra da güzelce bir rüyaya dalmak
Sen gelirsin aklıma
Cumartesi randevumuz var
Yapamam
İstanbul!
Büyük şehir, gaddar şehir
Beni sana unutturacak
Her şey var onda
Ve ben yokum
öyle bir zaman geldi ki
fırlattım bir yana kitabı,defteri
paltomu sırtlayıp çıkıverdim evden
hani ya 'geceyi kapımda bekletemem'
bir hoşgeldinli güzellikteydi sokaklar
beraber kafayı çekecek
Yeter artık düşlerimin kadını
Yeter bir yaşamı zehir-zıkkım ettiğin
Koma beni bu karpit-kutu artlarında
Çocuksu korkularda bırakma
Ardımdan dökülen
O birkaç damla yaş
O güzel gözlerinin
Islaklığı var ya
Binlerce sevgi sözcüğü
Binlerce yemin demekti bana
Bir 'defol! ' deyişin vardı.
Bin voltluk bir çıplak kabloya mı değdim?
Yoksa görünmez bir devin tokadı mıydı
Güpegündüz suratımın ortasına inen?
O sen miydin 'artık bıktım! ' diyen?
O donuk bakışlar senin miydi?
Ne kura kura eskitemediğimiz hatıralar
Ne ıstırabın verdiği o yüce gurur
Ne de en pahalı avuntuları İstanbul'un
Artık bitmiştir bu anlamsız kumar
Kaybettikçe oynadığımız bu garip oyun
Ulaşsak menzile vâdemiz dolsa da
Bıraksak kubbede biz de bir hoş sadâ
Kafayı takmadan yaşanamamış düşlere
Ah! edebilsek bu kahpe dünyaya veda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!