Tom Waits ve Nick Cave ile ayni kategoriye uygun gordugum, tutunamayanlar - kaybedenler - kaybolus felsefeleri ile yogrulanlar icin basucu kitabi niteliginde albumler hazirlayan kisi.
(ilkadımdergisi.com'dan nakille, kaynak, dr. ihsan unaner, yarım ay mecmuası)
'Akif’i gömdüğümüz günün sabahı idi. Tramvayda, önümdeki sırada iki üniversiteli genç kız Cumhuriyet gazetesi’ni okuyorlardı. Biri başını kaldırdı.
- a, bak... dedi, Akif ölmüş...
öteki hayretle cevap verdi.
- sağ mıydı? ..
- bilmem sağmış ki ölmüş.
Düşündüm... bu genç kızlar kaç senedir öğrenmek için uğraşıyorlar. Kaç defa Akif’in şiirlerini belki de mecbur kalarak okumuşlardır. Yine eminim ki, bu genç kızlar kaç defa istiklal mârşı’nın derin manası ve vakur ahengiyle titremişlerdi.
Fakat bu ne alakasızlıktı bilmem ki... yedi ay evvel Akif’in yurda hasta olarak döndüğünü bile duymamışlardı. nihayet ölüp ölmediğinin bile farkında değildiler.'
Ne olursa olsun burada bile aylardir ` Bugün en çok tıklananlar` ve `En çok mesaj yazılanlar` listelerinden asagi bir kez bile inmemis; her yaptigi bircok kimseyi memnun ettigi gibi bazi kimseleri de bir o kadar rahatsiz eden. Tanindigi ve bilindigi kadari ile tek amacinin insana hizmet adi altinda buyuk kitlelere ulasmis, dunyanin neresine giderseniz gidin her yerde onlara ait bir iz, bir koku, bir ruh bulabileceginiz ve boyle bir akima oncu olan buyuk insan.
Kendilerini bir sirk grubu olarak sunsalar da cok buyuk bir organizasyon ile izleyicilere keyif otesinde hazlar tattiran topluluk..Muzikleriyle danslarıyla görsel işitsel muhtesem sovu olan bir grup dünya karmasi insan.
Ayrica basinda soyle bir slogan bulunan filmi de vardir:
`if you have no voice, scream
if you have no legs, run
if you have no hope, invent `
Ayrintili bilgi icin bkz: http://www.cirquedusoleil.com
Hagia Sofia adinda Turkiye’de uc kilise vardir. Bunlara literaturde istanbul ayasofyasi, Tabzon ayasofyasi ve iznik ayasofyasi denir. En eski, en buyuk, en gorkemli ve baskentte yer almasi sebebiyle en cok taninani istanbul ayasofyasi’dir. Trabzon ayasofyasi yer mozaikleri, freskleri ve usta ellerden cikma tas isciligi ile, iznik ayasofyasi ise isa freski ve konsil toplantilarinin yapildigi yer olmasi nedeniyle onem tasir.
Ayrica dünyanın en büyük hat yazıları bu müzede bulunur. 1848 yılında yaptırılan yaklasık 5.5 metre boyunda olan 4 levha, dışarı cıkartılmasın diye kapıdan büyük olacak sekilde içeri de yapılmıstır. Camii müzeye cevrildikten sonra sanat özelligi tasımadıgı için yerlerinden indirilir fakat kapılardan cıkartılamaz. Bir kenara yıgılırlar. 1949'da tekrar eski yerine asılırlar.
istanbul'da bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te fatih sultan mehmed'in istanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un istanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, m.s.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra m.s. 360'ta imparatorun oğlu konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (megale ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı v. yüzyıldan sonra daha çok hagia sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine theodosios ii. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından aydınlı anthemios ile miletoslu isidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun 'ey süleyman seni geçtim' demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan ayasofya, 29 mayıs 1453'te istanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan ikinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, sultan ikinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Csmanlı devrinde Sultan Mustafa ve Ibrahim'in türbesi olmuş, Sultan ikinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca sultan üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, sultan birinci Mahmud döneminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.
1 - Mısır - Piramitler {Gize piramiti}
2 - Babil Asma bahçeleri ki hiç bi iz kalmamıştır kendisinden,
3 - Olimpos - Zeus heykeli; altın ve fildişinden yapılmış zamanında.
4 - Efes - Artemis tapınağı
5 - Mausolos'un anıtkabiri; Bodrum'da bulmak isterdik elbette ama onun da sadece temelleri kalmıştır.
6 - Rodos heykeli
7 - iskenderiye feneri
Ayrica basketbolda iki bir iki ya da bir uc bir alan savunmalarının rakibi durdurmakta kifayetsiz kaldığı durumlarda uygulanan şiddetli bir defans oyunudur. Sonu tam saha preste biter.
Eski savaşlarda sıkça uygulanan bir yöntemdir. eskiden herkes karşı ordudan bir kişiyi gözüne kestirir ve yalnızca onu savunurdu. Rakibini sürklase eden savaşçı +1 puan alır ve kalabalık olan ordudan başka birisi bu kişinin rakibi olurdu. savaşın sonunda her ordunun savaşçılarının toplam puanları toplanır ve kazanan ordu belli olurdu.
Rönesans'ın katı kurallarına tepki olarak doğduğu söylenilen, ismi düzensizliğini simgelemek için şekilsiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden gelen dönem. En başta gelen özelliği ışık ve gölge kullanımıdır. işık birden parlamış ve sönecekmiş gibidir. Rönesans dönemindeki kadar ayrıntıya, çizgiselliğe önem verilmemiş, dokular daha kabaca, ışık oyunlarıyla verilmiştir. Sanatçılar konu olarak yunan mitolojisindeki olayları hristiyanlığa uygulayarak kullanmıştır. Görüntü artık çizgi ve renk sorunu olmaktan çıkmış, daha çok düş gücüne dayanmıştır. Barok sanatçısı izleyici ile sanat yapıtı arasındaki engeli yıkmak amacındadır. Bu nedenle izleyicinin duygularına yönelir.
barok dönem resimlerinde bitmemişlik hissi vardır. manzara ressamlığı önemli bir yer tutmuş, halkın güncel yaşamını ve özellikle de orta sınıfın yaşam kesitlerini resme aktarmışlardır.
sanat atölyelerinde uzmanlık ve iş bölümü başlar. ayrılan gruplar tek bir konu üzerine yoğunlaşmıştır.
1604 william shakespeare othello’yu yazdı
1607 kuzey amerika’da ilk kalıcı ingiliz kolonisi jamestown, virginia kuruldu
1609 galileo galilei jüpiter’in uydusunu keşfetti
1611 incil’in yetkili versiyonu king james bible yazıldı
1618 30 yıl savaşları başladı
1619 ilk siyah köleler virginia’ya ulaştı.
1625 francesca caccini, tarihçilere göre ilk kadın besteci, la liberazione di ruggiero besteledi ve polanya’da 4. wladyslaw’ın resepsiyonunda icra edildi.
1628 william harvey kan dolaşımını buldu
1631 ingiltere’de chloridia adlı eserin icrasında ilk profesyonel kadın şarkıcılar yer aldı
1633 engizisyon galilei’yi söylediklerini geri almaya çağırdı
1639 fransa 30 yıl savaşlarına katıldı
1639 virgilio mazocchi ve marco marazolli tarafından ilk komik opera, chi soffre speri roma’da icra edildi.
1642 – 1646 ingiliz iç savaşı
1647 – 1659 fransız – ispanyol savaşı
1648 – 1653 fransız iç savaşı
1654 – 1667 rusya – polonya savaşı
1655 – 1660 brandenburg – rusya savaşı
1660 ingiltere’de monarşi yeniden kuruldu
1664 – 1666 newton yerçekimini buldu
1666 italya cremona’dan antonio stradivarius ilk kendi imzasını taşıyan kemanı yaptı.
1666 newton ışık spektrumunu buldu
1671 leibniz toplama makinasını buldu
1675 londra’da st.paul kathedralinin inşaatı başladı, greewich rasathanesi kuruldu. ilk ışık hızı ölçüldü.
1677 bakteri bulundu
1683 türkler viyana’yı kuşattı
1687 türkler mohaç savaşını kaybetti
1689 – 1697 kuzey amerika’da ingiliz – fransız savaşı
1696 thomas savery buhar makinasını keşfetti
1699 avusturya’lılar macaristan’ı türklerden geri aldı
1705 reinhard, keiser octavia adlı eserinde ilk kez fransız kornolarını kullandı
1714 fahrenheit civalı termometreyi buldu
1725 vivaldi 4 mevsim’i yazdı
1742 handel’in messiah adlı eseri dublin’de muhteşem bir seyirci karşısında ilk kez sergilendi.
1752 büyük britanya gregorian takvimine geçti.
Tevfik Fikret'in elektrik mühendisi olarak batıya yerleşen oğluna yazdığı çok derin anlamlı şiirdir. Aynı zamanda şairin hayatında yaşadığı en büyük hayal kırıklığının da dışavurumudur. Oldukça vatansever biri olan babasının tüm öğretilerini reddeden promete denilen oğul, Avrupa'da din değiştirmiş hatta bir katolik rahibi olmuştur.
........
duy yüreğinde her dakika
ateşten gagasını büyük hasretin,
kendi kendine durmadan şunu de:
neden onlar gökte, ben çukurda?
neden güler bana dünya âlem?
ben neden iki gözü iki çeşme?
yükselmek göklere, gülmek gibi var mı?
bir gün açarsa gözünü şu hasta vatan,
ne varsa yüklen getir bilimin dört bucağından,
gelecek günlerinin bilinmeyen elektrikçisi
aydınlığa, bolluğa susamış halkın.
uyuşukluğu yok eden ne varsa getir,
yüreği, özü, kafayı besleyen,
durma, onlara can ver, can.
o masallar kahramanı örnek olsun sana,
hani kutsal ateşi çalmış getirmişti gökten.
kimsin, nesin, bilmesin vatsın seni bir tek insan!
Fuat Saka’nın temelini, ritmini ve melodisini Anadolu’dan alan, Batı’nın armonik müziğiyle buluşan bestelerinde doğaçlamalar büyük önem taşır.
Folktan caza ulaşan müziğinde, diğer kültürlerin ritimlerine ve bu kültürlerin otantik müzik aletlerine de yer verir. Konular aşktır, sevdadır, hasrettir, gurbettir, protesttir. Coşkulu ve tutkuludur. Hayatın ta kendisidir. Dinlenilesidir.
Gaston Leroux'nun Le Fantome de l'opera basligiyla 1910 yilinda yazdigi romandir. Sinemaya ilk uyarlamasi 1925 yilinda yapilmistir.
Andrew Webber in bir yapiti 1986 yilinda Londra`da buyuk bir patlama yapan muzikal.
Muzikale ismini veren sarkinin soz yazarlari Charles Hart, Richard Stilgoe ve Mike Batt dir.
Phantom of the Opera rolunde Michael Crawford
Christine Dae rolunde Sarah Brightman yer almistir.
Daha sonra bir cok denemeye karsin Michael Craford`un olmadigi Phantom of the Opera lar 86 daki basariyi yakalayamamis ve bu yuzden bu muzikalin 1986 london cast olarak adlandirilan versiyonu digerlerine oranla dinleyen ve izleyenler acisindan cok daha fazla begeni ve ragbet gormustur.
istanbul'a ilk defa gidenlerin Ortaköy'e gitmemesi,gidip de bu camiyi görmemesi ve Ortaköyle özdeşleşmiş olan bu cami önünde bir fotoğraf çektirmemesi pek nadirdir. Boğaz manzarasını da tamamlar aynı zamanda.
leonard cohen
03.01.2005 - 02:26Tom Waits ve Nick Cave ile ayni kategoriye uygun gordugum, tutunamayanlar - kaybedenler - kaybolus felsefeleri ile yogrulanlar icin basucu kitabi niteliginde albumler hazirlayan kisi.
mehmet akif ersoy
03.01.2005 - 01:40Mehmet Akif`in vefatı:
(ilkadımdergisi.com'dan nakille, kaynak, dr. ihsan unaner, yarım ay mecmuası)
'Akif’i gömdüğümüz günün sabahı idi. Tramvayda, önümdeki sırada iki üniversiteli genç kız Cumhuriyet gazetesi’ni okuyorlardı. Biri başını kaldırdı.
- a, bak... dedi, Akif ölmüş...
öteki hayretle cevap verdi.
- sağ mıydı? ..
- bilmem sağmış ki ölmüş.
Düşündüm... bu genç kızlar kaç senedir öğrenmek için uğraşıyorlar. Kaç defa Akif’in şiirlerini belki de mecbur kalarak okumuşlardır. Yine eminim ki, bu genç kızlar kaç defa istiklal mârşı’nın derin manası ve vakur ahengiyle titremişlerdi.
Fakat bu ne alakasızlıktı bilmem ki... yedi ay evvel Akif’in yurda hasta olarak döndüğünü bile duymamışlardı. nihayet ölüp ölmediğinin bile farkında değildiler.'
mehmet akif ersoy
03.01.2005 - 01:37'edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter.' - Mehmet Akif Ersoy
mehmet akif ersoy
03.01.2005 - 01:31hani, milliyetin islam idi? kavmiyet ne?
sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine.
'arnavutluk' ne demek? var mı şeriatta yeri?
küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
arap'ın türk'e, laz'ın çerkez'e, yahut kürd'e
acem'in çinli'ye ruçhan mı varmış? nerede?
müslümanlıkta 'anasır' mı olurmuş? ne gezer?
fikr-i kavmiyeti telin ediyor peygamber
Fikrimce dizeleri ile irkciliga, milliyetcilige son noktayi koymustur.
fethullah gülen
03.01.2005 - 01:24Ne olursa olsun burada bile aylardir ` Bugün en çok tıklananlar` ve `En çok mesaj yazılanlar` listelerinden asagi bir kez bile inmemis; her yaptigi bircok kimseyi memnun ettigi gibi bazi kimseleri de bir o kadar rahatsiz eden. Tanindigi ve bilindigi kadari ile tek amacinin insana hizmet adi altinda buyuk kitlelere ulasmis, dunyanin neresine giderseniz gidin her yerde onlara ait bir iz, bir koku, bir ruh bulabileceginiz ve boyle bir akima oncu olan buyuk insan.
Cirque du Soleil
03.01.2005 - 01:18Kendilerini bir sirk grubu olarak sunsalar da cok buyuk bir organizasyon ile izleyicilere keyif otesinde hazlar tattiran topluluk..Muzikleriyle danslarıyla görsel işitsel muhtesem sovu olan bir grup dünya karmasi insan.
Ayrica basinda soyle bir slogan bulunan filmi de vardir:
`if you have no voice, scream
if you have no legs, run
if you have no hope, invent `
Ayrintili bilgi icin bkz: http://www.cirquedusoleil.com
tercuman-ı ahval
01.01.2005 - 18:24Şair evlenmesi adlı tiyatro eseri saray tarafından oynanması sakıncalı bulununca, bu eseri yayımlamak için kurulmuştur.
ayasofya
01.01.2005 - 18:21Hagia Sophia = Kutsal Bilgelik
Hagia Sofia adinda Turkiye’de uc kilise vardir. Bunlara literaturde istanbul ayasofyasi, Tabzon ayasofyasi ve iznik ayasofyasi denir. En eski, en buyuk, en gorkemli ve baskentte yer almasi sebebiyle en cok taninani istanbul ayasofyasi’dir. Trabzon ayasofyasi yer mozaikleri, freskleri ve usta ellerden cikma tas isciligi ile, iznik ayasofyasi ise isa freski ve konsil toplantilarinin yapildigi yer olmasi nedeniyle onem tasir.
ayasofya
01.01.2005 - 18:15Ayrica dünyanın en büyük hat yazıları bu müzede bulunur. 1848 yılında yaptırılan yaklasık 5.5 metre boyunda olan 4 levha, dışarı cıkartılmasın diye kapıdan büyük olacak sekilde içeri de yapılmıstır. Camii müzeye cevrildikten sonra sanat özelligi tasımadıgı için yerlerinden indirilir fakat kapılardan cıkartılamaz. Bir kenara yıgılırlar. 1949'da tekrar eski yerine asılırlar.
ayasofya
01.01.2005 - 18:15istanbul'da bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te fatih sultan mehmed'in istanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un istanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, m.s.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra m.s. 360'ta imparatorun oğlu konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (megale ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı v. yüzyıldan sonra daha çok hagia sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine theodosios ii. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından aydınlı anthemios ile miletoslu isidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun 'ey süleyman seni geçtim' demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan ayasofya, 29 mayıs 1453'te istanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan ikinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, sultan ikinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Csmanlı devrinde Sultan Mustafa ve Ibrahim'in türbesi olmuş, Sultan ikinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca sultan üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, sultan birinci Mahmud döneminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.
dünyanın yedi harikası
01.01.2005 - 18:011 - Mısır - Piramitler {Gize piramiti}
2 - Babil Asma bahçeleri ki hiç bi iz kalmamıştır kendisinden,
3 - Olimpos - Zeus heykeli; altın ve fildişinden yapılmış zamanında.
4 - Efes - Artemis tapınağı
5 - Mausolos'un anıtkabiri; Bodrum'da bulmak isterdik elbette ama onun da sadece temelleri kalmıştır.
6 - Rodos heykeli
7 - iskenderiye feneri
markaj
01.01.2005 - 17:51Ayrica basketbolda iki bir iki ya da bir uc bir alan savunmalarının rakibi durdurmakta kifayetsiz kaldığı durumlarda uygulanan şiddetli bir defans oyunudur. Sonu tam saha preste biter.
markaj
01.01.2005 - 17:50Eski savaşlarda sıkça uygulanan bir yöntemdir. eskiden herkes karşı ordudan bir kişiyi gözüne kestirir ve yalnızca onu savunurdu. Rakibini sürklase eden savaşçı +1 puan alır ve kalabalık olan ordudan başka birisi bu kişinin rakibi olurdu. savaşın sonunda her ordunun savaşçılarının toplam puanları toplanır ve kazanan ordu belli olurdu.
barok
31.12.2004 - 22:59Rönesans'ın katı kurallarına tepki olarak doğduğu söylenilen, ismi düzensizliğini simgelemek için şekilsiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden gelen dönem. En başta gelen özelliği ışık ve gölge kullanımıdır. işık birden parlamış ve sönecekmiş gibidir. Rönesans dönemindeki kadar ayrıntıya, çizgiselliğe önem verilmemiş, dokular daha kabaca, ışık oyunlarıyla verilmiştir. Sanatçılar konu olarak yunan mitolojisindeki olayları hristiyanlığa uygulayarak kullanmıştır. Görüntü artık çizgi ve renk sorunu olmaktan çıkmış, daha çok düş gücüne dayanmıştır. Barok sanatçısı izleyici ile sanat yapıtı arasındaki engeli yıkmak amacındadır. Bu nedenle izleyicinin duygularına yönelir.
barok dönem resimlerinde bitmemişlik hissi vardır. manzara ressamlığı önemli bir yer tutmuş, halkın güncel yaşamını ve özellikle de orta sınıfın yaşam kesitlerini resme aktarmışlardır.
sanat atölyelerinde uzmanlık ve iş bölümü başlar. ayrılan gruplar tek bir konu üzerine yoğunlaşmıştır.
önemli ressamları:
caravaggio
rembrandt
velazquez
barok
31.12.2004 - 22:57Barok dönemde tarihe düşülen notlar:
1604 william shakespeare othello’yu yazdı
1607 kuzey amerika’da ilk kalıcı ingiliz kolonisi jamestown, virginia kuruldu
1609 galileo galilei jüpiter’in uydusunu keşfetti
1611 incil’in yetkili versiyonu king james bible yazıldı
1618 30 yıl savaşları başladı
1619 ilk siyah köleler virginia’ya ulaştı.
1625 francesca caccini, tarihçilere göre ilk kadın besteci, la liberazione di ruggiero besteledi ve polanya’da 4. wladyslaw’ın resepsiyonunda icra edildi.
1628 william harvey kan dolaşımını buldu
1631 ingiltere’de chloridia adlı eserin icrasında ilk profesyonel kadın şarkıcılar yer aldı
1633 engizisyon galilei’yi söylediklerini geri almaya çağırdı
1639 fransa 30 yıl savaşlarına katıldı
1639 virgilio mazocchi ve marco marazolli tarafından ilk komik opera, chi soffre speri roma’da icra edildi.
1642 – 1646 ingiliz iç savaşı
1647 – 1659 fransız – ispanyol savaşı
1648 – 1653 fransız iç savaşı
1654 – 1667 rusya – polonya savaşı
1655 – 1660 brandenburg – rusya savaşı
1660 ingiltere’de monarşi yeniden kuruldu
1664 – 1666 newton yerçekimini buldu
1666 italya cremona’dan antonio stradivarius ilk kendi imzasını taşıyan kemanı yaptı.
1666 newton ışık spektrumunu buldu
1671 leibniz toplama makinasını buldu
1675 londra’da st.paul kathedralinin inşaatı başladı, greewich rasathanesi kuruldu. ilk ışık hızı ölçüldü.
1677 bakteri bulundu
1683 türkler viyana’yı kuşattı
1687 türkler mohaç savaşını kaybetti
1689 – 1697 kuzey amerika’da ingiliz – fransız savaşı
1696 thomas savery buhar makinasını keşfetti
1699 avusturya’lılar macaristan’ı türklerden geri aldı
1705 reinhard, keiser octavia adlı eserinde ilk kez fransız kornolarını kullandı
1714 fahrenheit civalı termometreyi buldu
1725 vivaldi 4 mevsim’i yazdı
1742 handel’in messiah adlı eseri dublin’de muhteşem bir seyirci karşısında ilk kez sergilendi.
1752 büyük britanya gregorian takvimine geçti.
kaynak:
http://www.beethovenlives.net/
seni seviyorum
31.12.2004 - 22:47ilan-i ask ile ilan-i harbin pek farki yoktur..
charles bukowski
31.12.2004 - 14:29'ben kredi karti görmemis amerikalilarin yazariyim' diyen adam.
promete
31.12.2004 - 14:26Tevfik Fikret'in elektrik mühendisi olarak batıya yerleşen oğluna yazdığı çok derin anlamlı şiirdir. Aynı zamanda şairin hayatında yaşadığı en büyük hayal kırıklığının da dışavurumudur. Oldukça vatansever biri olan babasının tüm öğretilerini reddeden promete denilen oğul, Avrupa'da din değiştirmiş hatta bir katolik rahibi olmuştur.
........
duy yüreğinde her dakika
ateşten gagasını büyük hasretin,
kendi kendine durmadan şunu de:
neden onlar gökte, ben çukurda?
neden güler bana dünya âlem?
ben neden iki gözü iki çeşme?
yükselmek göklere, gülmek gibi var mı?
bir gün açarsa gözünü şu hasta vatan,
ne varsa yüklen getir bilimin dört bucağından,
gelecek günlerinin bilinmeyen elektrikçisi
aydınlığa, bolluğa susamış halkın.
uyuşukluğu yok eden ne varsa getir,
yüreği, özü, kafayı besleyen,
durma, onlara can ver, can.
o masallar kahramanı örnek olsun sana,
hani kutsal ateşi çalmış getirmişti gökten.
kimsin, nesin, bilmesin vatsın seni bir tek insan!
semi
31.12.2004 - 14:13Allahin ismi olarak, yaratiklarinin hitaplarini her hali ile algilayan anlamindadir.
Aynı zamanda Allah'ın Subuti sıfatlarından biridir.
Fuat Saka
31.12.2004 - 14:08laz cazı yapıyor denilebilir..
Fuat Saka’nın temelini, ritmini ve melodisini Anadolu’dan alan, Batı’nın armonik müziğiyle buluşan bestelerinde doğaçlamalar büyük önem taşır.
Folktan caza ulaşan müziğinde, diğer kültürlerin ritimlerine ve bu kültürlerin otantik müzik aletlerine de yer verir. Konular aşktır, sevdadır, hasrettir, gurbettir, protesttir. Coşkulu ve tutkuludur. Hayatın ta kendisidir. Dinlenilesidir.
Phantom Of The Opera
31.12.2004 - 14:01Gaston Leroux'nun Le Fantome de l'opera basligiyla 1910 yilinda yazdigi romandir. Sinemaya ilk uyarlamasi 1925 yilinda yapilmistir.
Andrew Webber in bir yapiti 1986 yilinda Londra`da buyuk bir patlama yapan muzikal.
Muzikale ismini veren sarkinin soz yazarlari Charles Hart, Richard Stilgoe ve Mike Batt dir.
Phantom of the Opera rolunde Michael Crawford
Christine Dae rolunde Sarah Brightman yer almistir.
Daha sonra bir cok denemeye karsin Michael Craford`un olmadigi Phantom of the Opera lar 86 daki basariyi yakalayamamis ve bu yuzden bu muzikalin 1986 london cast olarak adlandirilan versiyonu digerlerine oranla dinleyen ve izleyenler acisindan cok daha fazla begeni ve ragbet gormustur.
ortaköy
30.12.2004 - 02:22Ortakoy Camii
istanbul'a ilk defa gidenlerin Ortaköy'e gitmemesi,gidip de bu camiyi görmemesi ve Ortaköyle özdeşleşmiş olan bu cami önünde bir fotoğraf çektirmemesi pek nadirdir. Boğaz manzarasını da tamamlar aynı zamanda.
neşet ertaş
30.12.2004 - 02:08Kendi ağzından hayat hikayesi:
bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
kırtıllar köyünde geldin dediler
babama muharrem, anama döne
dediysen atayı bildin dediler
dizinde sızıydı anamın derdi
tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü
baban gibi sazcı oldun dediler
o zaman babamdan öğrendim sazı
engin gönül ile hakk’a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözü
mecnun gibi çölde kaldın dediler
zalım kader devranını dönderdi
tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
babam saz çalarken bana zil verdi
oynadım meydanda köçek dediler
anam döne ibikli’de ölünce
tam beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de perişan olunca
babamgile burdan göçek dediler
yürüdü göçümüz tefleğe doğru
bu hali görenin yanıyor bağrı
üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
bunlara bir ana bulun dediler
yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
bize ana yok mu diyerek sorduk
adı arzu dediler bir ana bulduk
işte bu anadır buldun dediler
en küçük kardaşı kayıp eyledik
onun için gizli gizli ağladık
üstelik babamı asker eyledik
yine öksüz yetim kaldın dediler
zalım kader tebdilimi şaşırttı
heybe verdi dalımıza devşirtti
yardım etti yerköy’üne göçürttü
biraz da burada kalın dediler
yerköy’den kırıkkale’ye geldik
babam saz çalarken biz çümbüş aldık
kırşehir’e varınca kemanı çaldık
aferin arkadaş çaldın dediler
yarin aşkı ile arttı hep derdim
babamı bir yere dünür gönderdim
başlık çok istemişler haberin aldım
istemiyor yarin seni dediler
kırşehir’de yedi sene kalınca
düğün düzgün hepsi bize gelince
burada herkese yer daralınca
ankara’ya gider yolun dediler
ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
epeyce eğleştim, evinde kaldım
yüz lirayı verip bir yatak aldım
etti isen böyle buldun dediler
bir ev kiraladım münasip yerde
kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
bu aşk hançerini vurdu derinde
çaresini bulmazsan öldün dediler
yarin aşkı ile döndüm şaşkına
arada içerdim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna
bunu da içeriye alın dediler
neşet ertaş
30.12.2004 - 02:07'iç anadolu çölünde bir vaha'dır Neşet Ertaş.
Toplam 90 mesaj bulundu