Elif Ak Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji ...

  • leonard cohen

    03.01.2005 - 02:26

    Tom Waits ve Nick Cave ile ayni kategoriye uygun gordugum, tutunamayanlar - kaybedenler - kaybolus felsefeleri ile yogrulanlar icin basucu kitabi niteliginde albumler hazirlayan kisi.

  • mehmet akif ersoy

    03.01.2005 - 01:40

    Mehmet Akif`in vefatı:

    (ilkadımdergisi.com'dan nakille, kaynak, dr. ihsan unaner, yarım ay mecmuası)

    'Akif’i gömdüğümüz günün sabahı idi. Tramvayda, önümdeki sırada iki üniversiteli genç kız Cumhuriyet gazetesi’ni okuyorlardı. Biri başını kaldırdı.

    - a, bak... dedi, Akif ölmüş...
    öteki hayretle cevap verdi.
    - sağ mıydı? ..
    - bilmem sağmış ki ölmüş.

    Düşündüm... bu genç kızlar kaç senedir öğrenmek için uğraşıyorlar. Kaç defa Akif’in şiirlerini belki de mecbur kalarak okumuşlardır. Yine eminim ki, bu genç kızlar kaç defa istiklal mârşı’nın derin manası ve vakur ahengiyle titremişlerdi.
    Fakat bu ne alakasızlıktı bilmem ki... yedi ay evvel Akif’in yurda hasta olarak döndüğünü bile duymamışlardı. nihayet ölüp ölmediğinin bile farkında değildiler.'

  • mehmet akif ersoy

    03.01.2005 - 01:37

    'edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter.' - Mehmet Akif Ersoy

  • mehmet akif ersoy

    03.01.2005 - 01:31

    hani, milliyetin islam idi? kavmiyet ne?
    sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine.
    'arnavutluk' ne demek? var mı şeriatta yeri?
    küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
    arap'ın türk'e, laz'ın çerkez'e, yahut kürd'e
    acem'in çinli'ye ruçhan mı varmış? nerede?
    müslümanlıkta 'anasır' mı olurmuş? ne gezer?
    fikr-i kavmiyeti telin ediyor peygamber

    Fikrimce dizeleri ile irkciliga, milliyetcilige son noktayi koymustur.

  • fethullah gülen

    03.01.2005 - 01:24

    Ne olursa olsun burada bile aylardir ` Bugün en çok tıklananlar` ve `En çok mesaj yazılanlar` listelerinden asagi bir kez bile inmemis; her yaptigi bircok kimseyi memnun ettigi gibi bazi kimseleri de bir o kadar rahatsiz eden. Tanindigi ve bilindigi kadari ile tek amacinin insana hizmet adi altinda buyuk kitlelere ulasmis, dunyanin neresine giderseniz gidin her yerde onlara ait bir iz, bir koku, bir ruh bulabileceginiz ve boyle bir akima oncu olan buyuk insan.

  • Cirque du Soleil

    03.01.2005 - 01:18

    Kendilerini bir sirk grubu olarak sunsalar da cok buyuk bir organizasyon ile izleyicilere keyif otesinde hazlar tattiran topluluk..Muzikleriyle danslarıyla görsel işitsel muhtesem sovu olan bir grup dünya karmasi insan.

    Ayrica basinda soyle bir slogan bulunan filmi de vardir:

    `if you have no voice, scream
    if you have no legs, run
    if you have no hope, invent `

    Ayrintili bilgi icin bkz: http://www.cirquedusoleil.com

  • tercuman-ı ahval

    01.01.2005 - 18:24

    Şair evlenmesi adlı tiyatro eseri saray tarafından oynanması sakıncalı bulununca, bu eseri yayımlamak için kurulmuştur.

  • ayasofya

    01.01.2005 - 18:21

    Hagia Sophia = Kutsal Bilgelik

    Hagia Sofia adinda Turkiye’de uc kilise vardir. Bunlara literaturde istanbul ayasofyasi, Tabzon ayasofyasi ve iznik ayasofyasi denir. En eski, en buyuk, en gorkemli ve baskentte yer almasi sebebiyle en cok taninani istanbul ayasofyasi’dir. Trabzon ayasofyasi yer mozaikleri, freskleri ve usta ellerden cikma tas isciligi ile, iznik ayasofyasi ise isa freski ve konsil toplantilarinin yapildigi yer olmasi nedeniyle onem tasir.

  • ayasofya

    01.01.2005 - 18:15

    Ayrica dünyanın en büyük hat yazıları bu müzede bulunur. 1848 yılında yaptırılan yaklasık 5.5 metre boyunda olan 4 levha, dışarı cıkartılmasın diye kapıdan büyük olacak sekilde içeri de yapılmıstır. Camii müzeye cevrildikten sonra sanat özelligi tasımadıgı için yerlerinden indirilir fakat kapılardan cıkartılamaz. Bir kenara yıgılırlar. 1949'da tekrar eski yerine asılırlar.

  • ayasofya

    01.01.2005 - 18:15

    istanbul'da bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te fatih sultan mehmed'in istanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un istanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, m.s.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra m.s. 360'ta imparatorun oğlu konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (megale ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı v. yüzyıldan sonra daha çok hagia sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.

    404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine theodosios ii. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.

    532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından aydınlı anthemios ile miletoslu isidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun 'ey süleyman seni geçtim' demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.

    Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan ayasofya, 29 mayıs 1453'te istanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan ikinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, sultan ikinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.

    Bu yapının çevresinde bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Csmanlı devrinde Sultan Mustafa ve Ibrahim'in türbesi olmuş, Sultan ikinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca sultan üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, sultan birinci Mahmud döneminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.

    Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.

  • dünyanın yedi harikası

    01.01.2005 - 18:01

    1 - Mısır - Piramitler {Gize piramiti}
    2 - Babil Asma bahçeleri ki hiç bi iz kalmamıştır kendisinden,
    3 - Olimpos - Zeus heykeli; altın ve fildişinden yapılmış zamanında.
    4 - Efes - Artemis tapınağı
    5 - Mausolos'un anıtkabiri; Bodrum'da bulmak isterdik elbette ama onun da sadece temelleri kalmıştır.
    6 - Rodos heykeli
    7 - iskenderiye feneri

  • markaj

    01.01.2005 - 17:51

    Ayrica basketbolda iki bir iki ya da bir uc bir alan savunmalarının rakibi durdurmakta kifayetsiz kaldığı durumlarda uygulanan şiddetli bir defans oyunudur. Sonu tam saha preste biter.

  • markaj

    01.01.2005 - 17:50

    Eski savaşlarda sıkça uygulanan bir yöntemdir. eskiden herkes karşı ordudan bir kişiyi gözüne kestirir ve yalnızca onu savunurdu. Rakibini sürklase eden savaşçı +1 puan alır ve kalabalık olan ordudan başka birisi bu kişinin rakibi olurdu. savaşın sonunda her ordunun savaşçılarının toplam puanları toplanır ve kazanan ordu belli olurdu.

  • barok

    31.12.2004 - 22:59

    Rönesans'ın katı kurallarına tepki olarak doğduğu söylenilen, ismi düzensizliğini simgelemek için şekilsiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden gelen dönem. En başta gelen özelliği ışık ve gölge kullanımıdır. işık birden parlamış ve sönecekmiş gibidir. Rönesans dönemindeki kadar ayrıntıya, çizgiselliğe önem verilmemiş, dokular daha kabaca, ışık oyunlarıyla verilmiştir. Sanatçılar konu olarak yunan mitolojisindeki olayları hristiyanlığa uygulayarak kullanmıştır. Görüntü artık çizgi ve renk sorunu olmaktan çıkmış, daha çok düş gücüne dayanmıştır. Barok sanatçısı izleyici ile sanat yapıtı arasındaki engeli yıkmak amacındadır. Bu nedenle izleyicinin duygularına yönelir.

    barok dönem resimlerinde bitmemişlik hissi vardır. manzara ressamlığı önemli bir yer tutmuş, halkın güncel yaşamını ve özellikle de orta sınıfın yaşam kesitlerini resme aktarmışlardır.
    sanat atölyelerinde uzmanlık ve iş bölümü başlar. ayrılan gruplar tek bir konu üzerine yoğunlaşmıştır.

    önemli ressamları:
    caravaggio
    rembrandt
    velazquez

  • barok

    31.12.2004 - 22:57

    Barok dönemde tarihe düşülen notlar:

    1604 william shakespeare othello’yu yazdı
    1607 kuzey amerika’da ilk kalıcı ingiliz kolonisi jamestown, virginia kuruldu
    1609 galileo galilei jüpiter’in uydusunu keşfetti
    1611 incil’in yetkili versiyonu king james bible yazıldı
    1618 30 yıl savaşları başladı
    1619 ilk siyah köleler virginia’ya ulaştı.
    1625 francesca caccini, tarihçilere göre ilk kadın besteci, la liberazione di ruggiero besteledi ve polanya’da 4. wladyslaw’ın resepsiyonunda icra edildi.
    1628 william harvey kan dolaşımını buldu
    1631 ingiltere’de chloridia adlı eserin icrasında ilk profesyonel kadın şarkıcılar yer aldı
    1633 engizisyon galilei’yi söylediklerini geri almaya çağırdı
    1639 fransa 30 yıl savaşlarına katıldı
    1639 virgilio mazocchi ve marco marazolli tarafından ilk komik opera, chi soffre speri roma’da icra edildi.
    1642 – 1646 ingiliz iç savaşı
    1647 – 1659 fransız – ispanyol savaşı
    1648 – 1653 fransız iç savaşı
    1654 – 1667 rusya – polonya savaşı
    1655 – 1660 brandenburg – rusya savaşı
    1660 ingiltere’de monarşi yeniden kuruldu
    1664 – 1666 newton yerçekimini buldu
    1666 italya cremona’dan antonio stradivarius ilk kendi imzasını taşıyan kemanı yaptı.
    1666 newton ışık spektrumunu buldu
    1671 leibniz toplama makinasını buldu
    1675 londra’da st.paul kathedralinin inşaatı başladı, greewich rasathanesi kuruldu. ilk ışık hızı ölçüldü.
    1677 bakteri bulundu
    1683 türkler viyana’yı kuşattı
    1687 türkler mohaç savaşını kaybetti
    1689 – 1697 kuzey amerika’da ingiliz – fransız savaşı
    1696 thomas savery buhar makinasını keşfetti
    1699 avusturya’lılar macaristan’ı türklerden geri aldı
    1705 reinhard, keiser octavia adlı eserinde ilk kez fransız kornolarını kullandı
    1714 fahrenheit civalı termometreyi buldu
    1725 vivaldi 4 mevsim’i yazdı
    1742 handel’in messiah adlı eseri dublin’de muhteşem bir seyirci karşısında ilk kez sergilendi.
    1752 büyük britanya gregorian takvimine geçti.

    kaynak:
    http://www.beethovenlives.net/

  • seni seviyorum

    31.12.2004 - 22:47

    ilan-i ask ile ilan-i harbin pek farki yoktur..

  • charles bukowski

    31.12.2004 - 14:29

    'ben kredi karti görmemis amerikalilarin yazariyim' diyen adam.

  • promete

    31.12.2004 - 14:26

    Tevfik Fikret'in elektrik mühendisi olarak batıya yerleşen oğluna yazdığı çok derin anlamlı şiirdir. Aynı zamanda şairin hayatında yaşadığı en büyük hayal kırıklığının da dışavurumudur. Oldukça vatansever biri olan babasının tüm öğretilerini reddeden promete denilen oğul, Avrupa'da din değiştirmiş hatta bir katolik rahibi olmuştur.

    ........

    duy yüreğinde her dakika
    ateşten gagasını büyük hasretin,
    kendi kendine durmadan şunu de:
    neden onlar gökte, ben çukurda?
    neden güler bana dünya âlem?
    ben neden iki gözü iki çeşme?
    yükselmek göklere, gülmek gibi var mı?
    bir gün açarsa gözünü şu hasta vatan,
    ne varsa yüklen getir bilimin dört bucağından,
    gelecek günlerinin bilinmeyen elektrikçisi
    aydınlığa, bolluğa susamış halkın.
    uyuşukluğu yok eden ne varsa getir,
    yüreği, özü, kafayı besleyen,
    durma, onlara can ver, can.
    o masallar kahramanı örnek olsun sana,
    hani kutsal ateşi çalmış getirmişti gökten.
    kimsin, nesin, bilmesin vatsın seni bir tek insan!

  • semi

    31.12.2004 - 14:13

    Allahin ismi olarak, yaratiklarinin hitaplarini her hali ile algilayan anlamindadir.

    Aynı zamanda Allah'ın Subuti sıfatlarından biridir.

  • Fuat Saka

    31.12.2004 - 14:08

    laz cazı yapıyor denilebilir..

    Fuat Saka’nın temelini, ritmini ve melodisini Anadolu’dan alan, Batı’nın armonik müziğiyle buluşan bestelerinde doğaçlamalar büyük önem taşır.
    Folktan caza ulaşan müziğinde, diğer kültürlerin ritimlerine ve bu kültürlerin otantik müzik aletlerine de yer verir. Konular aşktır, sevdadır, hasrettir, gurbettir, protesttir. Coşkulu ve tutkuludur. Hayatın ta kendisidir. Dinlenilesidir.

  • Phantom Of The Opera

    31.12.2004 - 14:01

    Gaston Leroux'nun Le Fantome de l'opera basligiyla 1910 yilinda yazdigi romandir. Sinemaya ilk uyarlamasi 1925 yilinda yapilmistir.

    Andrew Webber in bir yapiti 1986 yilinda Londra`da buyuk bir patlama yapan muzikal.

    Muzikale ismini veren sarkinin soz yazarlari Charles Hart, Richard Stilgoe ve Mike Batt dir.

    Phantom of the Opera rolunde Michael Crawford
    Christine Dae rolunde Sarah Brightman yer almistir.

    Daha sonra bir cok denemeye karsin Michael Craford`un olmadigi Phantom of the Opera lar 86 daki basariyi yakalayamamis ve bu yuzden bu muzikalin 1986 london cast olarak adlandirilan versiyonu digerlerine oranla dinleyen ve izleyenler acisindan cok daha fazla begeni ve ragbet gormustur.

  • ortaköy

    30.12.2004 - 02:22

    Ortakoy Camii

    istanbul'a ilk defa gidenlerin Ortaköy'e gitmemesi,gidip de bu camiyi görmemesi ve Ortaköyle özdeşleşmiş olan bu cami önünde bir fotoğraf çektirmemesi pek nadirdir. Boğaz manzarasını da tamamlar aynı zamanda.

  • neşet ertaş

    30.12.2004 - 02:08

    Kendi ağzından hayat hikayesi:

    bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
    kırtıllar köyünde geldin dediler
    babama muharrem, anama döne
    dediysen atayı bildin dediler

    dizinde sızıydı anamın derdi
    tokacı saz yaptı elime verdi
    yeni bitirmiştim üç ile dördü
    baban gibi sazcı oldun dediler

    o zaman babamdan öğrendim sazı
    engin gönül ile hakk’a niyazı
    o yaşımda yaktı bir ahu gözü
    mecnun gibi çölde kaldın dediler

    zalım kader devranını dönderdi
    tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
    babam saz çalarken bana zil verdi
    oynadım meydanda köçek dediler

    anam döne ibikli’de ölünce
    tam beş tane öksüz yetim kalınca
    beşimiz de perişan olunca
    babamgile burdan göçek dediler

    yürüdü göçümüz tefleğe doğru
    bu hali görenin yanıyor bağrı
    üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
    bunlara bir ana bulun dediler

    yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
    bize ana yok mu diyerek sorduk
    adı arzu dediler bir ana bulduk
    işte bu anadır buldun dediler

    en küçük kardaşı kayıp eyledik
    onun için gizli gizli ağladık
    üstelik babamı asker eyledik
    yine öksüz yetim kaldın dediler

    zalım kader tebdilimi şaşırttı
    heybe verdi dalımıza devşirtti
    yardım etti yerköy’üne göçürttü
    biraz da burada kalın dediler

    yerköy’den kırıkkale’ye geldik
    babam saz çalarken biz çümbüş aldık
    kırşehir’e varınca kemanı çaldık
    aferin arkadaş çaldın dediler

    yarin aşkı ile arttı hep derdim
    babamı bir yere dünür gönderdim
    başlık çok istemişler haberin aldım
    istemiyor yarin seni dediler

    kırşehir’de yedi sene kalınca
    düğün düzgün hepsi bize gelince
    burada herkese yer daralınca
    ankara’ya gider yolun dediler

    ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
    epeyce eğleştim, evinde kaldım
    yüz lirayı verip bir yatak aldım
    etti isen böyle buldun dediler

    bir ev kiraladım münasip yerde
    kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
    bu aşk hançerini vurdu derinde
    çaresini bulmazsan öldün dediler

    yarin aşkı ile döndüm şaşkına
    arada içerdim yarin aşkına
    canan acımaz mı garip dostuna
    bunu da içeriye alın dediler

  • neşet ertaş

    30.12.2004 - 02:07

    'iç anadolu çölünde bir vaha'dır Neşet Ertaş.

Toplam 90 mesaj bulundu