Elif Ak Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji ...

  • petra

    18.01.2005 - 00:45

    ibret verici, Yaratan `dan kacmak icin kayalarin icine oyulmus muazzam bir sehir. Sakli kent denir ya, oyle birsey. Insan `acaba bu insanlar butun bunlari nasil yapmis, ne kadar zamanlarini almis..` demekten kendini alamiyor.

    Develerin sirtinda veya tercihen faytonlar yardimi ile ve dahi bisiklet kiralayarak kayalardan oyulmus Petra sokaklarini gezinirken insan kendini bir film setinde hissediyor. Sanki bir yerlerden sirtlarinda su tasiyan kadinlar, hayvanlarini otlatan koyluler cikacak gibi hissediyor, tas oyan ustalarin sesleri geliyor kulagina. Daglara oyulmus su kanallarindan sular akiyormus gibi hissediyor.. o kadar taze kalmis..

  • petra

    18.01.2005 - 00:43

    Tarih kaynakları Petra`da Semud isimli bir kavmin yaşadığına deliller sunmaktadır.

    Semud Kavmi’nden bahseden bilinen en eski kaynak, Babil Kralı II. Sargon'un bu kavme karşı kazandığı zaferleri anlatan Babil devlet kayıtlarıdır. (MÖ 8. yüzyıl) Sargon, Kuzey Arabistan'da yaptığı bir savaş sonunda onları yenmiştir. Yunanlılar da bu kavimden bahsetmekte ve Aristo, Batlamyus ve Pliny'nin yazılarında isimleri 'Thamudaei', yani 'Semudlar' olarak anılmaktadır.30 Peygamberimizden önce, yaklaşık MS 400-600 yılları arasında ise izleri tamamen silinmiştir.

    İkibin yıllık bir geçmişe sahip olan Semudlar, bir başka Arap kavmi olan Nebatilerle beraber bir krallık kurmuşlardı. Günümüzde Ürdün'deki Rum Vadisi ya da diğer bir adıyla Petra'da bu kavmin taş işçiliğinin en güzel örneklerini görmek mümkündür.

  • Muse

    16.01.2005 - 19:49

    La Muse

    Picasso'nun eserlerinden biridir. 1935'te tamamlanmistir. 130 cm'ye 162 cm olculerindedir. Su anda Fransa'da sergilenmektedir.

    - ilham perisi

  • çatı katı

    11.01.2005 - 01:18

    inzivaya cekilmek gibi..

    6 ay yasadigim yer. Eşyalarınızın sığmaması,kafanızı sürekli bir yerlere çarpmanız sorunmuş gibi gözükse de; çatı katında yatarak rüzgarın ve yağmurun sesini dinlemek gibisi de yoktur. Hele küçücük pencerden başınızı dışarı uzattığınızda sizi yemyeşil bir orman karşılıyorsa daha ne istenir ki..

  • kabir

    11.01.2005 - 01:11

    tek kişilik ev

  • kabir

    11.01.2005 - 01:10

    Mezar = Arapça kökenli bir kelimedir,'ziyaret yeri, ziyaret edilen yer' ölünün gömülü oldugu yer anlamına gelir. Kabir, sin, makber, gömüt olarakta bilinir.

  • uyku

    11.01.2005 - 01:05

    ölümün her gün tekrarladigimiz provasi; zamani geldiginde en mükemmel, en kusursuz ve en huzurlu sekilde bu dünyaya veda edebilmek nasip olunsa..

  • empati

    11.01.2005 - 00:54

    duygu sezgisi (tr.)
    empathy (ing.)
    einfuhlung (alm.)
    empathie (fr.)

  • empati

    11.01.2005 - 00:53

    bir konuda %100 haklı olsa bile karşıdakinin davranışlarını sebebini düşünen, 'neden oyle yapmış olabilir? ' diye soran, kendisini suçlamakla olayı bağlayan, 'neden daha anlayışlı olamadım? ' diye kendine kızan, vicdan azabı duyan mazosist insan modeli.

  • amelie

    11.01.2005 - 00:42

    Asil adi `le fabuleux destin d amelie poulain ` olan bir film.

    imgelerin büyüsü..ayrıntılarda gizli yaşamlar..
    cüce, cam adam, renoir, inanılmaz güzel kediler,bir sebze bile olamayacak insan,ask mektuplari, inanmak istediklerimiz,fotograf öyküleri, bir teneke kutuya sığmış çocukluk, bir deste mektuba saklanmış aşk, illa ki çocukluk, yaşamları gözlemek,insanlara dokunmak, beklenenin gelmesi.. izlenilesi, keyif alınası, insana dair..

    (parmak göğü gösterirken, sadece aptallar parmağa bakar)
    (senin kemiklerin camdan değil, hayat seni yine de kırabilir)

  • okunası dergiler

    08.01.2005 - 19:23

    Cogito
    Virgul
    Aksiyon
    Hece

  • ferit devellioglu

    05.01.2005 - 03:40

    Eserleri şunlardır: Fransızca - Türkçe halk tabirleri sözlüğü (1937) , Türk argosu (1941) , Osmanlıca - Türkçe küçük lugat (1949) , Osmanlıca Türkçe ansiklopedik lugat (1962) , Osmanlıca - Türkçe okul ve yazışma sözlüğü (1964) , on iki bin kelimelik Türkçe sözlük (1972) , Büyük Türkçe sözlük (1975) .

  • Makbule Hanim

    05.01.2005 - 03:28

    Makbule Hanim 1887 yilinda Selanik`te dogdu. Balkan savaslarinin akabinde validesi Zubeyde Hanim ile birlikte Istanbul`a yerlesti.
    Cumhuriyet ilanindan hemen sonra validesi ile Ankara`ya gitti. Bir sure agabeyi Kemal Ataturk ile kaldiktan sonra Cankaya Kosku arazisi icinde kendisi icin insa edilen Camli Koske yerlesti. 1930'da Atatürk'ün isteğiyle Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkasına giren makbule hanım birkaç ay sonra parti kapatılınca siyasetten çekildi ve 1935'de milletvekili Mecdi Boysan ile evlendi.

    Agabeyi ile ilgili anilarini 'Büyük kardeşim Atatürk (1952) ' ve 'Ağabeyim Mustafa Kemal (1952) ' adlarıyla yayımlandı. 1956 yılında 69 yasinda vefat etti.

  • Besim Tibuk

    05.01.2005 - 03:18

    Sayin Liberal.. ` satacagiz hepsini satacagiz`

    Atv - Siyaset Meydani:

    Vatandas (izleyici) : Sayın Tibuk, biliyorsunuz ki ülkemizde demiryolları bakım ve inşası neredeyse durdu,bu konudaki programınız nedir?

    Besim Tibuk : valla güzel kardeşim, ben demiryollarını özelleştiririm. Alan ister demiryolu yapar, ister patates tarlası.

  • Bir Halta Yaramaz

    05.01.2005 - 03:08

    ingilizce -

    halt - (i.) , (f.) duruş; durma, duraklama; mola.

    i.e.: Halt the engines

  • irem

    05.01.2005 - 02:58

    Nuh tufanından kurtulan Ad kavmi`nin kurduğu kentin adıdır.
    Cennet bahcesindeki uzum baglarina verilen isimdir - Irem baglari -.

    Ayrica Tasavvuf Edebiyatında huzurlu yer anlamına gelir.

  • irem

    05.01.2005 - 02:56

    irem
    bana söyle bir bak diyorsun
    alici gözüyle, tepeden tirnaga
    yeni dalinmis uyku gibi bak
    çobanlarin söndürmeyi unuttugu dag atesi
    kaleden kaleye uçurulan ak güvercin
    rüzgâra emanet edilen fisilti gibi
    yazdan kalma bir gün gibi bak bana

    bana söyle bir bak diyorsun
    posta kutusuna gece yarisi birakilan bir mektup gibi
    kizagindan kayip bitmeden denize inen bir tekne
    gökyüzünün denizyildizlariyla doldugunu gören
    bir dalgiç gibi bak
    aksam kirilmaya baslarken içimde
    dagilan bir ilkokulun zili gibi bak bana

    bana söyle bir bak diyorsun
    bir isin demetine sarilir gibi bak
    unuttugum ve istesem de
    yüzlerini bir türlü animsayamadigim
    çocukluk arkadaslarim gibi

    kahve fincanina damlayan gözyasi
    kara düsen kan damlasi gibi
    diyorsun ki -evet, mavi gözlerinden bile ürpertici bu-
    kinindan çikarilan bir hançer gibi bak bana

    bana söyle bir bak diyorsun
    yasama sevincini sana ben veriyormusum gibi
    sevgilin olmasam da sevgilinmisim gibi bak
    kumsalda birakilan ayak izi
    kanadin üzerine degen bulut gibi
    kayaliklara sürüklenen bir gemiye
    yanip sönen deniz feneri gibi bak bana
    çünkü unutmamanin esigidir
    ve animsamanin kapisidir bakmak
    sevgili irem
    bunun için bile kibrit çakilabilir
    okyanusun kiyisinda
    karanlikta
    bir kedi gözü gibi
    pençeleriyle dolasirken ask

    Akgun Akova

  • Yaman Dede

    04.01.2005 - 23:37

    bir şiirini de nakledeyim;

    ağlatma beni

    yak sinemi ateşlere, efgânıma bakma;
    ruhumda yanan ateşe, nîrânıma bakma;
    hiç sönmeyecak aşkıma, imanıma bakma;
    ağlatma da yak, hâl-i perîşanıma bakma.

    ağlatma ki âlâmımı tahfife de başlar;
    ağlatma, serinletmededir bağrımı yaşlar;
    rahmetme sakın, gerçi dayanmaz buna taşlari
    ağlatma da yak, hâl-i perişanıma bakma.

    yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın;
    ateşle yaşar, yaşla değil, yâresi aşkın;
    yanmaktır, efendim, biricik çaresi aşkın;
    ağlatma da yak, hâl-i perişanıma bakma.

  • Yaman Dede

    04.01.2005 - 23:37

    Gayr-i müslim bir ailenin ferdi olarak 1887 yılında kayseri’nin talas ilçesinde dünyaya gelen yaman dedeye ailesi tarafından verilen diyamandi ismi, okul yıllarında yamandi molla olur,
    hikayesi beni çok hislendirmiştir, aynen alinti yapiyorum:

    “rüşdi ikici sınıftayım, ders yılının ortalarındayız. Farsça hocamız bize Sheyh Sadi ’nin Gülistan’ını okuturdu. arada sırada başka manzumeler de yazdırırdı.

    Bir gün siyah tahtaya yazdırdığı bir kaç beyit beni tutuşturmaya kâfi geldi. Dershaneyi ve siyah tahtanın bulunduğu noktayı, daha dün olmuş gibi, hatta şimdi oluyormuş gibi pek güzel hatırlıyorum.

    (Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî kaddesallahü sirrahüssamî) başlığı ile, mesnevî’nin baş tarafından bir kaç beyit:

    bişnev in ney çün şikâyet mî küned
    ez cüdâyîhâ hikâyet mi küned

    kez neyistan tâ merâ bübrîdeend
    ez nefîrem merd ü zen nâlideend

    sîne hâhem şerha şerha ez firâk
    tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk

    Mevlânâ ismi bana pek tatlı geldi. aldığımız beyitler beni pek derinden sarstı. Son beyit sînemi hakikaten şerha şerha etmişti. o andan itibaren tatlı tatlı yanmağa başladım. Siddetle yakan fakat anne bûsesi kadar tatlı gelen alevler içinde iç alemimi kaplamıştı. bunu hiç bir kelime ile anlatamayacağım.”

    Daha sonra nedenini anlamadığı bir şekilde din derslerine incizap duymuş, gayr-ı müslim arkadaşları derslere rağbet etmezlerken o hepsine katılır, can kulağıyla dinlermiş. Kastamonudaki tahsili bitince yüksek tahsil için istanbula gelmiş, hukuk tahsilini müteakıben
    bir yandan maişet için çalışırken bir yandan da Galata mevlevihanesi’nde Ahmed Celâleddin ve ahmed remzi dede’lerden mesnevî dersleri almış, uzun yıllar içinde sessiz sessiz yanan ateşi nihayet aşikâr eyleyince eşi ve kızı tarafından reddedilmiş ve hasretlerine mahkum edilmiştir.

    ömrünü islamın hizmetine adayan yaman dede, bu yolda talebeler yetiştirmiş ve 1962’de dünyasını değiştirmiştir.

  • peyami safa

    04.01.2005 - 22:50

    `Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.` Peyami Safa

  • peyami safa

    04.01.2005 - 22:49

    Gürbüz Azak şöyle anlatır:

    Burnumun sızladığı an:

    1960 belki 61 tam hatırlayamıyorum.
    Matbacı Ergun bey (Ergun Göze yâni) nûruosmaniye caddesi'nden geçen birini gösterdi. Pencereden, göründüğü kadarı ile ufak tefek, sırtında ceketi bile iğreti duran, hafifçe kamburumsu kişiyi takip ediyorum.

    -kim ki bu?

    Ergun bey'in yüzünde acılı-kırık bir tebessüm.
    + ona Peyami Safa diyorlar.

    -niye bir tuhaf yürüyor? ne diye koskoca bir ceketin içinde?

    +bu muhteşem yazar, ömrü boyunca yeni elbise alacak para sahibi olamamıştır. Ceketleri, elbiseleri o yüzden hep eski ve iğretidir.

    Boğazınızı bir yumruğun tıkadığı hiç olmuş muydu?
    ben, işte ilk o vakit nefes alamadım ve burnumun direği bir acaip sızladı...

  • rum ateşi

    03.01.2005 - 03:11

    Bizans tarafından istanbul'un fethine karşı kullanılan bir önlemdir. Belki de fethi geciktiren sebepler arasinda sayilabilir.

  • mehmet akif ersoy

    03.01.2005 - 03:07

    Istiklal Marsı icin acılan yarısmada finale kalan 6 siirden biri daha:

    Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi muharrirlerinden (basın genel müdürlüğü yazarlarından) Kemalettin Kami bey'in ‘‘istiklâl marşı’’:

    göz yaşına veda et
    ey güzel anadolu!
    hakkını korur elbet
    türkün bükülmez kolu.

    cenk ederiz genç, koca
    bugün değil yarın da
    yadımız ağladıkça
    izmir ezanlarında.

    hak yolunda kan olur
    dünyalara taşarız
    ya şerefle vurulur
    ya efendi yaşarız.

    her gün yeni bir hile
    arkasında satıldık
    her gün yeni bir dille
    yurdumuzdan atıldık.

    yeter ey kâbemizi
    elimizden alanlar
    alıkoyamaz bizi
    yolumuzdan yalanlar.

    biz bu yolda sel olur
    dünyalara taşarız
    ya şerefle vurulur
    ya efendi yaşarız.

    hangi alçak el alır
    el zinciri boynuna?
    kim yunan’ı bırakır
    türk kızının koynuna.

    biz ki türküz, muhakkak
    her milletten uluyuz
    yeryüzünde bir ancak
    yurdumuzun kulluyuz.

    yurt yolunda kan olur
    dünyalara taşarız
    ya şerefle vurulur
    ya efendi yaşarız.

  • mehmet akif ersoy

    03.01.2005 - 03:04

    Istiklal Marsı icin acılan yarısmada finale kalan bir diger siir:

    Ankara'dan a.s.'nin yazdığı 'istiklâl türküsü':

    millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın
    yurduma göz dikenler al kanlara boyansın
    ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın

    türk oğludur bu millet
    türkündür bu memleket
    türk oğludur bu millet
    türkündür bu memleket.

    düşman gözü tutamaz, yanar dağlar başını
    bağrımızda saklarız vatanın her taşını
    yurdumuza yan bakan döker göz yaşını

    türk oğludur bu millet
    türkündür bu memleket
    türk oğludur bu millet
    türkündür bu memleket.

    can veririz her zaman hürriyetin yoluna
    ya gazi ya şehitlik, ne devlettir kuluna
    ata emanet etmiş namusunu oğluna

    bize türk oğlu türk derler
    hep bizimdir bu yerler.

Toplam 90 mesaj bulundu