XII
yedi kat göğünde semanın,
bir tek aşk parlıyordu;
iki gün iki gecelik,
o şubat byzantion ayazında…,
sonra yeryüzüne indi vuslat,
ve yeri göğü kavuran,
o temmuz sıcağında samornanın,
ki nihayet başak burcundayken hilâl,
sevgiye aktı aktı vuslat,
ve greklerin çapasında serinledi hayat,
aşk nerdesin,
bıraktığın yerde kalamadım ki ben,
acaba ne haldesin,
gittiğin yerde misin ki sen…,
sürgüne uğramış aşkın,
hatırında bir yâr vardır,
gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun,
zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli,
ve donakalır zaman,
bozkırın güz güneşi altında…,
gidin bulutlar akdeniz sahillerine,
aşkın yurduna,
su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine,
rahmet yüklü hava kütlesi,
sende yerinde kal
ki,
iri ve ılık yağmurumla,
her iklimden azâdım artık…,
gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım,
o havasına güven olmaz kentin kış günü,
üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak,
o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…,
ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte;
sağanak bir rahmet içime işliyordu,
ve baygındım,
ah;
/ve dikişleri yeni alınmıştı,
gökyüzünün/
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
ki azizim,
kıtlıktan çıkmışçasına,
kalbinin kemiklerini sıyırıyorum gıyabında,
sırdaşlığın manasına söyle,
açsın yüzünün peçesini ki,
onu,
özlüyorum,
sekerât halindeyken,
hayatı yeniden sevdiren,
ölümsüzlüğe öykündüren dost…,
sefil bir divâne gibi,
kıymetsizliğime katık edip
sözlerini;
bir bakır tastaki meyin son damlasına varıncaya kadar,
içer gibi yudumluyorum…,
kömür gözlü,
yoksul gecelere söyle,
ölümün karanlığından artık
korkmuyorum…,
hekimim;
raylarıyla halvette yalnız bir tren gibi,
boşalmış bir garın saatlerini
temizliyorum gözlerimden,
ki zamana söyle
bilirsin,
nurlu bir sabah için ballı bir uykuya
da/lı/yo/rum;
ah hiçliğim,
bir mülevves yol arkadaşın olarak,
kıpçak süvarileri gibi,
at sürüyorum keşifsizce,
darda olmak nedir bilen ve
gün görmüşlük pîri yüreğimle…;
hızır/ilyas tepesi şahittir bilirsin,
bozuk bir gramafonun kırık iğnesi gibi,
çiziyor zamanın plağını
celâlli sözlerin,
kestiğin raconlar ve verdiğin ayarla…,
ve ayrılığa söyle,
birlikte dinlediğimiz insanlığa ağıtlarla,
gökyüzünde hâlâ yıldızlar
ya/nı/yor;
kadim zamanlar kervanı buhurum;
ömründe bir türlü dikiş tutturamamış
zayıf bir iplik gibi sabırsızım,
orta mescid öğlesinde
bir pazar gününde daha,
sade kahvelerimizi yudumlamaya…,
ve söylesin şimdi toroslar,
avare sakarya ovasına,
sohbetini daha nasıl,
a/ra/ya/bi/li/rim;
ki vefaya inançsızlığımı yıkan,
son çare tabîbim,
ah;
XI
istemekle başlasa da her şey,
muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
istemekle hasıl olmaz…,
yetim büyümüş bir çocuğun;
kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
gençlik çağından arta kalan
incitilmiş, yaralı; ve
kursağında düğüm düğüm umutları,
ömrünün sırlarıdır…
nihayet;
ızdıraplı,
tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
şifa aranan ve,
çilelerle hem hal geçen,
olgunluk ıssızlığındaki,
buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
yüzü maskelediği son dönemecin,
ve kendinde ancak,
nefeslerini sürdürebilmeye
derman bulan halinin,
yalnızca;
insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
gurebalıkta;
kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
ve hayatın kırık kanatları sırtında,
sendeleyip duran,
yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı,
kör karanlıkta kalmış haline dahi
yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
bir can/a…;
dağ adımlı, bal lisanlı;
merhamette cömert nazarlı,
başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
özgürlüğüne düşkün ve…,
heybetli platoların doruğundan gelen,
kar sularının dokunulmazlığında,
çapa ruhlu ve,
orman kuytularında şırıldayıp duran;
delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
yufka bağır yangınlı…,
mütemadî musibetlere maruzluğun
közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
ötelere sevdalı;
süreyya gözlerinin ışıltısında
bütün bilinenleri unutturan,
hem aşkı kendinde kayboluş bilen
zamanın ilişemediği bir taze nefes,
hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan
bu rahmet,
bu can;
bir ahir ömür tesellisidir…,
o/nun ikram ve ihsanı olan
ah ah;
şifa bekleyişlerinde yorgun düşenler,
sevilmeyi itham ederler gafillikle,
yatalaklık yakıştırırlar kötürümce,
oysa beşerce korkular,
her dem kamçılanarak yenilenir,
ve her dem gençtir,
körpedir/diridir; var olmak umudu,
ve hasret; yürekte ince bir sızıdır ayrılıkta,
ve unutmak da,
susmak da meşke dairdir,
unutturan mey olsun yeter ki…,
bir var bir yok değil,
hem var, hem yoktur,
bulup bulup yitirmeler…,
kan gölüne dönmüş,
geceden kalma bal gözlerin,
ak ak oluşunu gördüm…,
şafakların söküşüdür;
sırra kadem basmış yârenden,
arta kalan hatıralarda yaşamak…,
tan yeridir;
zuhuratın içinde kalmaktır,
yürek kovuklarında ve
meydan ortasında tenhalıktır,
çölde gölgelik vehmi,
sağnak altında duldadır,
özlemek;
ah,
nice çimenli tepeler,
nice yanık buğday tarlası yollardan,
ve nice yangınlardan,
aylardan sonra;
halsizce çömelip ağlamaya dahi mecalsiz,
beklemekteyiz haber alabilmeyi
bimarhaneden,
ki tutsun elimizden diye aşk
uçurum kıyısında…;
ki beni mahbûb mu sandın sevgili hekimim,
senden de, benden de öte ve
bizden ziyade,
pusuladır muhabbet…,
rotasız ve yolda kalmış yalnızlara,
yedi yöndür aşıklara vuslat çilesi,
ah,
neyi aşk sandığını unutmuşsan,
hafızasız kalmışsa yüreğin; ve
nazarında değilse artık zaman,
çağdaşısın demektir erenlerin,
yara almış bir zarif lisansındır…,
günaydın ey zâkîr,
boncuk boncuk ter içinde ve,
susuz geceden sonra
sabahına merhaba,
olmazsan olmaz,
sen olmazsan olmaz;
kuşlar konmaz dallarıma ve iyi gelmez
kasvetime denizden esen rüzgâr…;
canımsın, yoldaşımsın, sırdaşımsın
son çare hekimim;
görüyorsun ki yaşıyoruz,
aynı istikametli bir mefkûrede,
günbegün derdine dert ekleme de;
sürsün sonsuza dek hüzünlere sarılı,
mutlu mesut bahtiyâr,
diyâr diyâr;
t/aksim t/aksim ş/arkımız
ah;
ki ab/şar çağıltısı ve
su sesiydin kuytumda akan,
künhüme vakıf hekim ırmağı…,
ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını;
şelale hırsızı nazarın,
yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda,
canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…,
hiç az düşkünün değildim ki senin,
ve kabirde çürüyen en son tense,
ömrümce taşırım,
bakışının izlerini yüzümde…,
ah şimdi;
herkes kendi yükünü taşısın,
sonunda bölüştük kederi…,
turuncu gülüm, turuncu gülüm, turuncu gülüm;
nefe/ss/iz kalmış bir saat kapaklanıyor,
acele vedamıza…,
gözlerimden gemiler devriliyor
kırmızı sulara,
sarıl sarıl sarıl/ma vakti geldi ve
bu tasalı musafahasızlığa,
bakma ağladığıma…,
ağlak bir güvercinim ben,
keklik olmaktan uyandırdığın
o güvercin ki,
bozkırından koparılmış ve
ellerin yurdunda garipler garibi,
sürgün di/yârında yüreği pas içinde…,
kaldır ayrılığın perdesini hekimim,
gözlerimiz son kez kamaşsın ayniyetle,
gözbebeklerimiz hicapla yere baksın,
uzun sürmez bilirsin zaten,
efsunkâr muhabbetler…,
hızır ilyas tepesinde bir yetimhane türküsü gibi,
şimdi ayrılık…,
kızıl yaprakları
katmer katmer ayrılıp,
mendile sarılmış goncanın;
kış ikindisi akşam ayazında,
göz yaşıyla ıslak kaldırımlara
bırakılan bir gül dalı gibi,
terkedilmiş ve ıssızım…,
ideolojisi olmaz ayaklar altında kalmanın,
ve ah ki;
evrensel bir buğu gibi göz pınarlarında,
ölümsüzlüğe mütemayil bir nefesken, ve;
kendisinden gayrısını istemez bir kafes müstakili,
ve insanın hayatta bir kere öleceğine kaniyken,
sadece tomurcuk gülleri değil,
baharın en tazesini getirdin sen bana…,
ve bir ölüyü dirilttin,
her yanım kan kızılı gül içinde…,
VI
şadırvana terk edildin sen,
her hak yerine halka aşık gibi…,
ve aşk
seni ayaklar altında ezdiler,
üstüne kilit vurulmuş kederli bir kapı,
mührünü öptü gözlerinden…;
yüreğimin çatısı aktı
rutubete,
kırmızı kadife perde,
kapat pencereni rüzgara...,
aşk, sana demediklerini bırakmadılar,
ah,
ey aşk;
varsın desinler,
sunarım kızıl ve kenarda kalmış güllerimi ben,
tenha yüreğine…,
bir küfür gibi doldu içime
kavuşup/ayrılmamız hekimim,
keramet eblehlerine postnişin atarım ikimizi de,
ki içimde uğuldayan ötenazi,
ne olur sus sus,
ah;
yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
bağımsız ve özerk çalışma kabiliyeti olmamak
01.08.2023 - 01:34XII
yedi kat göğünde semanın,
bir tek aşk parlıyordu;
iki gün iki gecelik,
o şubat byzantion ayazında…,
sonra yeryüzüne indi vuslat,
ve yeri göğü kavuran,
o temmuz sıcağında samornanın,
ki nihayet başak burcundayken hilâl,
sevgiye aktı aktı vuslat,
ve greklerin çapasında serinledi hayat,
aşk nerdesin,
bıraktığın yerde kalamadım ki ben,
acaba ne haldesin,
gittiğin yerde misin ki sen…,
sürgüne uğramış aşkın,
hatırında bir yâr vardır,
gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun,
zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli,
ve donakalır zaman,
bozkırın güz güneşi altında…,
gidin bulutlar akdeniz sahillerine,
aşkın yurduna,
su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine,
rahmet yüklü hava kütlesi,
sende yerinde kal
ki,
iri ve ılık yağmurumla,
her iklimden azâdım artık…,
gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım,
o havasına güven olmaz kentin kış günü,
üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak,
o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…,
ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte;
sağanak bir rahmet içime işliyordu,
ve baygındım,
ah;
/ve dikişleri yeni alınmıştı,
gökyüzünün/
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
küçük korku dükkanı / little shop of horrors
01.08.2023 - 01:25ki azizim,
kıtlıktan çıkmışçasına,
kalbinin kemiklerini sıyırıyorum gıyabında,
sırdaşlığın manasına söyle,
açsın yüzünün peçesini ki,
onu,
özlüyorum,
sekerât halindeyken,
hayatı yeniden sevdiren,
ölümsüzlüğe öykündüren dost…,
sefil bir divâne gibi,
kıymetsizliğime katık edip
sözlerini;
bir bakır tastaki meyin son damlasına varıncaya kadar,
içer gibi yudumluyorum…,
kömür gözlü,
yoksul gecelere söyle,
ölümün karanlığından artık
korkmuyorum…,
hekimim;
raylarıyla halvette yalnız bir tren gibi,
boşalmış bir garın saatlerini
temizliyorum gözlerimden,
ki zamana söyle
bilirsin,
nurlu bir sabah için ballı bir uykuya
da/lı/yo/rum;
ah hiçliğim,
bir mülevves yol arkadaşın olarak,
kıpçak süvarileri gibi,
at sürüyorum keşifsizce,
darda olmak nedir bilen ve
gün görmüşlük pîri yüreğimle…;
yağmura söyle,
yokluğunda,
duaların akmakta hastane
cam/la/rın/dan…,
hızır/ilyas tepesi şahittir bilirsin,
bozuk bir gramafonun kırık iğnesi gibi,
çiziyor zamanın plağını
celâlli sözlerin,
kestiğin raconlar ve verdiğin ayarla…,
ve ayrılığa söyle,
birlikte dinlediğimiz insanlığa ağıtlarla,
gökyüzünde hâlâ yıldızlar
ya/nı/yor;
kadim zamanlar kervanı buhurum;
ömründe bir türlü dikiş tutturamamış
zayıf bir iplik gibi sabırsızım,
orta mescid öğlesinde
bir pazar gününde daha,
sade kahvelerimizi yudumlamaya…,
ve söylesin şimdi toroslar,
avare sakarya ovasına,
sohbetini daha nasıl,
a/ra/ya/bi/li/rim;
ki vefaya inançsızlığımı yıkan,
son çare tabîbim,
ah;
düşünce
01.08.2023 - 01:16https://pin.it/7HyyAFJ
süreyya kimdir
01.08.2023 - 01:13XI
istemekle başlasa da her şey,
muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
istemekle hasıl olmaz…,
yetim büyümüş bir çocuğun;
kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
gençlik çağından arta kalan
incitilmiş, yaralı; ve
kursağında düğüm düğüm umutları,
ömrünün sırlarıdır…
nihayet;
ızdıraplı,
tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
şifa aranan ve,
çilelerle hem hal geçen,
olgunluk ıssızlığındaki,
buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
yüzü maskelediği son dönemecin,
ve kendinde ancak,
nefeslerini sürdürebilmeye
derman bulan halinin,
yalnızca;
insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
gurebalıkta;
kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
ve hayatın kırık kanatları sırtında,
sendeleyip duran,
yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı,
kör karanlıkta kalmış haline dahi
yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
bir can/a…;
dağ adımlı, bal lisanlı;
merhamette cömert nazarlı,
başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
özgürlüğüne düşkün ve…,
heybetli platoların doruğundan gelen,
kar sularının dokunulmazlığında,
çapa ruhlu ve,
orman kuytularında şırıldayıp duran;
delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
yufka bağır yangınlı…,
mütemadî musibetlere maruzluğun
közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
ötelere sevdalı;
süreyya gözlerinin ışıltısında
bütün bilinenleri unutturan,
hem aşkı kendinde kayboluş bilen
zamanın ilişemediği bir taze nefes,
hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan
bu rahmet,
bu can;
bir ahir ömür tesellisidir…,
o/nun ikram ve ihsanı olan
ah ah;
kitap arasına çiçek koymak
01.08.2023 - 00:49https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001
şifa
01.08.2023 - 00:46şifa bekleyişlerinde yorgun düşenler,
sevilmeyi itham ederler gafillikle,
yatalaklık yakıştırırlar kötürümce,
oysa beşerce korkular,
her dem kamçılanarak yenilenir,
ve her dem gençtir,
körpedir/diridir; var olmak umudu,
ve hasret; yürekte ince bir sızıdır ayrılıkta,
ve unutmak da,
susmak da meşke dairdir,
unutturan mey olsun yeter ki…,
bir var bir yok değil,
hem var, hem yoktur,
bulup bulup yitirmeler…,
kan gölüne dönmüş,
geceden kalma bal gözlerin,
ak ak oluşunu gördüm…,
şafakların söküşüdür;
sırra kadem basmış yârenden,
arta kalan hatıralarda yaşamak…,
tan yeridir;
zuhuratın içinde kalmaktır,
yürek kovuklarında ve
meydan ortasında tenhalıktır,
çölde gölgelik vehmi,
sağnak altında duldadır,
özlemek;
ah,
nice çimenli tepeler,
nice yanık buğday tarlası yollardan,
ve nice yangınlardan,
aylardan sonra;
halsizce çömelip ağlamaya dahi mecalsiz,
beklemekteyiz haber alabilmeyi
bimarhaneden,
ki tutsun elimizden diye aşk
uçurum kıyısında…;
ki beni mahbûb mu sandın sevgili hekimim,
senden de, benden de öte ve
bizden ziyade,
pusuladır muhabbet…,
rotasız ve yolda kalmış yalnızlara,
yedi yöndür aşıklara vuslat çilesi,
ah,
neyi aşk sandığını unutmuşsan,
hafızasız kalmışsa yüreğin; ve
nazarında değilse artık zaman,
çağdaşısın demektir erenlerin,
yara almış bir zarif lisansındır…,
günaydın ey zâkîr,
boncuk boncuk ter içinde ve,
susuz geceden sonra
sabahına merhaba,
olmazsan olmaz,
sen olmazsan olmaz;
kuşlar konmaz dallarıma ve iyi gelmez
kasvetime denizden esen rüzgâr…;
canımsın, yoldaşımsın, sırdaşımsın
son çare hekimim;
görüyorsun ki yaşıyoruz,
aynı istikametli bir mefkûrede,
günbegün derdine dert ekleme de;
sürsün sonsuza dek hüzünlere sarılı,
mutlu mesut bahtiyâr,
diyâr diyâr;
t/aksim t/aksim ş/arkımız
ah;
şans
01.08.2023 - 00:41https://pin.it/4XxDlMY
CHP Gençlik kolları
01.08.2023 - 00:39kan
01.08.2023 - 00:35ki ab/şar çağıltısı ve
su sesiydin kuytumda akan,
künhüme vakıf hekim ırmağı…,
ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını;
şelale hırsızı nazarın,
yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda,
canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…,
hiç az düşkünün değildim ki senin,
ve kabirde çürüyen en son tense,
ömrümce taşırım,
bakışının izlerini yüzümde…,
ah şimdi;
herkes kendi yükünü taşısın,
sonunda bölüştük kederi…,
turuncu gülüm, turuncu gülüm, turuncu gülüm;
nefe/ss/iz kalmış bir saat kapaklanıyor,
acele vedamıza…,
gözlerimden gemiler devriliyor
kırmızı sulara,
sarıl sarıl sarıl/ma vakti geldi ve
bu tasalı musafahasızlığa,
bakma ağladığıma…,
ağlak bir güvercinim ben,
keklik olmaktan uyandırdığın
o güvercin ki,
bozkırından koparılmış ve
ellerin yurdunda garipler garibi,
sürgün di/yârında yüreği pas içinde…,
kaldır ayrılığın perdesini hekimim,
gözlerimiz son kez kamaşsın ayniyetle,
gözbebeklerimiz hicapla yere baksın,
uzun sürmez bilirsin zaten,
efsunkâr muhabbetler…,
hızır ilyas tepesinde bir yetimhane türküsü gibi,
şimdi ayrılık…,
kızıl yaprakları
katmer katmer ayrılıp,
mendile sarılmış goncanın;
kış ikindisi akşam ayazında,
göz yaşıyla ıslak kaldırımlara
bırakılan bir gül dalı gibi,
terkedilmiş ve ıssızım…,
ideolojisi olmaz ayaklar altında kalmanın,
ve ah ki;
evrensel bir buğu gibi göz pınarlarında,
ölümsüzlüğe mütemayil bir nefesken, ve;
kendisinden gayrısını istemez bir kafes müstakili,
ve insanın hayatta bir kere öleceğine kaniyken,
sadece tomurcuk gülleri değil,
baharın en tazesini getirdin sen bana…,
ve bir ölüyü dirilttin,
her yanım kan kızılı gül içinde…,
Su Sesi
01.08.2023 - 00:31https://pin.it/2SmdmBb
dişi kuş
01.08.2023 - 00:27https://pin.it/2U1c7Yo
muhalefet
31.07.2023 - 16:59https://pin.it/4SgRgJh
charles bukowski
31.07.2023 - 16:58https://pin.it/3LKH1cG
cehenneme gitme yöntemleri
31.07.2023 - 16:56https://pin.it/3LRQACS
kızıl derililer !!!............
31.07.2023 - 16:54https://pin.it/aMn400I
kitap okurken satır altlarını çizmek
30.07.2023 - 12:35https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001
şadırvan
30.07.2023 - 12:32VI
şadırvana terk edildin sen,
her hak yerine halka aşık gibi…,
ve aşk
seni ayaklar altında ezdiler,
üstüne kilit vurulmuş kederli bir kapı,
mührünü öptü gözlerinden…;
yüreğimin çatısı aktı
rutubete,
kırmızı kadife perde,
kapat pencereni rüzgara...,
aşk, sana demediklerini bırakmadılar,
ah,
ey aşk;
varsın desinler,
sunarım kızıl ve kenarda kalmış güllerimi ben,
tenha yüreğine…,
bir küfür gibi doldu içime
kavuşup/ayrılmamız hekimim,
keramet eblehlerine postnişin atarım ikimizi de,
ki içimde uğuldayan ötenazi,
ne olur sus sus,
ah;
yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
bir kelebeğin kanatları
30.07.2023 - 12:29https://pin.it/edkpEE9
değişimi zorlamak
29.07.2023 - 12:10https://pin.it/7n3vxqA
takım
27.07.2023 - 23:29https://pin.it/390qjYy
hacı bayram veli
26.07.2023 - 14:15https://pin.it/1ClbZqY
gerçek
26.07.2023 - 14:11https://pin.it/4NrO9Dh
irade
26.07.2023 - 13:29https://pin.it/3a6KK1a
acı
26.07.2023 - 13:22https://pin.it/1bXt1rb
Toplam 728 mesaj bulundu