bahar yağmurlarını getiren kaba yel gibi
uçkun esen ve oldukça kalın mizacınla,
kaderindir senin masum dizelere yolunun düşmesi,
dizelerin ki aşktan utanmaz
ve aşikârdır aşka dair muradın,
gizlemek ar gelir sana,
sevgilinin kokusunun sindiği yerdir vatanın
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
e(y\n) sevgili\aşk…,
biz;
kadim yadigâr, tuna ve nil…
t\aksim görmüş bulutların altında,
hürriyetleri ellerinde,
avuç avuca muhîbanız biz;
aydınlık kuytumuzda
ikimiz biz…
ki ezelden ebede birbirine akan
ve ummanına hasret çeken her demde
biz ikimiz,
senlik ve benliksiz,
\ah\
ve belki de panayırda kaybolmuş bir çocuktum,
tuzlu kocaman gözlerimle ve,
atlı karınca döndükçe,
hareleri oyuncak çemberiydi ne malum,
ve belki mutlu çocuk yüzleri biriktiriyordum,
yüzümü yasladığım parlak bir yıldızın yanağında;
zaman, pastasını bir kez daha keserken…,
derken gök;
matem giysisini geçirip üstüne,
tülden siyah örtüsüyle,
sildi tuzlarını çocuğun gözlerinden,
ve üfledi mumu…,
bir dilek panayıra düştü,
belki de yine bir düştü…,
kaybolmuş bir çocuktum belki
kendi karanlık ormanımda
ve yağmur kokusu avuç içlerimde,
alnı buz gibi bir çocuk…,
ve bir kerametli ve ismiyle müsemma kalbi gördü,
o panayırda kaybolmuş çocuk ve,
gömüldü; yürek boşluğuna
uysal kalbinin kuş tüyleri…,
korku tünelindeki gürültü,
içinden hızla geçerken,
aralık kapılar bırakıyordu,
ve hep o; aralık kapılardan süzüldü
o/nun ol tecellisi,
yatağına alabildiğine kırgın
ve suyu zehir akan bir nehrin
arsız dereleri yoldan çıkmışken,
en kritik dönemecinde hayat
bağrımda ecinnîler reçetesi
bir muska gibi taşınırken,
ruhu ve cismi ayrı yönlere
aksak bir keklikken ben ve,
göğün kirpiklerinin metanol
yağmur kıymıklarına sımsıkı
sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
öylece beklerken,
ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
olgunluk evresi tenhalığında,
inzivasına bigâne bir zavallıyken,
mülevves yürek patikasından,
meçhuller uçurumuna müflisçe
yol hazırlığı yapa dururken;
çırpınıyordu gözlerimde varlığına
iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
ummanına senin, saklı
illiyyunum;
beyaz bir kağıtsa elbet,
bir müsveddeye dönüşebilir
ve kalbimin en ücrasının,
sağlanabilir teması kalbinle;
ki kağıdın üstüne boşalmış mürekkep,
ölü suskunluklar saçabilir pekala,
beyaz kırışık kağıda...,
ve mayası ikiz tabiatlı keklikle güvercin,
hem bozkır, hem harman yeri kokar…,
\iyigeliyorgönülyarasınadenizdenesenrüzgar\
kanatları birbirine dikili,
ha keklik/güvercin, ha turna/martı,
atmaca olamadıktan sonra,
ne ayrılık türküsü söyleyebilir,
ne de uçuşur göğe sarmaş/dolaş…,
ve \iyigelmiyordurgunluğumapiyanonuntuşları\
gökte bir bulut ağlar turnasına,
çöplükte muhabbet kırıntısı
can çekişir martıya,
kan kaybediyorum kanadımdan
ve hızlıca düşüyorum,
düşerken bile uçmayı düşlüyorum,
ve \budefaölümdenkorkmuyorum\
ah;
turna katarları geçer her kandilde içimden,
ve yutkunarak akar içime kanat sesleri,
göç mevsimi...,
ah;
uzatsam elim sanki dokunacak
öteler yakınımdayken hep, lakin
her bağım koptuğunda dağılıyorum senden
ve yokluğunda yaşaması tuhaf kaçıyor hayatı,
nicedir özlediğim hekimim…,
allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
ah kalbimizi kussak bedenimizden,
safrası hayattır ve,
sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
ötelerle…,
benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
ve bana aitsin ayrılık,
aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,
ah hekimim,
semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
söylediğim her sözden bana gelen yankın
içime dolan çocukluk sevincimdir…,
buz tutmuş bir nehrin üstünde,
kızak kayan kabansız bir çocuğun
o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
\ah...,
ve şimdi küskün küskün çöreklenir
bağrıma hüzün, ki... yoksun…,
yağmur kuşlarının kanatları altında koşan
nefes nefese kuzuların eve dönüşünde,
anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca
okşasın o gün görmüş saçlarını, nice
bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,
zamanın aramıza çektiği perdeler,
belki uçuşur güneyden esen kıbleyle
ve duyulur huzur esen avlusunda
ayak seslerimiz yine...,
ki bak gözlerime, gözlerim
kandil kandil kan çanağı,
ah;
ve ömrümü bilmem kaça bölen,
zamanın ben merkezlilik kılıcının,
keskin yanıyla tenime battığı yerde;
gözleri dolu dolu derelerin,
eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
ızdırabından,
böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
nilüfer gözlü,
ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
dünyaya gelişini beklemek;
başını suya eğip, içine akan
ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
sessizce derine bırakan...,
cuma selamlığı beynamazlarının,
mürted haline bakmadan,
kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
/ah…,
fakirane diyorum ki;
bir gül dalıyla nakışlayıp aşkı…,
yedi cüceli masalın,
içine düşen kalbimizi,
kalabalık bir meydana,
yağmur dualarıyla serelim,
artık bahtına
ve müktesebatına ne yağarsa…,
ki gâh çenemi gâh alnımı dayadığım,
kalp atışlarımın arasından yol açtım,
dikenli ve yeşil bir köprüyle rabıtana,
/ah elbistanın iftiharı,
evet biliyorum,
yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,
ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
müstafiyim artık bu,
hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
aileliği kütükte kalmışların ve
aşkını vatanı bilmeyen,
gözdelik ve ikbal peşindeki
dilberlerin davasından,
ah;
ve yürek ne zaman,
ibrikten,
bal şerbetli kahve köpüğünü,
damla damla, yavaş yavaş
usul usul,
süzüm süzüm süzülerek içse…,
hayat;
yüksekten engine inmek gibi,
aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
ve deli kudretli bir devinimle akarak,
iç telaştan azade itminana kavuşup,
temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
sekinet buluyor…,
/ah kaçırma gözlerini benden
bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
iki turkuaz porselen kırdım…,
bu karanlık okyanus
nihayet gözlerini açtı,
/ah ayın on dördüm,
affet…,
açlıkla terbiye oluyorum,
ayyaş bir nefes gibi kokarak,
sensizim,
ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
bunca değersizlik hisli ve,
kırık dökük sızım sızım,
iç çekmelerimden belli,
bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
sevda manastırında,
yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
neden anlamıyorsun…,
yalnızca yerdeki gönlü çorakları değil,
semavattaki maşukları bile,
gıptaya mecbur eden,
siy/ah ve okyanus mavisi anların,
gelişi/güzel sohbetlerinde,
gönül hüzmelerine karışırken lisanımız,
halimize bak ki,
gecenin lacivert tufanında kaybolur olduk…,
ele avuca sığmıyordu zaman,
mekân haylazdı ve üzgünüm
çok üzgünüm diyerek çalamam
kapını da bir daha, ama bilirsin;
şiirler yazabildiği vakte dektir
ömrü aşkın…,
ihtiyar bir deniz çalkalanır gözlerinde,
ve aldığın her nefes
kalbimin kayalarına çarpan
köpük köpük su...,
bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
içine kapanık bütün yapraklarıyla
ve mürefte rüzgarlarından mahrum,
nefessiz ve bir kenarda sessizce,
uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün,
biraz daha, biraz daha, biraz daha
hayat kumbarasına yılları atar,
sen ve ben darda kalmış
iki fukara yoksulsak yoksuluz,
ama unutma;
her uçurum bir ovaya sevdalıdır,
madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp,
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
bir yılan soyunun maktulü,
gençliğimin baharı evet,
Kırklar Semahı
25.02.2024 - 04:04Yâ Rabbi aşkın ver bana
Hû diyeyim döne döne
Aşkın ile yana yana
Hû diyeyim döne döne
Çâhe düşdüm Yusuf gibi
Derde düşdüm Eyyub gibi
Ağlayayım Yâkup gibi
Hû diyeyim döne döne
Mevlâm koma beni bana
Al gönlümü senden yana
Müştakın oluben sana
Hû diyeyim döne döne
Seyyid Nizâmoğlu kuldur
İster güldür ister öldür
Aşkınla gönlümü doldur
Hû diyeyim döne döne
haberin var mı?
25.02.2024 - 02:00biz bu dünyaya var olmaya değil, yâr olmaya geldik... bir ehl-i irfan
zaman
17.02.2024 - 16:18sonsuzluk gibi,
sonsuza kadar…,
...........................sus zamanı,
....kendini kırıştıran kumaşla kaplı,
.......................................kalbim…,
solgun,
aşkı aşındırmış sevmekten bitkin…,
..........................yasıma el sürmeyesin,
........................ufalansın ellerinde gönlüm,
...............................üzgünüm,
unut zamanı
afet aşk…,
ah,
iki uçlu mizaç bozukluğu
17.02.2024 - 16:17bahar yağmurlarını getiren kaba yel gibi
uçkun esen ve oldukça kalın mizacınla,
kaderindir senin masum dizelere yolunun düşmesi,
dizelerin ki aşktan utanmaz
ve aşikârdır aşka dair muradın,
gizlemek ar gelir sana,
sevgilinin kokusunun sindiği yerdir vatanın
cenaze evi
17.02.2024 - 02:37kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
yokluk
17.02.2024 - 01:42kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
senlik benlik
17.02.2024 - 01:40e(y\n) sevgili\aşk…,
biz;
kadim yadigâr, tuna ve nil…
t\aksim görmüş bulutların altında,
hürriyetleri ellerinde,
avuç avuca muhîbanız biz;
aydınlık kuytumuzda
ikimiz biz…
ki ezelden ebede birbirine akan
ve ummanına hasret çeken her demde
biz ikimiz,
senlik ve benliksiz,
\ah\
kuytu
12.02.2024 - 03:23https://youtube.com/clip/Ugkxu2T8mZM3nfs_OeB0KA3vFedlHqOiiXFB?si=M-YEc3STis0Q8E5O
bu vesile ile
12.02.2024 - 03:16küp
12.02.2024 - 02:58messenger kurbanları
12.02.2024 - 02:28tecelli
16.01.2024 - 00:28ve belki de panayırda kaybolmuş bir çocuktum,
tuzlu kocaman gözlerimle ve,
atlı karınca döndükçe,
hareleri oyuncak çemberiydi ne malum,
ve belki mutlu çocuk yüzleri biriktiriyordum,
yüzümü yasladığım parlak bir yıldızın yanağında;
zaman, pastasını bir kez daha keserken…,
derken gök;
matem giysisini geçirip üstüne,
tülden siyah örtüsüyle,
sildi tuzlarını çocuğun gözlerinden,
ve üfledi mumu…,
bir dilek panayıra düştü,
belki de yine bir düştü…,
kaybolmuş bir çocuktum belki
kendi karanlık ormanımda
ve yağmur kokusu avuç içlerimde,
alnı buz gibi bir çocuk…,
ve bir kerametli ve ismiyle müsemma kalbi gördü,
o panayırda kaybolmuş çocuk ve,
gömüldü; yürek boşluğuna
uysal kalbinin kuş tüyleri…,
korku tünelindeki gürültü,
içinden hızla geçerken,
aralık kapılar bırakıyordu,
ve hep o; aralık kapılardan süzüldü
o/nun ol tecellisi,
patika
16.01.2024 - 00:12yatağına alabildiğine kırgın
ve suyu zehir akan bir nehrin
arsız dereleri yoldan çıkmışken,
en kritik dönemecinde hayat
bağrımda ecinnîler reçetesi
bir muska gibi taşınırken,
ruhu ve cismi ayrı yönlere
aksak bir keklikken ben ve,
göğün kirpiklerinin metanol
yağmur kıymıklarına sımsıkı
sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
öylece beklerken,
ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
olgunluk evresi tenhalığında,
inzivasına bigâne bir zavallıyken,
mülevves yürek patikasından,
meçhuller uçurumuna müflisçe
yol hazırlığı yapa dururken;
çırpınıyordu gözlerimde varlığına
iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
ummanına senin, saklı
illiyyunum;
mürekkep
16.01.2024 - 00:01beyaz bir kağıtsa elbet,
bir müsveddeye dönüşebilir
ve kalbimin en ücrasının,
sağlanabilir teması kalbinle;
ki kağıdın üstüne boşalmış mürekkep,
ölü suskunluklar saçabilir pekala,
beyaz kırışık kağıda...,
ve mayası ikiz tabiatlı keklikle güvercin,
hem bozkır, hem harman yeri kokar…,
\iyigeliyorgönülyarasınadenizdenesenrüzgar\
kanatları birbirine dikili,
ha keklik/güvercin, ha turna/martı,
atmaca olamadıktan sonra,
ne ayrılık türküsü söyleyebilir,
ne de uçuşur göğe sarmaş/dolaş…,
ve \iyigelmiyordurgunluğumapiyanonuntuşları\
gökte bir bulut ağlar turnasına,
çöplükte muhabbet kırıntısı
can çekişir martıya,
kan kaybediyorum kanadımdan
ve hızlıca düşüyorum,
düşerken bile uçmayı düşlüyorum,
ve \budefaölümdenkorkmuyorum\
ah;
Gözleri kan çanağına dönmek
14.01.2024 - 23:54turna katarları geçer her kandilde içimden,
ve yutkunarak akar içime kanat sesleri,
göç mevsimi...,
ah;
uzatsam elim sanki dokunacak
öteler yakınımdayken hep, lakin
her bağım koptuğunda dağılıyorum senden
ve yokluğunda yaşaması tuhaf kaçıyor hayatı,
nicedir özlediğim hekimim…,
allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
ah kalbimizi kussak bedenimizden,
safrası hayattır ve,
sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
ötelerle…,
benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
ve bana aitsin ayrılık,
aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,
ah hekimim,
semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
söylediğim her sözden bana gelen yankın
içime dolan çocukluk sevincimdir…,
buz tutmuş bir nehrin üstünde,
kızak kayan kabansız bir çocuğun
o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
\ah...,
ve şimdi küskün küskün çöreklenir
bağrıma hüzün, ki... yoksun…,
yağmur kuşlarının kanatları altında koşan
nefes nefese kuzuların eve dönüşünde,
anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca
okşasın o gün görmüş saçlarını, nice
bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,
zamanın aramıza çektiği perdeler,
belki uçuşur güneyden esen kıbleyle
ve duyulur huzur esen avlusunda
ayak seslerimiz yine...,
ki bak gözlerime, gözlerim
kandil kandil kan çanağı,
ah;
sızı
14.01.2024 - 23:50istifa etmek
14.01.2024 - 23:46ve ömrümü bilmem kaça bölen,
zamanın ben merkezlilik kılıcının,
keskin yanıyla tenime battığı yerde;
gözleri dolu dolu derelerin,
eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
ızdırabından,
böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
nilüfer gözlü,
ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
dünyaya gelişini beklemek;
başını suya eğip, içine akan
ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
sessizce derine bırakan...,
cuma selamlığı beynamazlarının,
mürted haline bakmadan,
kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
/ah…,
fakirane diyorum ki;
bir gül dalıyla nakışlayıp aşkı…,
yedi cüceli masalın,
içine düşen kalbimizi,
kalabalık bir meydana,
yağmur dualarıyla serelim,
artık bahtına
ve müktesebatına ne yağarsa…,
ki gâh çenemi gâh alnımı dayadığım,
kalp atışlarımın arasından yol açtım,
dikenli ve yeşil bir köprüyle rabıtana,
/ah elbistanın iftiharı,
evet biliyorum,
yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,
ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
müstafiyim artık bu,
hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
aileliği kütükte kalmışların ve
aşkını vatanı bilmeyen,
gözdelik ve ikbal peşindeki
dilberlerin davasından,
ah;
Kök Neden Analizi
14.01.2024 - 23:44ve yürek ne zaman,
ibrikten,
bal şerbetli kahve köpüğünü,
damla damla, yavaş yavaş
usul usul,
süzüm süzüm süzülerek içse…,
hayat;
yüksekten engine inmek gibi,
aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
ve deli kudretli bir devinimle akarak,
iç telaştan azade itminana kavuşup,
temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
sekinet buluyor…,
/ah kaçırma gözlerini benden
bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
iki turkuaz porselen kırdım…,
bu karanlık okyanus
nihayet gözlerini açtı,
/ah ayın on dördüm,
affet…,
açlıkla terbiye oluyorum,
ayyaş bir nefes gibi kokarak,
sensizim,
ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
bunca değersizlik hisli ve,
kırık dökük sızım sızım,
iç çekmelerimden belli,
bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
sevda manastırında,
yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
neden anlamıyorsun…,
haylazlaşmak
14.01.2024 - 23:40yalnızca yerdeki gönlü çorakları değil,
semavattaki maşukları bile,
gıptaya mecbur eden,
siy/ah ve okyanus mavisi anların,
gelişi/güzel sohbetlerinde,
gönül hüzmelerine karışırken lisanımız,
halimize bak ki,
gecenin lacivert tufanında kaybolur olduk…,
ele avuca sığmıyordu zaman,
mekân haylazdı ve üzgünüm
çok üzgünüm diyerek çalamam
kapını da bir daha, ama bilirsin;
şiirler yazabildiği vakte dektir
ömrü aşkın…,
pervasızlık
14.01.2024 - 23:37fukara
14.01.2024 - 23:30ihtiyar bir deniz çalkalanır gözlerinde,
ve aldığın her nefes
kalbimin kayalarına çarpan
köpük köpük su...,
bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
içine kapanık bütün yapraklarıyla
ve mürefte rüzgarlarından mahrum,
nefessiz ve bir kenarda sessizce,
uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün,
biraz daha, biraz daha, biraz daha
hayat kumbarasına yılları atar,
sen ve ben darda kalmış
iki fukara yoksulsak yoksuluz,
ama unutma;
her uçurum bir ovaya sevdalıdır,
tarlada ekinim var deme ambara girmeyince,
14.01.2024 - 23:25kaval
14.01.2024 - 23:16ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp,
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
bir yılan soyunun maktulü,
gençliğimin baharı evet,
buyurgan
14.01.2024 - 23:11Toplam 753 mesaj bulundu