Neden hala gelmedi
Yoksa saatimi şaşırdı bu hıyar
Gerçi hiç saati olmadı ama en azından birine sorar
Cebimde bir lira desen yok
Madara olduk meyhaneye
Ah eşek kafam benim
Nasıl da güvendim bu hergeleye
Gelse balığa çıkacaktık
Ne çekersek kızartıp
Bir kilo rakıyla yutacaktık.
Hello darkness, my old friend
I've come to talk with you again
Because a vision softly creeping
Left its seeds while I was sleeping
And the vision that was planted in my brain
Still remains
Within the sound of silence
In restless dreams I walked alone
Narrow streets of cobblestone
'Neath the halo of a street lamp
I turn my collar to the cold and damp
When my eyes were stabbed by the flash of a neon light
That split the night
And touched the sound of silence
And in the naked light I saw
Ten thousand people maybe more
People talking without speaking
People hearing without listening
People writing songs that voices never shared
No one dared
Disturb the sound of silence
'Fools,' said I, 'you do not know
Silence like a cancer grows
Hear my words that I might teach you
Take my arms that I might reach you'
But my words like silent raindrops fell
And echoed in the wells of silence
And the people bowed and prayed
To the neon god they made
And the sign flashed out its warning
In the words that it was forming
And the sign said 'The words of the prophets are written on the subway walls
And tenement halls
And whispered in the sound of silence
hani elfler hakkında bir masal anlatılır çoğu zaman
her gökkuşağının altında bir hazine gizlendiği ve o hazineyi sevimli bir cinin(elfin) koruduğu söylenir..
ben yağmurlara sevdalı uyanırım her yeni günde..
gözlerim gökkuşaklarını arar çoğu zaman...
en az toprak kokusunu sevdiğim kadar çok severim gökkuşaklarını...
sürmeli bakar dünyaya gözlerim
kurşun gibi deler geçer sözlerim
bozgunların, yenilgilerin
ve hezimetlerin kadınıyım
gün batımlarıyla oynaşır yatarım
gece yarısında uyanır
gitar ritmlerine raks ederek kalkarım...
dalmayı hiç deneme sakın
böyle bir kadının okyanusuna
henüz uzanırken onun kıyılarına
ve demir atarken limanlarına
başlamadan biter tüm yolculuklarım...
kırılmasın düşlerin
çelişkili düşüncelerimden
çünkü ben yüzeyselim, derinliğim oldukça şefkatli
aynı zamanda esen rüzgarım
ve yerden yere vuran boranım...
kendine aşık bir kadınım
hem erkeksi hem dişiyim
dünyanın tüm kadınlarıyım
melek kadar temiz
şeytan kadar kötüyüm ben...
ben bir çocuğum
kendi içinde işkence görmüş bir kadınım
inatçılık ve yaramazlık
dişi dünyamdaki çocuğun yankıları
ve
benim yüzümdür
bileziklerim, aynalarım
söylediğim mahremlerim
ve sırlarımdır...
her yaşta mücadele veren kadınlar gibi
yastığıma baş koyan kadınım
rüya görürüm, düşlerim bazen
ilahiler mırıldanır, dualar okurum
şarkılar söylerim kimi zaman
gülümserim bilinmeyenlere içimdeki kadınla
onun beklediği ve hiç başlamayan yolculuğunda...
işte böyle inatçı bir kadın bu
hoşlanır oyuncak bebeğime bağırmaktan
sınırlarımı zorlamaktan
gözlerimin rengine alaylı gülmekten
ve zaferini tüm dünyaya haykırmaktan...
Dostum...
her an, her zaman
seni özleyen, seni arzulayan
hasretini çeken
düşlerinde seninle saraylar inşa eden
bir an seninle
öteki an sana karşı duran
günlere ve kaderine meydan okuyan
bu kadında ne bulursun ki
ümitsiz ve imkansız bir aşk olur
henüz başlamadan....
bu kadın ki,
sana en güzel giysileri giydirir
gücünü Samson’dan alarak
siyah saçlarını tıraş edip tarayarak
sana gizemler, sırlar getirir
yenilgiye uğramış, zafer kazanmış
elinde bir püro ve
peçelerle örtülmüş
hem kötü tercihlerini
ve yanlış seçimlerini
sana anlatabilecek kadar cesur kalmış...
şarkılar söyleyip yuhalanınca
tereddüt etmeye bile zaman bulamadan
kaçacaksın biliyorum!
kendine çekip
kalbini çalan bu kadından
çelişkilerle dolu bir kadınım ben
evet!
aynı anda
ateş ve buzla oynayan
etrafı güneşle sarılmış bir kadın
avuçlarında mehtap açan
yıldızları tutan
...bir kadın...
Dostum...
şaşırtmasın sözlerim seni
giyinen ve soyunan
bir kadından daha ihtişamlı
başka bir şey olamaz
böyle bir kadına
dünya gelse karşı duramaz
ve şaşırmaktan kendini alamaz...
Ve Sen...
hep çamur ve kerpiçten bir adam olarak kalacaksın
sözlerimin peşinden koşacaksın
ve seni her teslim alışımın ardından
şaşacaksın her an
şaşıracaksın her zaman
evet şaşacak... ve şaşıracaksın...
her yağışımın ardından eriyecek
ve her esintimden sonra yıkılacaksın...
Abir Zaki/Woman of Contradiction
Çeviri: Muammer Çelik
Sen
Vaktinden çok sonra gelen...Sevdalı bir yağmur gibisin..Çisil çisil gözlerimden......
Sen
Çıldırmış şairlerin...Titreyen mısralarında...Bahsettiği o perisin..
Pencereler önünde çürürken...Senden kalan çiçekler
Hayalin gözlerimin önünde...Bize ağlıyorum.......
Pencereler önünde çürürken...O güzelim yıllarım
Hayalin gözlerimin önünde....Bize ağlıyorum...
Güneş doğduğunda başka bir şehrin sabahında olacağım
Her insanın bir öyküsü vardır ya...Benimki de böyle işte.....
Bu sabah pencereden bak....Bu koca şehri sana bıraktım
-^^Kendinden kaçmaktan yorgun düşmüş...sisler içindeki ürkek bir tavşandan farksız^^...diye cevap verdim...
-^^Nasıl yani? ^^..dedi..
-^^Kötü hissettiğin bir anda...bana bunu sen söylemiştin...şimdi tam da o mooddayım^^...dedim...
-^^Ne güzel demişim^^...dedi...ukalalıktan uzak tatlı bir edayla...^^Ama sen öyle olma...kalbinin sıcaklığı ile bütün buzdağlarını eriten yorulmaz bir albatros olmak yakışır sana^^....dedi...
-^^Mum sadece etrafını aydınlatırmış....kendine faydası yokmuş^^...diyesim geldi.....
Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi
Kitap okurum
İçinde sen varsın
Şarkı dinlerim
İçinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Çalışırım,
Karşımda sen
En güzel deniz,
Henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk
Henüz büyümedi
En güzel günlerimiz
Henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek istediğim
En güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür
^^O şimdi ne yapıyor?
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Evde mi, sokakta mı?
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
O şimdi ne yapıyor
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
Her kara günümde onu bana
Tıpış tıpış getiren sevgili
Canımın içi ayaklar
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa ne bileyim
Fasulyenin neden
Bir türlü pişmediğini mi?
Yahut insanların çoğunun neden böyle
Bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor
Şu anda şimdi, şimdi ^^
Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi...
Küçük bir mücevher kutusuydu kalbinin tüm güzelliklerini sığdırdığı.. Orada sevgi,ilgi ve şevkatlerini istifler..yumuşacık kırmızı kadifeler arasına kimsenin dokunup kıramayacağı şekilde saklardı…. Umarsız eller yorgunuydu…haşin ve gaddardı ...
üç şey
03.12.2006 - 11:15sevgi,
şevkat,
adalet....
madara
03.12.2006 - 11:12Madara olmak da vardır..:=))
Neden hala gelmedi
Yoksa saatimi şaşırdı bu hıyar
Gerçi hiç saati olmadı ama en azından birine sorar
Cebimde bir lira desen yok
Madara olduk meyhaneye
Ah eşek kafam benim
Nasıl da güvendim bu hergeleye
Gelse balığa çıkacaktık
Ne çekersek kızartıp
Bir kilo rakıyla yutacaktık.
'Ah Ulan Rıza' / Yusuf Hayaloğlu
ilk hata
03.12.2006 - 11:10hayat bir hatalar zinciridir...
tıpkı tecrübe denen olgunun yenilen kazıkların bir toplamı olması gibi.....
her hata bir doğruyu getirir...
pınar altuğ
03.12.2006 - 11:09zeki hatun...
dişi kazanova...
çağdaş kadının ilham alması gereken
kafalardaki örümcek ağlarını ve pasları silen öncü...
sound of silence
03.12.2006 - 11:03The Sound Of Silence
Hello darkness, my old friend
I've come to talk with you again
Because a vision softly creeping
Left its seeds while I was sleeping
And the vision that was planted in my brain
Still remains
Within the sound of silence
In restless dreams I walked alone
Narrow streets of cobblestone
'Neath the halo of a street lamp
I turn my collar to the cold and damp
When my eyes were stabbed by the flash of a neon light
That split the night
And touched the sound of silence
And in the naked light I saw
Ten thousand people maybe more
People talking without speaking
People hearing without listening
People writing songs that voices never shared
No one dared
Disturb the sound of silence
'Fools,' said I, 'you do not know
Silence like a cancer grows
Hear my words that I might teach you
Take my arms that I might reach you'
But my words like silent raindrops fell
And echoed in the wells of silence
And the people bowed and prayed
To the neon god they made
And the sign flashed out its warning
In the words that it was forming
And the sign said 'The words of the prophets are written on the subway walls
And tenement halls
And whispered in the sound of silence
P. Simon, 1964
self control
01.11.2006 - 23:36samantha fox'un da vardı öyle bir şarkısı sanırım
you take my time
you take my self control...ooooooooooo.....:=))
fazla söze gerek yok
01.11.2006 - 23:33bir bakış yeter...
Hangi kapıyı çalsam evde yoklar
01.11.2006 - 23:32ah..kalbim..
ben senden çok çektim
söyle nedir bu halin..
valla sen delisin...delisin...:=))
doğmamış bebeye don biçmek
01.11.2006 - 23:31çok severiz böyle şeyleri toplum olarak..
varis
01.11.2006 - 23:30kronik venöz yetmezlik..
GAFFUR
01.11.2006 - 23:29gaffur...
^^sen tanımlandırılamaz birşeysin^^....
sanırım ona en yakışan tabir bu oldu...:=))
radyo tiyatrosu
01.11.2006 - 23:28nostalji...
sebze
01.11.2006 - 23:28sağlık....
doğum günü
11.10.2006 - 23:15bugün...
aşk
26.08.2006 - 13:02***
ben gecenin karanlıgında kutup yıldızını kaybetmiş bir denizciydim... sen benim fenerimsin..ve artık ne yöne gidecegimi cok iyi biliyorum...
aşk
26.08.2006 - 12:52hani elfler hakkında bir masal anlatılır çoğu zaman
her gökkuşağının altında bir hazine gizlendiği ve o hazineyi sevimli bir cinin(elfin) koruduğu söylenir..
ben yağmurlara sevdalı uyanırım her yeni günde..
gözlerim gökkuşaklarını arar çoğu zaman...
en az toprak kokusunu sevdiğim kadar çok severim gökkuşaklarını...
şimdi ise...
gökkuşağım...sensin....
aşık olmak
25.08.2006 - 00:32tabii ki..salaklık...:=))
ben
25.08.2006 - 00:05Dostum…
şaşırtmasın,
uğratmasın hayal kırıklığına sözlerim
cehennemin olurum yasak aşklarında
cennetin olurum aşka susamışlığında
ben çelişkilerin kadınıyım...
sürmeli bakar dünyaya gözlerim
kurşun gibi deler geçer sözlerim
bozgunların, yenilgilerin
ve hezimetlerin kadınıyım
gün batımlarıyla oynaşır yatarım
gece yarısında uyanır
gitar ritmlerine raks ederek kalkarım...
dalmayı hiç deneme sakın
böyle bir kadının okyanusuna
henüz uzanırken onun kıyılarına
ve demir atarken limanlarına
başlamadan biter tüm yolculuklarım...
kırılmasın düşlerin
çelişkili düşüncelerimden
çünkü ben yüzeyselim, derinliğim oldukça şefkatli
aynı zamanda esen rüzgarım
ve yerden yere vuran boranım...
kendine aşık bir kadınım
hem erkeksi hem dişiyim
dünyanın tüm kadınlarıyım
melek kadar temiz
şeytan kadar kötüyüm ben...
ben bir çocuğum
kendi içinde işkence görmüş bir kadınım
inatçılık ve yaramazlık
dişi dünyamdaki çocuğun yankıları
ve
benim yüzümdür
bileziklerim, aynalarım
söylediğim mahremlerim
ve sırlarımdır...
her yaşta mücadele veren kadınlar gibi
yastığıma baş koyan kadınım
rüya görürüm, düşlerim bazen
ilahiler mırıldanır, dualar okurum
şarkılar söylerim kimi zaman
gülümserim bilinmeyenlere içimdeki kadınla
onun beklediği ve hiç başlamayan yolculuğunda...
işte böyle inatçı bir kadın bu
hoşlanır oyuncak bebeğime bağırmaktan
sınırlarımı zorlamaktan
gözlerimin rengine alaylı gülmekten
ve zaferini tüm dünyaya haykırmaktan...
Dostum...
her an, her zaman
seni özleyen, seni arzulayan
hasretini çeken
düşlerinde seninle saraylar inşa eden
bir an seninle
öteki an sana karşı duran
günlere ve kaderine meydan okuyan
bu kadında ne bulursun ki
ümitsiz ve imkansız bir aşk olur
henüz başlamadan....
bu kadın ki,
sana en güzel giysileri giydirir
gücünü Samson’dan alarak
siyah saçlarını tıraş edip tarayarak
sana gizemler, sırlar getirir
yenilgiye uğramış, zafer kazanmış
elinde bir püro ve
peçelerle örtülmüş
hem kötü tercihlerini
ve yanlış seçimlerini
sana anlatabilecek kadar cesur kalmış...
şarkılar söyleyip yuhalanınca
tereddüt etmeye bile zaman bulamadan
kaçacaksın biliyorum!
kendine çekip
kalbini çalan bu kadından
çelişkilerle dolu bir kadınım ben
evet!
aynı anda
ateş ve buzla oynayan
etrafı güneşle sarılmış bir kadın
avuçlarında mehtap açan
yıldızları tutan
...bir kadın...
Dostum...
şaşırtmasın sözlerim seni
giyinen ve soyunan
bir kadından daha ihtişamlı
başka bir şey olamaz
böyle bir kadına
dünya gelse karşı duramaz
ve şaşırmaktan kendini alamaz...
Ve Sen...
hep çamur ve kerpiçten bir adam olarak kalacaksın
sözlerimin peşinden koşacaksın
ve seni her teslim alışımın ardından
şaşacaksın her an
şaşıracaksın her zaman
evet şaşacak... ve şaşıracaksın...
her yağışımın ardından eriyecek
ve her esintimden sonra yıkılacaksın...
Abir Zaki/Woman of Contradiction
Çeviri: Muammer Çelik
aşk
24.08.2006 - 23:50Okyanusun med cezirinden arta kalan dalgalar çekilirken...
Ruhumdaki sonsuz huzursuzlukla başbaşa bırakıyordu beni...
Tarihin tekerrürlerini yaşamaktaki bıkkınlığım...
Artık yeni yaşamların yüzüne kapatıyordu kapılarını umarsızca....
Bense gitmek zorunda olduğum gelecek yolunda...
Günahkar bir adem olarak yürümeye devam ediyordum...
Gözlerimdeki ışıltıları öldürdüler anne...
Maktulse....yıldızlı bir yaz gecesi....
Eternalflame
aşk
24.08.2006 - 23:48^^Gel dedim...Buyuramadın...
Anladım kalabalık başın...
Anladım aşklara kapattın kalbini...
Ama yaşanacak mavi günleri var ömrünün...
Mavi sözlerim var...sana sakladığım...
Elimi sana her uzatışımda...
Sana tam dokunacakken..bir serap oluyorsun...
O şevkat dolu sinende...bir aşklık yer var mı? .....^^....diye sordu...
O kadar zordu ki cevap vermek..
Ben ki en zor sınavda bile terlememiştim bugüne dek.....
En zor cevapla karşılık vermek zorundaydım...acı vermemek ve acı çekmemek için...
Sessizliğin sesiyle....
Eternalflame
sen
24.08.2006 - 23:47Sen
Vaktinden çok sonra gelen...Sevdalı bir yağmur gibisin..Çisil çisil gözlerimden......
Sen
Çıldırmış şairlerin...Titreyen mısralarında...Bahsettiği o perisin..
Pencereler önünde çürürken...Senden kalan çiçekler
Hayalin gözlerimin önünde...Bize ağlıyorum.......
Pencereler önünde çürürken...O güzelim yıllarım
Hayalin gözlerimin önünde....Bize ağlıyorum...
Güneş doğduğunda başka bir şehrin sabahında olacağım
Her insanın bir öyküsü vardır ya...Benimki de böyle işte.....
Bu sabah pencereden bak....Bu koca şehri sana bıraktım
Başka bir şehrin sabahından....Başka bir dilde...
Elveda....
kalabalık yalnızlıklar
24.08.2006 - 23:44-^^Nasılsın...iyi misin? ^^...diye sordu..
-^^Kendinden kaçmaktan yorgun düşmüş...sisler içindeki ürkek bir tavşandan farksız^^...diye cevap verdim...
-^^Nasıl yani? ^^..dedi..
-^^Kötü hissettiğin bir anda...bana bunu sen söylemiştin...şimdi tam da o mooddayım^^...dedim...
-^^Ne güzel demişim^^...dedi...ukalalıktan uzak tatlı bir edayla...^^Ama sen öyle olma...kalbinin sıcaklığı ile bütün buzdağlarını eriten yorulmaz bir albatros olmak yakışır sana^^....dedi...
-^^Mum sadece etrafını aydınlatırmış....kendine faydası yokmuş^^...diyesim geldi.....
Dudaklarıma takılı kaldı kelimeler....Diyemedim....
Flame
saat
24.08.2006 - 23:41Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi
Kitap okurum
İçinde sen varsın
Şarkı dinlerim
İçinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Çalışırım,
Karşımda sen
En güzel deniz,
Henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk
Henüz büyümedi
En güzel günlerimiz
Henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek istediğim
En güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür
^^O şimdi ne yapıyor?
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Evde mi, sokakta mı?
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
O şimdi ne yapıyor
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
Her kara günümde onu bana
Tıpış tıpış getiren sevgili
Canımın içi ayaklar
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa ne bileyim
Fasulyenin neden
Bir türlü pişmediğini mi?
Yahut insanların çoğunun neden böyle
Bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor
Şu anda şimdi, şimdi ^^
Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi...
Ve belki kimbilir...
yüreğim
24.08.2006 - 23:38Yüreğimin büklümleri hep birbirine yapışmaya çalışırlar; ben de yüreğimi açmak için büklümleri hep yeniden çekip koparmak zorunda kalırım.
Wittgenstein
Toplam 2464 mesaj bulundu