Zazaca üzerine Türkiye’de, özellikle siyasette bir Kürt lehçesi olarak bilinen bir statüko mevcut. İrani dillerin dilbilim dalı olan İranoloji’ye göre ise Zazaca bir Kürt lehçesi veya dili değil, başlıbaşına bir dildir. Kürtler’in siyasi ve sayısal olarak Zazalar’a göre daha üstün olması, Zazalar’ın ve Zazaca’nın varlığı konusunda epey bir dezavantaj oluşturmuştur. Zazaca hakkında siyasette ve halk arasında, özellikle Batı-Anadolu’da yaygın olan “Kürt lehçesi” diye bir tanımlama vardır. Fakat özellikle son yıllarda yavaş yavaş açığa çıkan araştırmaların ve dergilerin sayesinde bu görüş değişmektedir.
Zazaca’yı ilk olarak başlıbaşına bir dil olduğunu, yaptığı derleme, araştırma ve incelemeleriyle kanıtlayan ilk dilbilimci Oskar Mann’dır. Oskar Mann’ın 1903’ten 1907’ye kadar yaptığı araştırmalarını ilerletip kitap haline getiren Karl Hadank, “Die Mundarten der Zâzâ” adlı bilimsel eseri 1932 yılında kitaplaştırmıştır. Böylece İranoloji dilbilimde Zaza dili bugüne kadar dilbilimcilerin hemfikirliliğiyle başlıbaşına olarak tanınma durumunu korumakta. Oskar Mann’dan önce Peter Lerch (1856) , Friedrich Müller (1864) , Albert van Le Coq (1901) gibi araştırmacı ve dilbilimcilerin eserlerinde de Zazaca hakkında folklorik yazın derleyip kısmen analiz de etmişlerdir.
Zazalar, kendilerini bölgeden bölgeye nasıl adlandırsa adlandırsın, dil ve halk olarak muhakkak kendilerini Kürtler'den farklı görmekte.
Gece inerken söner perde perde grubun rengi
Derken başlar semada saltanat
Ben ağlarım gülerken
Mehtap uyanmış
Seyr-ü sefada yıldızlar
Siyaha yanmış
Bende fasıl fasıl dert
Ah o ne zalim bir yarmış
Çalsın sazlar, çalsın bu gece
Alâturka başlasın
Vur usta tamburun tellerine
Hanendeler çağlasın
Penceremden geçer sandallarla sevdalılar hercai
Çınlar gökkubbede aşkın şahane saz semâi
Kader böyleymiş
Hep karanlık hep karanlık
Yeter artık yeter
Bir avuç kar beyazı
Bir adım yol bana
Bir nefes ver bir fısılda
Dağlar duvar olsa önüme
Yollar kördüğüm düğümlense
Dönmem gözümü dağlasalar
İpe götürseler bir kuş uçur yeter
Bir küçük pencere
Bir aydınlık bana
Tirşiğiyle ünlüdür tirşik her derde devadır :) Ne zaman gitsek babam mutlaka kavanozlarla tirşik getirir. Çok güzeldir Kadirli. Eski adı Kars'tır. Bizimkiler Göksun Yaylası'ndan Kadirli'ye göç etmişler. Göksun yaylası da çok güzel ama olsun iyi olmuş Kadirli'ye geldikleri :)
Dünyadaki kan gruplarının yüzdelerini gösteren bir grafiğe baktım geçenlerde. Ab rh - %0.9 ile en az bulunan kan, ardından %1.3 ile B rh - onun ardından %3.9 la 0 rh - geliyor. Tabi en fazla bulunan kan A Rh +
Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Battal Arapça 'kahraman' demektir. Emevilerin hristiyanlarla yaptığı savaşlarda büyük kahramanlık göstermiş bir kişidir.
Bu arada geçen yaz radyonun biri veriyordu ama çok komikti. İki Rum kızı Battal Gazi'ye aşık oluyordu. Bir tanesi 'Mert olduğun kadar yakışıklısın da Battal' demişti hala unutamıyorum :))
Geçenlerde bir şey okumuştum ama bana çok doğru gelmemişti.
Türkler'in Alpinlerle Kızılderililerin karışmasıyla oluştuğunu anlatıyordu. Kızılderililerle Alpinlerin evlilikleri sonucu oluşan Türklere İlk Türkler diyor ve bunları ela,yeşil gözlü, açık tenli, kestane rengi saçlı olarak tanımlıyor. Yani İlk Türkler Alpinlerin özelliklerini daha çok taşıyor.
Daha sonra Kızılderililerle, bu oluşan karışımın arasında tekrar evlenmeler gerçekleştiğini anlatıyor. Bunun sonucunda oluşan Türkleri ise Kızılderililere daha çok benzeyen, koyu tenli, çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık olarak tanımlıyor. Bunlara da Ön Türkler deniyor.
Özellikle Batı Anadolu'da yaşayan halkımızın Orta Asya'daki Türklerle hiçbir benzerlik göstermemesinin bir çeşit açıklaması ama kesinlik söz konusu değil..
HAKİKAT NEREDE? Gafil, hangi üç asır, hangi on asır Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, Dinleyin sesini doğan tarihin, Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak Yalan ...
Mad About You
24.06.2006 - 17:08Comedymax'ta hala verilen güzel dizi...
fibonacci sayıları
24.06.2006 - 17:031 1 2 3 5 8 13 21 34 55 89 144 233 377 610...
zaza
24.06.2006 - 14:52Zazaca üzerine Türkiye’de, özellikle siyasette bir Kürt lehçesi olarak bilinen bir statüko mevcut. İrani dillerin dilbilim dalı olan İranoloji’ye göre ise Zazaca bir Kürt lehçesi veya dili değil, başlıbaşına bir dildir. Kürtler’in siyasi ve sayısal olarak Zazalar’a göre daha üstün olması, Zazalar’ın ve Zazaca’nın varlığı konusunda epey bir dezavantaj oluşturmuştur. Zazaca hakkında siyasette ve halk arasında, özellikle Batı-Anadolu’da yaygın olan “Kürt lehçesi” diye bir tanımlama vardır. Fakat özellikle son yıllarda yavaş yavaş açığa çıkan araştırmaların ve dergilerin sayesinde bu görüş değişmektedir.
Zazaca’yı ilk olarak başlıbaşına bir dil olduğunu, yaptığı derleme, araştırma ve incelemeleriyle kanıtlayan ilk dilbilimci Oskar Mann’dır. Oskar Mann’ın 1903’ten 1907’ye kadar yaptığı araştırmalarını ilerletip kitap haline getiren Karl Hadank, “Die Mundarten der Zâzâ” adlı bilimsel eseri 1932 yılında kitaplaştırmıştır. Böylece İranoloji dilbilimde Zaza dili bugüne kadar dilbilimcilerin hemfikirliliğiyle başlıbaşına olarak tanınma durumunu korumakta. Oskar Mann’dan önce Peter Lerch (1856) , Friedrich Müller (1864) , Albert van Le Coq (1901) gibi araştırmacı ve dilbilimcilerin eserlerinde de Zazaca hakkında folklorik yazın derleyip kısmen analiz de etmişlerdir.
Zazalar, kendilerini bölgeden bölgeye nasıl adlandırsa adlandırsın, dil ve halk olarak muhakkak kendilerini Kürtler'den farklı görmekte.
gothika
24.06.2006 - 12:55Son zamanların en korkunç filmi demişlerdi ama hayal kırıklığına uğradım izlediğimde......
goran bregovic
24.06.2006 - 12:54Le temps des gitans....
Sezen Aksu'nun da bazı bestelerini Türkçe söz yazarak okuduğu(kalaşnikof,Hıdrellez...vb) meşhur müzisyen.
g.a.g
24.06.2006 - 12:36Gülse Birsel'in de sunumuyla güzel bir programdı ama geç saatte verildiği için tamamını izleyemezdim...
Şarkı sözü (lyric)
24.06.2006 - 12:09ALÂTURKA
Gece inerken söner perde perde grubun rengi
Derken başlar semada saltanat
Ben ağlarım gülerken
Mehtap uyanmış
Seyr-ü sefada yıldızlar
Siyaha yanmış
Bende fasıl fasıl dert
Ah o ne zalim bir yarmış
Çalsın sazlar, çalsın bu gece
Alâturka başlasın
Vur usta tamburun tellerine
Hanendeler çağlasın
Penceremden geçer sandallarla sevdalılar hercai
Çınlar gökkubbede aşkın şahane saz semâi
Kader böyleymiş
Şarkı sözü (lyric)
24.06.2006 - 12:07BİR KUŞ UÇUR
Hep karanlık hep karanlık
Yeter artık yeter
Bir avuç kar beyazı
Bir adım yol bana
Bir nefes ver bir fısılda
Dağlar duvar olsa önüme
Yollar kördüğüm düğümlense
Dönmem gözümü dağlasalar
İpe götürseler bir kuş uçur yeter
Bir küçük pencere
Bir aydınlık bana
şampuan köpüklü kafayla susuz kalmak
24.06.2006 - 12:02Neyse ki başıma gelmedi :)
hakkari
23.06.2006 - 20:45Bugün bir çatışmanın gerçekleştiği yer. 8 terörist öldürülmüş.
Howard Phillips Lovecraft
23.06.2006 - 20:40Gotik Öyküler'ini okudum.Mükemmeldi...
kadirli
23.06.2006 - 17:15Tirşiğiyle ünlüdür tirşik her derde devadır :) Ne zaman gitsek babam mutlaka kavanozlarla tirşik getirir. Çok güzeldir Kadirli. Eski adı Kars'tır. Bizimkiler Göksun Yaylası'ndan Kadirli'ye göç etmişler. Göksun yaylası da çok güzel ama olsun iyi olmuş Kadirli'ye geldikleri :)
kan grupları
23.06.2006 - 17:11Benimki B rh -
Dünyadaki kan gruplarının yüzdelerini gösteren bir grafiğe baktım geçenlerde. Ab rh - %0.9 ile en az bulunan kan, ardından %1.3 ile B rh - onun ardından %3.9 la 0 rh - geliyor. Tabi en fazla bulunan kan A Rh +
kadın kokusu
23.06.2006 - 17:08Harika bir filmdi. Özellikle Ferrari kullandığı sahne :)
abdullah gül
23.06.2006 - 17:06AKP içinde Sabetaycı olduğu iddia edilen kişilerden biri daha... (ki ben buna rahatlıkla inanabilirim)
ermeniler
23.06.2006 - 16:53Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Emre Kongar/Tarihimizle Yüzleşmek
Ermeni Tehciri
23.06.2006 - 16:52Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Emre Kongar/Tarihimizle Yüzleşmek
ermeni katliamı
23.06.2006 - 16:51Ne yazık ki bizim halkımız da dahil Dünya kamuoyu “katliam” ile “ soykırım” arasındaki farka dikkat etmemektedir.
Bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için 3 temel koşulun bir arada bulunması gerekir:
1) Katliamın (bir etnik veya dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması
2) Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması
3) Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması.
Yabancı dilde Genocide terimiyle ifade edilen soykırım suçu özel olarak tanımlanmış bir eylemdir. Nazilerin, eski Yogoslavya’nın Sırp ve Hırvat kökenli yönetici ve komutanlarının yaptığı gibi.
Tehcir Arapça “göç” anlamını taşıyan “hicret” sözcüğünden gelir, göç ettirme demektir. Bugünkü Türkçe’de sürgünü karşılayan bir sözcüktür. “Ermeni Tehcir”i denilen olay, I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olduğu Çarlık Rusyası ile iş birliği halinde isyana ve savaşa başlayan, Türklere ve kürtlere karşı katliama girişen Ermenilerin Doğu Cephesi’nde savaşan orduyu arkadan vurmalarını önlemek için güneye, Suriye’ye sürülmeleri harekatıdır.
Hem milliyetçilik akımlarının hem de Avrupa’nın Osmanlı’yı paylaşma çabalarının etkisiyle Ermeniler, uzun bir süredir isyan ve bağımsızlık hazırlığı içindeyken I. Dünya Savaşı patladı. Hem örgütlenme hem silahlanma açısından güçlenen Ermeniler Kasım 1914’te Rusya ile savaş başlayınca Osmanlı topraklarında eyleme geçtiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmeye başladılar.
Bitlis,Halep,Dörtyol,Kayseri’de Ermeni ayaklanmaları başladı. İttihatçılar 1915 yılı başında ordunun çeşitli kademelerindeki Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları için bir karar yayınladı. Van, Bitlis, Diyarbakır gibi yerlerdeki Ermeni nüfusu da Osmanlı ordusunu arkadan vuracak bir örgütlenme ve ayaklanma içindeydi. Sadece Ruslar değil, İngilizler ve Fransızlar da Ermeni ayaklanmasını destekliyordu.
Yabancı kaynaklar bu hareketlerin Ermenilerin Osmanlılar tarafından ezilmelerine bağlamakta, yıllardır süren Ermeni komitacılığının ayrılıkçı isyanlara yönelik etkilerini yok saymaktadır. Ruslarla savaşta olan Osmanlılar cephe gerisindeki Ermeni isyanıyla da boğuşmak zorunda kalmıştır. Tabi bu ortamda her iki taraf da, yani hem Ermeniler hem de Türklerle Kürtler karşılıklı bir katliama girişmişlerdir.
Nisan 1915’te Ermeni komitacılar Van’ı ele geçirdiler.Binlerce Türk ve Kürt öldürüldü. Rus birlikleri kente girdi, katliam devam etti. İşte Ermenilerin artık her yıl andıkları 24 Nisan 1915 tarihindeki tehcir (sürgün) kararı bu ortam içinde alındı. 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfusun Bağdat Demiryolu’ndan uzağa, Suriye’ye sürülmesi başladı.
Zaten savaş koşulları içinde olan yoksul bir ülkede kimi zaman ekmek ve su bulmak bile sorun olmaktaydı. Bu sürgün sırasında Ermenilerin öldüğü doğrudur. İşte başta Fransa olmak üzere, Batı’daki pek çok ülkenin “Ermeni Soykırımı yoktur” denmesinin bile yasaklanmasına yol açan Ermeni Soykırımı iddialarına temel oluşturan olay budur.
İşin ilginç yanı Osmanlılar I.Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra tehcirden sorumlu 1400’e yakın memurun Divan-ı Harp’te yargılanmış olması ve pek çok kişinin hapis cezası almasının yanında 40 kişinin de idam edilmiş olmasıdır. Yani hesaplaşma hemen başlamış, suçlu bulunanlar hemen cezalandırılmıştır.
Emre Kongar/Tarihimizle Yüzleşmek
bu dahil bütün genellemeler yanlıştır
22.06.2006 - 21:50Paradoks :)
battal gazi destanı
22.06.2006 - 21:48Battal Arapça 'kahraman' demektir. Emevilerin hristiyanlarla yaptığı savaşlarda büyük kahramanlık göstermiş bir kişidir.
Bu arada geçen yaz radyonun biri veriyordu ama çok komikti. İki Rum kızı Battal Gazi'ye aşık oluyordu. Bir tanesi 'Mert olduğun kadar yakışıklısın da Battal' demişti hala unutamıyorum :))
ön türkler
22.06.2006 - 18:32Geçenlerde bir şey okumuştum ama bana çok doğru gelmemişti.
Türkler'in Alpinlerle Kızılderililerin karışmasıyla oluştuğunu anlatıyordu. Kızılderililerle Alpinlerin evlilikleri sonucu oluşan Türklere İlk Türkler diyor ve bunları ela,yeşil gözlü, açık tenli, kestane rengi saçlı olarak tanımlıyor. Yani İlk Türkler Alpinlerin özelliklerini daha çok taşıyor.
Daha sonra Kızılderililerle, bu oluşan karışımın arasında tekrar evlenmeler gerçekleştiğini anlatıyor. Bunun sonucunda oluşan Türkleri ise Kızılderililere daha çok benzeyen, koyu tenli, çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık olarak tanımlıyor. Bunlara da Ön Türkler deniyor.
Özellikle Batı Anadolu'da yaşayan halkımızın Orta Asya'daki Türklerle hiçbir benzerlik göstermemesinin bir çeşit açıklaması ama kesinlik söz konusu değil..
şampiyon
22.06.2006 - 18:26Galatasaray...!
Ne gündü ama o.. İnşallah gelecek sezon da Beşiktaş olur :)
rassizm
22.06.2006 - 18:22Fransızcası racisme, Almancası Rassismus herhalde arkadaş Almanca sormuş olacak.. Anlamı ırkçılık...
laz
22.06.2006 - 18:16Rize'ye gittiğimde konuşmalarından hiçbir şey anlamadığım çok sevimli insanlar :)
Toplam 109 mesaj bulundu