Karl Marx, Engels'e yazdığı 6 Haziran 1853 tarihli mektubunda şöyle diyor:
- 'Birkaç hafta Şark işleriyle uğraşmaya mecbur olunca, Farsça'yı öğrenmek için bu fırsattan istifade ettim. Arapça'dan çekiniyorum. Bu, evvelâ Samî dillere karşı duyduğum fıtrî nefretten, sonra uzun bir zaman kaybetmeden 4000 huruf-ı asliye'yi ihtiva eden ve iki-üçbin yılı kucaklayan bir lisanı öğrenmeye imkân olmayışındandır. Buna mukabil Farsça öğrenmek çocuk işidir. Hep birbirine benzer 6 harfi bulunan ve sadâlı harften mahrum olan netameli Arap alfabesiyle yazılmasaydı, bütün Fars gramerini 48 saatte öğrenebilecektim. Nihayet üç hafta çalıştım...'
'sükût' ile aynı kökten
sessiz kalma anlamına geliyor
ayrıca arapçada 'kalp krizi geçirme' anlamında da kullanılıyor.
arapların
olaylara verdikleri isimlere hayranım. kesinlikle hiçbiri uydurma değil.
bozulmadan
dışarıdan kelime ihrac etmeden kendini koruyabilmiş ender dillerden..
T.C Kültür Bakanlığının inegöl halkından derlediği batıl inançlar.
Ayakta pantolon giymek yoksulluğa işaret sayılır.
Akşam karanlığında kimseye süt verilmez, verilirse hayvan sütten kesilir denir.
Ayva çok olan yerin kışı azgın olur denir.
Ateşle oynayan çocuk altını ıslatır
Bir kimseye süt verilirken içine küçük bir kömür parçası ya da bir yeşil yaprak atılır, atılmazsa hayvanın sütünün kesileceğine inanılır
Cumartesi ve Salı günleri çamaşır yıkanmaz.
Çocuk yalnız bırakılmaz, bırakmak gerekirse yanına bir süpürge konulur
Ezandan sonra komşuya ekmek mayası verilmez.
Erkek çocuğun kesilen ilk saçı atılmaz, babasının cebine bereketi artar inancı içinde konur
Gece çamaşır yıkanan yerden geçilmez, çamaşır sularının üzerine basılmaz.
Gece kapı arkasında oturulmaz, oturanın iftiraya uğrayacağı düşünülür.
Gelin ayakkabısının altına mahalledeki kızların isimleri yazılır, düğün sonunda kimin ismi silinmediyse önce onun evleneceğine inanılır
Hıçkırık tutunca; “Bir kimse andı” denir ve “dostsa ansın, düşmansa çatlasın” diye söylenir
Mahalle halkından ölen olursa dolu su kapları boşaltılır
Dört yapraklı yoncayı bulanın talihinin açılacağına inanılır
çocukluğumda eski ismi osmanlı bankası
yeni ismiyle garanti bankası hakkında bir takım rivayetler ortaya atılmıştı.
'dört yapraklı ganca getirene verilen ödül'
diye bir söylenti vardı vardı ve goncalar arasına teker teker yaprakları saydığımı bilirim.
tabi ki maksadım
çok zor bulunduğu iddia edilen bu dörtlüyü bulup
zoru başarmaktı.. parayı pulu düşündüğüm mü vardı o zamanlar.
bulamamıştım tabiki..
çocukluğumun üzücü hatıralarından biridir.
fakat bunun batıl inançla bir alakası yok tabi...
iki şeyi yana yana getirmek, yakıştırmak, yakınlaştırmak
bağlamak..
bknz.
çift koşmak, ortak koşmak
hatta 'koşul' (şart) kelimeside
'koş' (çift,çifte) kelimesinden türemiş..
'müslümanlar neden bu kadar geri kaldı'
diye düşünülür sık sık
şu içinde bulunduğumuz haftaya kadar düşüncem
müslümanların kendi hatalarından dolayı olduğunaydı.
devletin üst kademelerinde ki insanların
yaptıkları çığırtkanlıklara
salmaya çalıştıkları korku psikolojilerine
ve gizliden önce eylem sonra dil ve en son olarak fikir ve düşüncede
erittikleri 'şahsiyet'lere
harcanan insanlara
bakıyorum
ve artık bu geri kalışın ayrıntılarını görebiliyorum.
ne irticası?
kimi kandırıyorsunuz siz?
önce müslümana bugünde, bu zamanda yaşama fırsatı verin
merak etmeyin onu şimdi de yaşatırsanız
o dünden neleri alması gerekip neleri bırakması gerektiğini bilecektir...
utanıyorum sizden
sizin gibi liderler tarafından yönetildiğim, idare edildiğim güdüldüğüm için de
kendimi aptal gibi hissediyorum. bu sitenin yerli yalakaları, yazdıklarınızdan tiksiniyorum!
alın üstadın bu sözünü ve anlayın biraz biz bunu istiyoruz kesin sesinizi!
'Tekâmül, mukaddeslerimizden feragatle olmaz. Batı’nın abeslerini değil, insanlığın keşiflerini iktibas edeceğiz..'
şöyle bir taradım zihnimin ziyaretçi defterini
gözümden ve kulağımdan
giren görüntü ve sesleri inceledim..
bulamadım
fakat sonra üzerine mürekkeb dökülmüş
ya da tükenmez kalemle karalanmış bir isim, bir yazı dikkatimi çekti listede;
gözden girenler listesinde,
tarih ve saat belirtilmemiş
isim de yok
'birisi' deniliyor. Dövecekmiş gibi baktı ve gitti diye not düşülmüş..
hatırlayamıyorum..
Aynaya bakıyorum.kendimde bir değişiklik görüyorum.birisi dudaklarıma dikişler atmış; kanatmış. ipliğin rengine kızıyorum, neden siyah? en azından renk konusunda fikrimi sorsaydınız ve onu beyaz yapsaydınız. hayır! başka kızdığım mevzu yok. iyi yaptınız. ıslık çalamıyacak olmam üzücü sadece. peki ya yemek yemek? icra edemeyecekmiyim o mesleği? çinliler diyorum. işkencede liderler. akıllarına gelmişmidir, dudakları düğümlenmiş, kapatılmış bir insanın önüne binbir çeşit yemeği koyarak onu açlığa terk etmek.. terk etmek.. terk=arka ve arkayı dönüp gitmek.. vazgeçtim bu hezeyandan! bir makas getirin ve kesin dikişleri; ve dikiş iplerini terk edenlerin terkleriyle bana bağlayın, fazla uzaklara terk etmesinler, biraz hava alıp gelsinler..
insanın kendisine
(fikrine, zikrine, duygularına her şeyine bir bütün olarak)
'objektif'
(ikilemlerinde, ikilemleri yaşatan hassalarına tarafsız)
bakabilme (her yönden aşağısı yukarısı sağ sol ön arka çapraz uzak yakın)
bilinci..
hep varlığına delil getirilir..
yine de inkâr edilir
ilginçtir
kimse yokluğuna bir delil getiremiyor..
Şahsen
ruhum 'yokluk' kelimesini kabul etmiyor benim..
Ben yok olacak kadar basit biri değilim;
ve hiç bir insan değildir..
'iddia' derken
dikkat edin
islam dini öyle hassas bir terazidir ki
bir şeyin inkârı
her şeyin inkârını sonuç verir. O yüzden 'iman' önceliklidir,
önemine binaen ilk sorulacak olan sualdir..
kime çocukken;
tabancacılık oynarken
tabancanın sesini nasıl taklit ederdin diye sorduysam
'dıkşinya' diye cevap verdi.
halbuki ben bizim köyün çocuklarının keşfettiği bir şey olduğunu sanıyordum.
türk filimlerindeki
silah sesi efektlerinden etkilenmişiz demek ki hepimiz.
-dıkşinya dıkşinya
-vurdum vurdum
-ne vurması olum şarjör değiştiriyorum ondan sustum
-çabuk ol o zaman..
dere kenarından
kuş yumurtası şeklinde olan
taşları toplayıp
ve
onları benek benek boyayıp
'halis muhlis bıldırcın yumurtası'
diye
satmak isterdim..
aslında hala çok geç değil ama
ne dere kaldı etrafımda
ne de bıldırcın yumurtası şeklinde taşlar;
dere kenarlarında..
bana kılıç çekenlerin
silah çekenlerin
tanklarını toplarını tüfeklerini
bana doğrultanların karşısına
İĞNE mi çekip
kağıttan yapılma zırhımı giyinip
dut yaprağından olan kalkanımla
karşılık vermek
isterdim...
gülmeyin!
gayet ciddiyim..
Yatmadan önce bütün insanlar için dua etmek, okula gitmediğim sıralarda bana anlaşılmaz bir şey gibi geliyordu. Uykudan önce annem beni öpüp ayrılıyordu. Bir an geldi neden dua etmem gerektiğini anladım. Kendi içimden kopan bir arzu ile kendi öz dileğim olarak yalvarıyordum: Sevgili Allah’ım. Bütün nefes alanları koru! Onları bütün kötülüklerden uzak tut! Sükûnetle uyut!
-Üstadım, her başarılı erkeğin arkasında ona destek olan bir kadın vardır. Büyük ilim adamı oluşunuz da eşinize Çok şey borçlu olmalısınız herhalde. Neler yaptı, ne gibi destek verdi de böyle ilim sahibi oldunuz? Onun desteğiyle yükseldiniz herhalde! Cevap:
karl marx
06.10.2006 - 20:26Karl Marx, Engels'e yazdığı 6 Haziran 1853 tarihli mektubunda şöyle diyor:
- 'Birkaç hafta Şark işleriyle uğraşmaya mecbur olunca, Farsça'yı öğrenmek için bu fırsattan istifade ettim. Arapça'dan çekiniyorum. Bu, evvelâ Samî dillere karşı duyduğum fıtrî nefretten, sonra uzun bir zaman kaybetmeden 4000 huruf-ı asliye'yi ihtiva eden ve iki-üçbin yılı kucaklayan bir lisanı öğrenmeye imkân olmayışındandır. Buna mukabil Farsça öğrenmek çocuk işidir. Hep birbirine benzer 6 harfi bulunan ve sadâlı harften mahrum olan netameli Arap alfabesiyle yazılmasaydı, bütün Fars gramerini 48 saatte öğrenebilecektim. Nihayet üç hafta çalıştım...'
sekte
06.10.2006 - 20:23'sükût' ile aynı kökten
sessiz kalma anlamına geliyor
ayrıca arapçada 'kalp krizi geçirme' anlamında da kullanılıyor.
arapların
olaylara verdikleri isimlere hayranım. kesinlikle hiçbiri uydurma değil.
bozulmadan
dışarıdan kelime ihrac etmeden kendini koruyabilmiş ender dillerden..
batıl inanç
06.10.2006 - 20:01T.C Kültür Bakanlığının inegöl halkından derlediği batıl inançlar.
Ayakta pantolon giymek yoksulluğa işaret sayılır.
Akşam karanlığında kimseye süt verilmez, verilirse hayvan sütten kesilir denir.
Ayva çok olan yerin kışı azgın olur denir.
Ateşle oynayan çocuk altını ıslatır
Bir kimseye süt verilirken içine küçük bir kömür parçası ya da bir yeşil yaprak atılır, atılmazsa hayvanın sütünün kesileceğine inanılır
Cumartesi ve Salı günleri çamaşır yıkanmaz.
Çocuk yalnız bırakılmaz, bırakmak gerekirse yanına bir süpürge konulur
Ezandan sonra komşuya ekmek mayası verilmez.
Erkek çocuğun kesilen ilk saçı atılmaz, babasının cebine bereketi artar inancı içinde konur
Gece çamaşır yıkanan yerden geçilmez, çamaşır sularının üzerine basılmaz.
Gece kapı arkasında oturulmaz, oturanın iftiraya uğrayacağı düşünülür.
Gelin ayakkabısının altına mahalledeki kızların isimleri yazılır, düğün sonunda kimin ismi silinmediyse önce onun evleneceğine inanılır
Hıçkırık tutunca; “Bir kimse andı” denir ve “dostsa ansın, düşmansa çatlasın” diye söylenir
Mahalle halkından ölen olursa dolu su kapları boşaltılır
batıl inanç
06.10.2006 - 19:57Dört yapraklı yoncayı bulanın talihinin açılacağına inanılır
çocukluğumda eski ismi osmanlı bankası
yeni ismiyle garanti bankası hakkında bir takım rivayetler ortaya atılmıştı.
'dört yapraklı ganca getirene verilen ödül'
diye bir söylenti vardı vardı ve goncalar arasına teker teker yaprakları saydığımı bilirim.
tabi ki maksadım
çok zor bulunduğu iddia edilen bu dörtlüyü bulup
zoru başarmaktı.. parayı pulu düşündüğüm mü vardı o zamanlar.
bulamamıştım tabiki..
çocukluğumun üzücü hatıralarından biridir.
fakat bunun batıl inançla bir alakası yok tabi...
koşmak
06.10.2006 - 19:39iki şeyi yana yana getirmek, yakıştırmak, yakınlaştırmak
bağlamak..
bknz.
çift koşmak, ortak koşmak
hatta 'koşul' (şart) kelimeside
'koş' (çift,çifte) kelimesinden türemiş..
fahişe
06.10.2006 - 19:38yüklemi sabit, aynı; öznesi sürekli değişen cümle
gibi bir şey..
bakmayınız:
dilbilgisi
soru
06.10.2006 - 18:17'kahîret' nedir?
'ahîret' derken 'âhiret' mi demek istenmiştir?
öyle değilse
'ahîret' nedir?
aksak
06.10.2006 - 18:01'akmak' fiilinin
temenni formatında çoğul olarak söylenmesi..
Fevrî
06.10.2006 - 17:36kaynayarak,
aniden,
patlama şeklinde..
irtica
06.10.2006 - 14:32'müslümanlar neden bu kadar geri kaldı'
diye düşünülür sık sık
şu içinde bulunduğumuz haftaya kadar düşüncem
müslümanların kendi hatalarından dolayı olduğunaydı.
devletin üst kademelerinde ki insanların
yaptıkları çığırtkanlıklara
salmaya çalıştıkları korku psikolojilerine
ve gizliden önce eylem sonra dil ve en son olarak fikir ve düşüncede
erittikleri 'şahsiyet'lere
harcanan insanlara
bakıyorum
ve artık bu geri kalışın ayrıntılarını görebiliyorum.
ne irticası?
kimi kandırıyorsunuz siz?
önce müslümana bugünde, bu zamanda yaşama fırsatı verin
merak etmeyin onu şimdi de yaşatırsanız
o dünden neleri alması gerekip neleri bırakması gerektiğini bilecektir...
utanıyorum sizden
sizin gibi liderler tarafından yönetildiğim, idare edildiğim güdüldüğüm için de
kendimi aptal gibi hissediyorum. bu sitenin yerli yalakaları, yazdıklarınızdan tiksiniyorum!
alın üstadın bu sözünü ve anlayın biraz biz bunu istiyoruz kesin sesinizi!
'Tekâmül, mukaddeslerimizden feragatle olmaz. Batı’nın abeslerini değil, insanlığın keşiflerini iktibas edeceğiz..'
Cemil MERİÇ
hatırlamak
06.10.2006 - 13:38şöyle bir taradım zihnimin ziyaretçi defterini
gözümden ve kulağımdan
giren görüntü ve sesleri inceledim..
bulamadım
fakat sonra üzerine mürekkeb dökülmüş
ya da tükenmez kalemle karalanmış bir isim, bir yazı dikkatimi çekti listede;
gözden girenler listesinde,
tarih ve saat belirtilmemiş
isim de yok
'birisi' deniliyor. Dövecekmiş gibi baktı ve gitti diye not düşülmüş..
hatırlayamıyorum..
hezeyan
06.10.2006 - 11:46Aynaya bakıyorum.kendimde bir değişiklik görüyorum.birisi dudaklarıma dikişler atmış; kanatmış. ipliğin rengine kızıyorum, neden siyah? en azından renk konusunda fikrimi sorsaydınız ve onu beyaz yapsaydınız. hayır! başka kızdığım mevzu yok. iyi yaptınız. ıslık çalamıyacak olmam üzücü sadece. peki ya yemek yemek? icra edemeyecekmiyim o mesleği? çinliler diyorum. işkencede liderler. akıllarına gelmişmidir, dudakları düğümlenmiş, kapatılmış bir insanın önüne binbir çeşit yemeği koyarak onu açlığa terk etmek.. terk etmek.. terk=arka ve arkayı dönüp gitmek.. vazgeçtim bu hezeyandan! bir makas getirin ve kesin dikişleri; ve dikiş iplerini terk edenlerin terkleriyle bana bağlayın, fazla uzaklara terk etmesinler, biraz hava alıp gelsinler..
bilinç
06.10.2006 - 10:53insanın kendisine
(fikrine, zikrine, duygularına her şeyine bir bütün olarak)
'objektif'
(ikilemlerinde, ikilemleri yaşatan hassalarına tarafsız)
bakabilme (her yönden aşağısı yukarısı sağ sol ön arka çapraz uzak yakın)
bilinci..
cennet
06.10.2006 - 10:32hep varlığına delil getirilir..
yine de inkâr edilir
ilginçtir
kimse yokluğuna bir delil getiremiyor..
Şahsen
ruhum 'yokluk' kelimesini kabul etmiyor benim..
Ben yok olacak kadar basit biri değilim;
ve hiç bir insan değildir..
'iddia' derken
dikkat edin
islam dini öyle hassas bir terazidir ki
bir şeyin inkârı
her şeyin inkârını sonuç verir. O yüzden 'iman' önceliklidir,
önemine binaen ilk sorulacak olan sualdir..
aşk olsun
06.10.2006 - 10:19Aşk olsun
Her şey aşk olsun
Her şey aşka dönüşsün..
Eskiler (eskimeyen eskiler)
bu sözü bir dua olarak kullanırmış..
dıkşinya
05.10.2006 - 21:10kime çocukken;
tabancacılık oynarken
tabancanın sesini nasıl taklit ederdin diye sorduysam
'dıkşinya' diye cevap verdi.
halbuki ben bizim köyün çocuklarının keşfettiği bir şey olduğunu sanıyordum.
türk filimlerindeki
silah sesi efektlerinden etkilenmişiz demek ki hepimiz.
-dıkşinya dıkşinya
-vurdum vurdum
-ne vurması olum şarjör değiştiriyorum ondan sustum
-çabuk ol o zaman..
vazîfe
05.10.2006 - 21:01kılıç üzerinde yürüyeceksin
fakat;
kılıç ayağını kesmeyecek!
istediklerim ve yapamadıklarım
05.10.2006 - 20:59dere kenarından
kuş yumurtası şeklinde olan
taşları toplayıp
ve
onları benek benek boyayıp
'halis muhlis bıldırcın yumurtası'
diye
satmak isterdim..
aslında hala çok geç değil ama
ne dere kaldı etrafımda
ne de bıldırcın yumurtası şeklinde taşlar;
dere kenarlarında..
istediklerim ve yapamadıklarım
05.10.2006 - 20:56bana kılıç çekenlerin
silah çekenlerin
tanklarını toplarını tüfeklerini
bana doğrultanların karşısına
İĞNE mi çekip
kağıttan yapılma zırhımı giyinip
dut yaprağından olan kalkanımla
karşılık vermek
isterdim...
gülmeyin!
gayet ciddiyim..
istediklerim ve yapamadıklarım
05.10.2006 - 20:52bir KÜRDAN la
küçücük düyaları olan küçücük insanlar
ülkesinde
sırıkla yüksek atlama rekoru kırmak isterdim...
ve insan
05.10.2006 - 20:50... kızmadı.
dua
05.10.2006 - 15:13Yatmadan önce bütün insanlar için dua etmek, okula gitmediğim sıralarda bana anlaşılmaz bir şey gibi geliyordu. Uykudan önce annem beni öpüp ayrılıyordu. Bir an geldi neden dua etmem gerektiğini anladım. Kendi içimden kopan bir arzu ile kendi öz dileğim olarak yalvarıyordum: Sevgili Allah’ım. Bütün nefes alanları koru! Onları bütün kötülüklerden uzak tut! Sükûnetle uyut!
— Dr. Albert Schweitzer, Uygarlık ve Barış
taviz
05.10.2006 - 13:36Şahımı feda etsem,
seni mat edebilir miyim acaba?
nükte
05.10.2006 - 13:14Bir toplantıda Prof. Ahmed Ateş'e sormuşlar:
-Üstadım, her başarılı erkeğin arkasında ona destek olan bir kadın vardır. Büyük ilim adamı oluşunuz da eşinize Çok şey borçlu olmalısınız herhalde. Neler yaptı, ne gibi destek verdi de böyle ilim sahibi oldunuz? Onun desteğiyle yükseldiniz herhalde! Cevap:
-Ona rağmen, azizim, ona rağmen! ..
Toplam 3332 mesaj bulundu