zincirlerini kırmak ile ipini koparmak
görüntü olarak aynı anlama gelsede,
ilki daha asil gibi sanki..
asâleti
hem zincirin ipten daha zor kopuyor olmasından
hem de,
koparmak ile kırmak arasındaki farktan kaynaklanıyor..
'koparmak' fiilinde hedef belli belirsiz bir başka şey için iken
'kırmak' fiilinde hedef zincirin kendisidir..
'mâyi' 'mâi' 'mâvi'
arapça da 'ma' (su) anlamına gelmekle beraber
sonundaki 'î' uzantısı
ma kelimesine aidiyeti bildirir.
yani
bildiğimiz şu 'mâvi' rengi
'su rengi' anlamına gelmektedir.
Devr, yani daireler çizmek,
yeniden ve biteviye başlanan noktaya geri dönmek,
daha açıkçası:
yeni ve farklı bir şey söyler gibi yapıp aslında hiçbir şey söylememek...
Bu durumda akıl yürütmenin istikameti dairevîdir.
Meselâ kalemi elinize alın ve bir daire çizmeye başlayın;
kaleminiz,
başladığı noktaya yeniden geldiğinde daire tamamlanmış olacak;
bitiş noktası başlangıç noktasına bitişecektir.
Buraya kadar bir sorun yok;
ancak kalem yeniden,
önceki istikameti takip ediyor ve aynı çizgilerin üzerinden geçiyorsa, artık devr-i dâim başlamış demektir;
'Niye Ben? ' diyen herkes için
Brenda, yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini
toplayarak bir grup tırmanışına katıldı.
Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve
kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda
azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne
tırmanmaya başladı.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu. Orada asılı
dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi
gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Brenda'nın gözüne çarparak lensinin
düşmesine neden oldu.
Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens, yamacın ortasında
bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde
Brenda, lensini bulması için Allah'a dua
edebilirdi yalnızca... Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. 'Allah'ım!
Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir
taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu
bulmama yardım et.'
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak
üzere
oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri 'Aranızda lens
kaybeden var mı? ' diye bağırdı.'
Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve
karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens
kızların dikkatini çekmişti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak
ve
bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi
çizerek karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazacaktı:
'Allah'ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu
yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu
taşımamsa, senin için taşıyacağım...'
'BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM' demeyin...
yağmurlu havalarda 'köytarla' da yapılan maçlar..
annesinden sopa yemeği göze alan herkes oynuyordu..
ilk beş dakika normal bir şekilde oynanır
sonra
çamurda güreş yapma oyununa dönerdi..
5 dakika sonrada yüksek bir tepe bulunup
çamurda elbiselerle kayma oyununa geçilirdi..
e sonrası malum..
eve gidince
yer misin yemez misin!
boyama, alacalı renklerle süsleme..
çok ilginç
'münakaşa' (tartışmak) ta aynı kökten..
münakaşa ederken muhatabımızı alacalı renklere boyamak değilmidir amacımız?
Konya yolundan Antalya'ya gidenler bilir..
Issız bir çölün ortasına Trafik lambası koymuş adamlar..
gecenin bir yarısı çalışır kırmızı, yeşil, sarı..
kendi kendine deli hareketleri yapan insanlar olurya, o misal..
gelde geçme..
aLpHaE'yi..
bu hafta sonu (pazar) doğum günü..
hani dostları varsa mesaj atıp kutlasınlar..
kardeşim benim..
yeni pc aldı kendine
bir araba parası.. :)
ipini koparmak
06.11.2006 - 23:15zincirlerini kırmak ile ipini koparmak
görüntü olarak aynı anlama gelsede,
ilki daha asil gibi sanki..
asâleti
hem zincirin ipten daha zor kopuyor olmasından
hem de,
koparmak ile kırmak arasındaki farktan kaynaklanıyor..
'koparmak' fiilinde hedef belli belirsiz bir başka şey için iken
'kırmak' fiilinde hedef zincirin kendisidir..
peyzaj mimarı
06.11.2006 - 23:11diplomalı bahçıvan..
sarı
06.11.2006 - 23:07'zer' = altın
'zerd', 'zari' altın rengi, sarı
mavi
06.11.2006 - 23:01'mâyi' 'mâi' 'mâvi'
arapça da 'ma' (su) anlamına gelmekle beraber
sonundaki 'î' uzantısı
ma kelimesine aidiyeti bildirir.
yani
bildiğimiz şu 'mâvi' rengi
'su rengi' anlamına gelmektedir.
SeRi KaTiL
06.11.2006 - 22:46Dişi örümcekler..
çiftleştikleri erkek örümcekleri önce zehirler
sonrada yerlermiş..
vıyy!
devirdaim
06.11.2006 - 22:39Devr, yani daireler çizmek,
yeniden ve biteviye başlanan noktaya geri dönmek,
daha açıkçası:
yeni ve farklı bir şey söyler gibi yapıp aslında hiçbir şey söylememek...
Bu durumda akıl yürütmenin istikameti dairevîdir.
Meselâ kalemi elinize alın ve bir daire çizmeye başlayın;
kaleminiz,
başladığı noktaya yeniden geldiğinde daire tamamlanmış olacak;
bitiş noktası başlangıç noktasına bitişecektir.
Buraya kadar bir sorun yok;
ancak kalem yeniden,
önceki istikameti takip ediyor ve aynı çizgilerin üzerinden geçiyorsa, artık devr-i dâim başlamış demektir;
felsefe
06.11.2006 - 22:14'Felsefe ölmeyi bilmektir...'
'insan bildiği herşeyi yaşarken sınamalıdır..'
şimdi
06.11.2006 - 21:58şu+imdi..
'şu'(şol) imdi nin başına gelen
'şu' 'öyle' (şöyle) ninde başına gelmiş...
acaba
06.11.2006 - 21:46'acebâ' şaşırarak, tuhafına giderek
'acâyip' şaşılacak derecede şaşırtıcı olan..
kökler aynı
kelimelerin ikiside arapça
aşk
06.11.2006 - 21:411+1 in yine 1 ettiği tek problem(?)
bulmak
06.11.2006 - 21:23en meşhuru hoş bulmak
olsa gerek..*
*yahu eften püften terimler ekleyeceğinize
şuraya bir 'hoşbulduk' ekleseymişiniz.. ah! nedir...
anlamak
06.11.2006 - 21:13Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda
anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği
acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
'Sana ihtiyacım var, gel! ' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana 'git' dediğimde anladım..
Biri sana 'git' dediğinde, 'kalmak istiyorum' diyebilmekmiş
sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl
ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, 'affet beni' diye haykırmak istemekmiş
pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün
affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar
sevmekmiş...
CAN YUCEL
az
03.11.2006 - 14:26Azıcık uyusam,
azıcık yemek yiyip,
azıcık yürüsem...
Azıcık rahatlayıp,
azıcık uzaklaşsam... Azıcık düşünsem...
Azıcık düşündüklerimle,
azıcık gülümsesem...
neden ben
03.11.2006 - 14:02'Niye Ben? ' diyen herkes için
Brenda, yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini
toplayarak bir grup tırmanışına katıldı.
Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve
kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda
azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne
tırmanmaya başladı.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu. Orada asılı
dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi
gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Brenda'nın gözüne çarparak lensinin
düşmesine neden oldu.
Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens, yamacın ortasında
bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde
Brenda, lensini bulması için Allah'a dua
edebilirdi yalnızca... Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. 'Allah'ım!
Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir
taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu
bulmama yardım et.'
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak
üzere
oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri 'Aranızda lens
kaybeden var mı? ' diye bağırdı.'
Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve
karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens
kızların dikkatini çekmişti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak
ve
bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi
çizerek karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazacaktı:
'Allah'ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu
yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu
taşımamsa, senin için taşıyacağım...'
'BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM' demeyin...
mansıb
03.11.2006 - 13:54'mansıp'
atama, pay verme..
diğer bir anlamıda 'yağmadan pay alma'
'nasip' kelimesinden türemiş..
özlenen
03.11.2006 - 13:28yağmurlu havalarda 'köytarla' da yapılan maçlar..
annesinden sopa yemeği göze alan herkes oynuyordu..
ilk beş dakika normal bir şekilde oynanır
sonra
çamurda güreş yapma oyununa dönerdi..
5 dakika sonrada yüksek bir tepe bulunup
çamurda elbiselerle kayma oyununa geçilirdi..
e sonrası malum..
eve gidince
yer misin yemez misin!
nakış
03.11.2006 - 13:19boyama, alacalı renklerle süsleme..
çok ilginç
'münakaşa' (tartışmak) ta aynı kökten..
münakaşa ederken muhatabımızı alacalı renklere boyamak değilmidir amacımız?
ne ekersen onu biçersin
03.11.2006 - 12:53buralar hasat yeri değil..
boşuna intizâr etmeyin!
kırmızıda geçmek
03.11.2006 - 12:33Konya yolundan Antalya'ya gidenler bilir..
Issız bir çölün ortasına Trafik lambası koymuş adamlar..
gecenin bir yarısı çalışır kırmızı, yeşil, sarı..
kendi kendine deli hareketleri yapan insanlar olurya, o misal..
gelde geçme..
vosvos
03.11.2006 - 12:26woswagen 1303i..
buna bineceğime eşeğe binerim daha iyi..
Tasarımcısı Hitler..
yâd etmek
03.11.2006 - 10:34aLpHaE'yi..
bu hafta sonu (pazar) doğum günü..
hani dostları varsa mesaj atıp kutlasınlar..
kardeşim benim..
yeni pc aldı kendine
bir araba parası.. :)
kırmızı
03.11.2006 - 10:22'kirmizi' 'kirmiz' dokunulduğunda kırmızı boya veren bir böcek,
insan
03.11.2006 - 10:11her zaman kendi için iyi olanı yapmaz;
bazen
en kötüsünü bile yapabilir..
tarz
03.11.2006 - 10:10'tarâz' giysi üzerine işlenen süs.
'tarz' süslenme biçimi, giyim tercihi, moda..
Toplam 3332 mesaj bulundu