Iyi de...Biz kimiz? Neyin nesi, neyin fesi, neyin sesiyiz? Desem ki, biz kim, ben bilmiyorum. Desem ki, biz, benim kim olduğumu biliyor mu? Desem ki, ben ben'i, sen sen'i, ben sen'i, sen ben'i biliyor mu
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
İnsanlarla olan paylaşımlarımızda farkedemiyoruz ki, aslında onlara yüklediğimiz anlamlar tamamen bize dönük tanımlardır.
Aslında herkes birbirinden başkadır.
Veya zıt bir bakış açısı ancak benzer bir tanımlama güdüsü ile aslında herkes birbirinin ayn-ı-(a) -sıdır.
Ama bizler yine de birilerini daha başka hissetmeye ihtiyaç hissettiğimizden, birlerine bu anlamı yapıştırırız... 'Sen başkasınnn mmmmmmmmm sen başkasın ah nafile' gibi şarkılarla dilimize dolarız ki, pekişsin duygu bize bulaşsın............
Birincisi kabullenişten doğal olgunca bir edayı içerir, bu güzeldir.
Diğeri ise, aslında yaşanılandan bıkıldığı için söylenebilir. Umursamamayı saklar içinde. Olsun! ! ! ! ! ! denir sert bir ses tonuyla, sonra 'olursa olsun banane' diye de eklenir içten sessizce... Bu kısım da sesli söylenmeye başlanabiliniyorsa artık, bırakışların, değişimin zamanı gelmiş demektir büyük bir olasılıkla.......
ben bir kitabını okumuştum, 'kedi gülüşü idi adı, çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim.......
Aynı zaman da sanıyorsam cumhuriyet gazetesinde de yazıyor...
Aslında bana bunun en garip gelen kısmı, bu hevesi gerçekleştirebilme çabasında olan kişilerin, bu heves için harcadıkları çabanın; kendilerini kabul etme çabasından daha fazla bir güce ihtiyaç duyuyor olduğunu farketmemeleridir.
Bunu şunla ilintilendiriyor ve üzülüyorum ki, sanırım bu gibi kişiler kendilerini yaşamayı hiç denememişler.....
Ben Oblomovu çok sevmiştim....
sanırım herkesin hayatında vardır böyle dönemler, yaşadığı buhranlardan dolayı kılını bile kıpırdatamadığı rehavet, atalet anları, ayları günleri belki...
O zamanlar o kadar küçüktüm ki, abim bu filme tam da 7 kez gittiğini söylediğinde gözlerim yuvalarından çıkmıştı....
Nerden bilebilirdim ki o zamanlar, müzikleri dahil her karesini ezberleyeceğimi..........
Ben en çok arabasının tekerlerini severdim. Çünkü tekerlekler yuvarlak değildi. Ayrıca paket lastiği ile tekerleklerin gidiş şeklini yapabilmeyi öğrendiğimde çok sevindiğimi hatırlıyorum.
Küçük dörtlüklerden oluşan japon şiir sanatı. Bizdeki manilere benzetilebilir, ancak haiku'da betimlenmek istenen her duygunun materyali doğadan gelir. Oruç Aruoba'nın bir denemesi olmuştur.
Sanırım herkesin öyledir: bir sürü film seyretme şansınız olduysa eğer, hepsini tek tek hatırlama olasılığınız gittikçe azalır, işte fargo o filmlerden biri olmadı hiç bir zaman...
Etkilenirliklerin, etkileyen şeyin etkileyiciliğinin yanı sıra, etkilenenin bakış açısı ve almak istedikleri ile de alakalı olduğunu düşünmüşümdür hep. Ancak fargo, her nasıl düşünürsem düşüneyim unutmadıklarım arasında. Aynı bağdat cafe, şarküteri, deney, küp, kuyu, kasaba, kafka filmleri gibi.................
Bütünsel varligimizin, kelimelerin ağırlığını kaldıramayan bir hafiflik ihtiva ettiğini farkettiğimde, hayatımın oldukça büyük bir bölümü bitmişti bile. Yine aynı hatayı yapmayacağım, yaşanır ve sadece hissedilebilirken yaşam, beynimin arasında dolaş ...
dido
26.08.2005 - 13:44ben küçükken şişko didolar vardı. biz bayılırdık ablamla....
pink floyd
25.08.2005 - 12:14MmMmMmMm
Hayattaki leziz şeylerden biri...
Onla tanışabildiğim için mutluyum...............
desem ki
24.08.2005 - 16:24Iyi de...Biz kimiz? Neyin nesi, neyin fesi, neyin sesiyiz? Desem ki, biz kim, ben bilmiyorum. Desem ki, biz, benim kim olduğumu biliyor mu? Desem ki, ben ben'i, sen sen'i, ben sen'i, sen ben'i biliyor mu
Arkabahçe
desem ki
24.08.2005 - 16:00'Desem ki yanlış bir hayatı yaşıyorum
Sensizlik en büyük yanlışlığı günlerimin.'
'Desem ki: 'ucuz kelimeler var zihnimde,
Aşkın dönüştürse onları nağmelere'
Yazılmamış bir şiir doğar da
serpilir mi kağıttan bahçelerime.'
Sürgün/ Kübra Ersin
desem ki
24.08.2005 - 15:24Desem ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
CAHİT SITKI TARANCI
sen başkasın
24.08.2005 - 12:29İnsanlarla olan paylaşımlarımızda farkedemiyoruz ki, aslında onlara yüklediğimiz anlamlar tamamen bize dönük tanımlardır.
Aslında herkes birbirinden başkadır.
Veya zıt bir bakış açısı ancak benzer bir tanımlama güdüsü ile aslında herkes birbirinin ayn-ı-(a) -sıdır.
Ama bizler yine de birilerini daha başka hissetmeye ihtiyaç hissettiğimizden, birlerine bu anlamı yapıştırırız... 'Sen başkasınnn mmmmmmmmm sen başkasın ah nafile' gibi şarkılarla dilimize dolarız ki, pekişsin duygu bize bulaşsın............
olsun
11.08.2005 - 13:54İki duygu içerisinde söylenebilir 'olsun'
Birincisi kabullenişten doğal olgunca bir edayı içerir, bu güzeldir.
Diğeri ise, aslında yaşanılandan bıkıldığı için söylenebilir. Umursamamayı saklar içinde. Olsun! ! ! ! ! ! denir sert bir ses tonuyla, sonra 'olursa olsun banane' diye de eklenir içten sessizce... Bu kısım da sesli söylenmeye başlanabiliniyorsa artık, bırakışların, değişimin zamanı gelmiş demektir büyük bir olasılıkla.......
deniz kavukçuoğlu
11.08.2005 - 13:42ben bir kitabını okumuştum, 'kedi gülüşü idi adı, çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim.......
Aynı zaman da sanıyorsam cumhuriyet gazetesinde de yazıyor...
olmak ve görünmek hevesi
11.08.2005 - 13:27Aslında bana bunun en garip gelen kısmı, bu hevesi gerçekleştirebilme çabasında olan kişilerin, bu heves için harcadıkları çabanın; kendilerini kabul etme çabasından daha fazla bir güce ihtiyaç duyuyor olduğunu farketmemeleridir.
Bunu şunla ilintilendiriyor ve üzülüyorum ki, sanırım bu gibi kişiler kendilerini yaşamayı hiç denememişler.....
oblomov
11.08.2005 - 13:21Ben Oblomovu çok sevmiştim....
sanırım herkesin hayatında vardır böyle dönemler, yaşadığı buhranlardan dolayı kılını bile kıpırdatamadığı rehavet, atalet anları, ayları günleri belki...
nedensiz de sevilir
08.08.2005 - 20:18zaten nedensiz sevilir,
'de'si fazla kaçmış...
jethro tull
06.08.2005 - 22:53En çok sevdiğim albumu 'thick as a brick' dir....
Işık
05.08.2005 - 17:53nur..
w.a.s.p
03.08.2005 - 20:20Amerikanın kendini bi mok sanan kesimi
meditasyon
03.08.2005 - 20:17sahaja yoga! ! ! !
hair
03.08.2005 - 20:02O zamanlar o kadar küçüktüm ki, abim bu filme tam da 7 kez gittiğini söylediğinde gözlerim yuvalarından çıkmıştı....
Nerden bilebilirdim ki o zamanlar, müzikleri dahil her karesini ezberleyeceğimi..........
hürriyet gazetesi
03.08.2005 - 19:59Medya denen keşmekeşten uzaklaşmayı bilinçli olarak seçen biri için bile, hatırlaması en kolay şey, bu gazetenin zırvadan ibaret olduğudur....
he-man
03.08.2005 - 19:56Ben en çok arabasının tekerlerini severdim. Çünkü tekerlekler yuvarlak değildi. Ayrıca paket lastiği ile tekerleklerin gidiş şeklini yapabilmeyi öğrendiğimde çok sevindiğimi hatırlıyorum.
herkes
03.08.2005 - 19:54yani hiç kimse!
Haiku
03.08.2005 - 19:50Küçük dörtlüklerden oluşan japon şiir sanatı. Bizdeki manilere benzetilebilir, ancak haiku'da betimlenmek istenen her duygunun materyali doğadan gelir. Oruç Aruoba'nın bir denemesi olmuştur.
uydurma kelimeler
03.08.2005 - 19:42mesela benceremde
geriden gelen bir ses
'elak'
diyor
fargo
03.08.2005 - 19:32Sanırım herkesin öyledir: bir sürü film seyretme şansınız olduysa eğer, hepsini tek tek hatırlama olasılığınız gittikçe azalır, işte fargo o filmlerden biri olmadı hiç bir zaman...
Etkilenirliklerin, etkileyen şeyin etkileyiciliğinin yanı sıra, etkilenenin bakış açısı ve almak istedikleri ile de alakalı olduğunu düşünmüşümdür hep. Ancak fargo, her nasıl düşünürsem düşüneyim unutmadıklarım arasında. Aynı bağdat cafe, şarküteri, deney, küp, kuyu, kasaba, kafka filmleri gibi.................
yarın
03.08.2005 - 19:13var mı ki?
gül
03.08.2005 - 19:12Gül,
Sen gülünce bahar,
Renklerden pembe,
Günlerden pazar....
Toplam 256 mesaj bulundu