Saime Yadigar Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • Rıza Kıraç

    09.09.2007 - 17:36

    Kıvırcık.
    Ömer Kavur'la ilgili belgeselini izleyerek tanımıştım Rıza'yı.Ömer Kavur'u çok sevdiğim için olacak,Rıza Kıraç'a da sempati duydum.Daha sonra yalnızca bir romanını okudum.'senin için değil'Oldukça akıcı bir roman.Sinemacı kimliğinden olacak,romanda film tadı yakaladım.İş çıkarabilecek,kapasite sahibi sanatçılarımızdan.Ama olanaksızlıklar sanırım onun da çalışmalarını engelliyor.

  • seni düşünmek güzel şey

    09.09.2007 - 00:31

    Bence bir aşk değil,bir devrim şiiri.

  • içinde kitap olmayan evler

    09.09.2007 - 00:16

    İçinde kitap olmayan evlerde yaşanmaz! ..

  • ozan

    09.09.2007 - 00:13

    OZAN
    Yalnızca şair kelimesi ozanı karşılamaz.Ozan olmak dünyaya sanatçı gözüyle bakabilmek ve şairane yaşayabilmektir.
    Ozanlarımız,hem çalar,hem söylerlerdi.Yalnızca bu mu? Bir yaşam felsefeleri ve dolayısı ile onları takip eden, örnek alan çevreleri de vardı.Bir Yunus Emre,bir Pir Sultan Abdal,bir Karacaoğlan,bir Köroğlu,bir Nesimi,bir Kaygusuz,Veysel,Mahsuni olabilmek; çalmak ve söylemekten çok daha fazlasıydı.Sözlerinin arkasında durmak,inandığı gibi yaşamaktı.İnançları için ömür boyu çile çekmek,dervişlik yapmaktı.İnançları için kılı bile depremeden başını verebilmekti.Bir yaşam felsefesini almak,götürmek,yüzyıllar sonrasına,milyonlara taşımaktı.

  • istanbul aşkı

    08.09.2007 - 23:57

    Bu kadar kirleniyor ve kirletiliyorken sevmek neye yarar seni Aşkım İstanbul.Çirkin ve hoyrat eller hala bir yerlerinden para kazanma sevdasında,oysa sen direniyor ve katlanıyor,soyluluğunu yitirmiyorsun.
    Sevmek seni neye yarar İstanbul'um.Sevdalıların kovulmaktalar yüzyıllardır.
    Sevmek seni neye yarar.Sinekten yağ çıkarırcasına her köşeni,her güzelliğini sömürüyorlarken.
    Ama ben yine de sevdalıyım sana bu çirkinlikler karşısında başını dik tutan,soyluluğunu hiç yitirmeyen bir kraliçe olabildiğin için...

  • Galataport

    08.09.2007 - 23:47

    Galataport bana neyi mi çağrıştırıyor?
    Limanlarımızın yabancı sermayeye peşkeş çekildiğini.
    Bütün Galata Kulesi,Tophane,Beyoğlu ve çevresinde çoğunluk yabancı olmak üzere zengin bir kesimin yaşayacağını.
    Çok sevdiğim ve yaşadığım Galata bölgesinden en kısa sürede sepetleneceğimi.
    Doğduğum,yaşadığım,sevdiğim Beyoğlu'nda bir dikili ağacım,dolayısıyla bir evim bile olmadığını,olamayacağını.
    Netekim, ülkemizin göz göre göre elden gittiğini.vs.vs.

  • Anayasanın 301. maddesi

    08.09.2007 - 23:37

    301 KERE HAYIR!
    Daha ne kadar susacağız?
    Daha ne kadar susturulacağız? .
    Bu madde,bu zihniyet daha kaç kişiyi öldürecek?

  • Madem ki

    08.09.2007 - 23:32

    Madem ki insan denen varlığın yalnız olduğunu öğrendin,yalnızlığını özgürlüğe kat ve mutlu ol.
    Madem ki yaşam avuçlarına akmıyor,yalnızca göz pınarlarını ıslatıyor; çok büyük umutlar besleme.
    Madem ki bu kadar insan ve canlı acılara boğuluyor; pembe gözlüklerini çıkar ve silkin.
    Madem ki çirkinlikler güzellikleri milyon kez aşmış; yaşamınla ilgili her şeyi elinden geldiğince güzel kıl ki en azından küçük adacığın temiz kalsın.
    Madem ki dünya kan ve gözyaşı ile yıkanıyor.bırak senin adanda ne bir damla gözyaşı,ne de ufacık bir kan izi olsun.

  • OKS

    08.09.2007 - 23:12

    Ömür törpüsü,ergenlik çağı işkencesi,özgür çocuk ruhlarına işkence,amaçsız amaç,dershanelere rant kapısı.

  • leonardo da vinci

    08.09.2007 - 22:56

    Gayri meşru çocuk.
    Ustasına fırça bıraktıran ressam.
    Vejeteryan.
    Mucit makine mühendisi.
    Hümanist.
    Dünyanın ilk anatomi araştırmacılarından.
    Yalnız adam.
    Enstrüman mucidi.Müzisyen.
    Gizemli paranoyak.
    Mimar.
    Anne ve baba sevgisi görememiş çocuk.
    Heykeltraş.
    Eşcinsel.
    Optik araştırmacısı.
    Vatansız ve ailesiz.
    Uçak mucidi.
    Özgür ruh.
    İlk bilgin.

  • leonardo da vinci

    08.09.2007 - 22:42

    Sanata bilime,araştırmaya,sorgulamaya adanmış bir yaşam.Hakkında en çok araştırma yapılmış,yazı ve kitap yazılmış,film yapılmış bir adam.
    Dünyanın gelmiş geçmiş en popüler ismi.Bir o kadar da gizem yüklü.
    Bence Leonardo,araştırmacı,sorgulayan insanın en uç örneği.Bu kadar bilimsel bir kafa,aynı zamanda büyük bir sanatçı zekası birarada.Leonardonun deha bilim adamı kimliği,sanatçının da çok ciddi bilimsel bir beyne sahip olması gerekliğini de ispatlamaz mı?

  • çömez

    08.09.2007 - 22:32

    Benim yaramaz kedim.
    Hayatımıza gökten zembille ineli yaklaşık dört ay oldu.Ama şimdide ev sahibi,koltuk sahibi,evin kralı,herkesin maskotu ve sevgilisi.
    Şu dört aydır Çömez'le daha bir insan oldum ve tabi huzurlu.
    Oysa sen çömezsin:senin bize değil,bizim sana öğretmemiz gerekmez miydi herşeyi? Sen bize saf sevginin nasıl olduğunu,huzuru,koşulsuz sahiplenmeyi,oyun oynamayı,keyif yapmayı...öğrettin.
    Sen çok yaşa emi!

  • Van Gogh

    08.09.2007 - 21:54

    Vincent Van Gogh ilk aşkım!
    'Işığı ve özgürlüğü ara ve pek fazla batma bu dünyanın çamuruna.'
    'Ama dünyanın çamuruna batmadan nasıl bulacaksın ışığı?
    Bulduğun ışık gerçekten aradığın ışık mıdır?
    Hem bulsan bile bu ışıkla neyi aydınlatacaksın?
    Tüm bu sorunların yanıtı kendisini bütünüyle resme verdiği zaman gelecektir.
    Çünkü özgürlük de,kurtarıcı ışık ta yaratıcılıktadır,resimdedir.
    Dünyanın çamuruna bulaşmanın tek yoludur yaratmak.
    Tek başına.Dünyanın bir yaratıcısı varsa eğer onun gibi.'
    Alıntılar Ferit Edgü'den

  • Şadan Bezeyiş

    29.08.2007 - 15:51

    Türkiye'de ressam olmak ne kadar zorsa,eminin Şadan Bezeyiş olmak ta bir o kadar meşakkatlidir.
    Ressam Şadan Bezeyiş,eğitimini hem İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde,hem de İtalya'da yapmıştır.Yaşam boyu emeği bütün sanat eğitimini aşmış,onu dünyanın en önemli,ama Türkiye resim sanatı için de çok özel bir ressam yapmıştır.
    Bezeyiş Usta Türkiye'de soyut sanatın ilk ve en önemli temsilcilerindendir.
    İlk bakışta Bezeyiş'in resimlerinde İtalyan Fütürizminin etkisini görürüz.Ama Fütüristlerin resimleri ne kadar sanayileşme ve makine kokuyorsa; Bezeyiş'in resimleri de o kadar Pentür ve insan tüter.
    Bu resimlerdeki sanat gücü ve sıcaklık,izleyicisinin resim karşısında çakılıp kalmasına neden olur.'İşte resim bu! 'demekten kendinizi alamazsınız.
    Sonsuz ritm ve hareket ve canlılık ve resim...

  • rembrandt

    19.07.2007 - 00:34

    Rembrandt...Işığın ressamı mı desek,karanlıkların ressamı mı? Bu, barok ressamların en özeli, sanatçıların en hası adam gibi adam,karanlıklar içinde ışığı bize gösterek daha çok vurgulamamıştır.Onu yüzyıllar önce yaşamış herhangi bir adam olmaktan çıkaran,tutkun resim sevdası ve sonsuz yetkinliğidir.Yaşamının her döneminde kendi portrelerini yapmış ve onun yaşının -yaşamının her adımına tanık olmamızı sağlamıştır.'Bunun ne önemi var? ' diyeceksiniz,biliyorum.Tanıklığınız Rembrandt gibi bir ressam içinse ondan gözünüzü ayırmayın,çok şey öğrenir ve yaşarsınız.

  • ramize erer

    19.07.2007 - 00:21

    Ramize'yi gördüğünüzde onun ne kadar kendi halinde,sakin ve uysal bir kız olduğunu düşünürsünüz.Sarı,dümdüz saçlarıyla Avrupa çizgi filmlerinin sevimli köylü kızı gibi görünür.Oysa onun çizgi karekterleri bambaşka bir imaj çizerler.Bence Ramize Erer'i kahramanlarıyla özdeşleştirmeye kalkmayın.Çünkü,o kadınlar tam da çağımızın şehirli kadınlarıdır.Etli,butlu,her türlü hainlik ellerinden gelebilecek bu kadınlar,sarışın-sade-masum-zarif - küçük köylü kızın şehirli kadınları gözlemlemesi sonucu oluşmuş diye düşünürüm hep...

  • Rapunzel

    19.07.2007 - 00:03

    Rapunzel,saçların niye bu kadar uzun ve nasıl bu kadar güçlü,bir insanı taşıyabiliyor.Peki Rapunzel senin gerçekten o kuleden,o hapishaneden kurtulmak için bir erkeğe ihtiyacın var mı? Kendi hapishanenden kendini kurtaramaz mısın.Ve Rapunzel,bir prens tarafından kurtarılmak için bu kadar acıya değer mi sence; değer mi, değer mi,değer mi...

  • arkadaş

    28.06.2007 - 23:53

    'sevgili arkadaşım'diye başlayan cümleler kurarsın.Ve illa ki öyle birinin'canım arkadaşım'diyebileceğin birinin olmasını istersin.Ve bu önemli rolü ve bu ciddi rolü birilerine biçersin.Herhangi birini,o çok önemli arkadaşlık tahtına oturtursun; o herhangi birileriyle samimi ve değerli zamanlarını yitirirsin.Ta ki o sedef kakmalı arkadaşlık tahtının kirli eller tarafından hoyratça kirletildiğini,tahrip edildiğini görene,anlayana dek.Dışarda hayat akıp gitmekte,belki burnunun dibinde arkadaş olabileceğin, çok özel insanlar yaşamaktadır.Ama sen artık inancını,gücünü,enerjini tüketmiş olarak kozana çekilmiş uyumakta,ölümü düşlemektesin...

  • edmond rostand

    15.04.2007 - 12:19

    Edmond Rostand, öyle bir kahraman yaratmış ki,kahramanının ismi kendi isminin önüne geçmiş:'Cyrano de Bergerac'.Artık
    Rostand'Bergerac'ta 'yaşıyor.Özetle:
    'Cyrano,çok zeki,yetenekli, duygusal bir adamdır ve genç- güzel kuzeni Roxane'a aşıktır.İyi bir silahşör,iyi bir hatip,iyi bir şair,kıvrak bir zekaya sahip Cyrano'nun istediği kızı elde etmesi kolay gibi görünmektedir. Oysa ki kendisine göre çok ciddi bir kusuru vardır'o da kocaman bir burun'.Sürekli espri konusu olan bu burun Cyrano'nun,Roxane'a açılmasını engellemektedir.Cyrano burnu yüzünden,Roxane'ın onu beğenmeyeceğine o kadar emindir ki; Roxane'a da fikrini sormak aklına bile gelmez ve ona kendisini sevmesi için bir şans bile tanımaz.
    -Bu bir oyun belki ama yaşamımız da kendine ve sevdiğine şans tanımayanlarla dolu değil mi? -
    Ama Cyrano'nun içindeki duygular öylesine yoğundur ki bunu bir şekilde ifade etmeli ve dışarı yansıtmalıdır.O da,Roxane'a, genç ve yakışıklı Christian'ın ağzından,tadına doyulmaz,şairane aşk mektupları yazar.Oysa Christian iki kelimeyi bile bir araya getiremeyen sıradan bir delikanlıdır ve Roxane'ı da o sıradan,naif duygularıyla sevmektedir.Gerçekte Christian'ın, kültürlü,duygulu ve idealist Roxane'a verebileceği fazla bir şey yoktur.Roxane Christian'a mektupları yüzünden aşık olmuştur; o mektuplarda ifade edilen aşk,öylesine derin ve öylesine gerçektir ki...Christian, Cyrano'nun aşkının derinliğini ve Roxane'ın kendisine yönelen aşkının,gerçek sahibinin Cyrano olduğunu anlar; Roxane'a gerçeği söylemeye karar verir.Ama ne yazık ki kısa sürede cephede hayatını kaybeder.Christian'la birlikte,Cyrano ve Roxane'ın yaşama olasılıkları olan mutlulukları da ölmüştür.'
    Ne yazık ki gündelik yaşamınızda kolay kolay Christian gibi dürüst insanlarla karşılaşmayabilirsiniz.Kendi aşkınıza kendiniz sahip çıkın,olasılıklara,rüyalara bırakmayın.Gerçi bugün kaçımızın Cyrano kadar özverili ve karşılıksız aşık olmaya gücü var? Ya da kaçımızın Roxane gibi,sırf mektuplarına aşık olduğumuz sevgilimizi ölünceye kadar sevmeye sabrımız var? Hatta yalnızca kaçımızın gerçekten aşık olmaya cesareti var? ..

  • Özdemir Altan

    10.04.2007 - 23:03

    Türk Resminin yaramaz çocuğu!
    1931 doğumlu olmasına rağmen,hep çocuk,hep genç,hep yenilikçi,hep enerjik olmuştur.
    Sanatın her dalından yana bilgili; sanatı sevmekte çok heyecanlı ve bu heyecanını çevresine de bulaştırma yeteneğine sahip,büyük büyük adam.
    -Ayrıca şunu belirtmeden geçemeyeceğim; Özdemir Altan Mimar Sinan Üniversitesi,GSF; Resim bölümü hocalarındandı(en dinamik olanı)
    Ne zaman ki oradan emekli oldu,o zaman başka üniversiteye geçti-
    Umarım yine eskisi gibi bol bol resim üretmeye ve heyecanını gençlere bulaştırmaya devam ediyordur.
    Seni Seviyorum hocam,hep yoluma ışık tuttun!

  • paul cezanne

    10.04.2007 - 22:51

    Minik,büyük ressam.Zamana denk düşmek mi,yetenek mi,çalışma mı,delilik mi,ütopya mı bilinmez.Ama bildiğimiz birşey varsa bir çağı açıp,bir çağı kapayan Paul Cezanne gibi ressamların,kuru ekmeğe talim etmeyi hiç te önemsememiş olduklarıdır.
    O diğer post empresyonist ve empresyonistler gibi akıntıya kürek çekmiş ve bu savaşı 'tüm zamanların en iyi ve önemli ressamlarından' biri olarak kazanmıştır.
    Cezanne sanat tarihinin en önemli köşe taşlarından biridir.Hatta o en keskin virajdadır.Klasik,akademik,kokmuş,yozlaşmış bir dönemde MODERN'e ışık tutmak ne demektir, bunu bugün biz tahayyül bile edemeyiz.
    Cezanne, sanatını köşesinde,sakin,insanca,ressamca üretmiş; insanları aşağılamamış,gereksiz züppelikler yapmamış alçakgönüllü bir sanatçıdır.

  • palet

    10.04.2007 - 22:34

    Paletim! Herşeyim! Sen olmasan ben nasıl yaşardım.'YAŞADIM! 'diyebiliyorsam senin sayende.Seninle birlikte yirmi küsur seneyi devirmişiz; ölmezsek ne yıllar devirecek,daha neler başaracağız.
    Paletim! Moruyla,mavisiyle isyan eden; kırmızısı,turuncusuyla coşan,sarısı,yeşiliyle gülümseyen; kimi zaman sonsuz melankolilere batan; kimi zaman sevgiye.yaşama sevincine koşan,renk cümbüşüm benim.
    Paletin kutsallığını unutmadan; biliyorum ki Goya'nın da elinde bir palet vardı; simsiyahtı kabuslarıyla birlikte.O ise bir tek siyahla neler, neler, neler başardı.Ya Van Gogh'un çılgın sarıları,ya Gauguin'in sınır tanımaz renkleri,ya Picasso'nun değişken paleti? ....Paletim,paletimiz iyi ki varsın.Olmasaydın biz,hepimiz ne yapardık? ...

  • nümayiş mahallesi

    08.04.2007 - 14:21

    Nümayiş bir yaşama ve hayata bakış biçimidir.Bazıları nümayişçi olarak doğarlar,yaşamları nümayişlerde geçer,ölümleri bile bir nümayiştir.Nümayişi sevenler,nümayiş mahallesinin üyeleridir; sakinleridir diyemeyeceğim,çünkü nümayişçiler pek sakin yaşamazlar.
    Saliha Yadigar da bu mahallenin cazgır hanımlarından biridir.Bazen mahallenin dışına çıkar ve mahallesini dikkatle inceler.Ama sonrasında nümayiş mahallesine öyle bir dalış dalar ki,kalabalıkların arasında artık onu göremezsiniz.Saliha,nümayiş mahallesini yazmış mıdır,yaşamış mıdır bilinmez.
    Bu mahalleden olmak her yiğidin harcı değildir:gözü pek olacaksın; yaşamaktan,aşktan,yaratmaktan korkmayacaksın; daha güzel bir dünya hayalin hiç tükenmeyecek; eh biraz da deli olacaksın...
    Ben mi? ..Ben nümayişçileri yalnızca uzaktan izleyen sıradan biriyim.Kimbilir belki birgün ölümüm bir nümayiş olur ve ben de nümayiş mahallesinde bir hortlak olarak dolaşırım.

  • vejetaryan

    08.04.2007 - 12:20

    Vejetaryan olmak bir Hindu için sıradan ve seçilmesi zorunlu bir beslenme biçimi.Bizim coğrafyamızda ise vejetaryan olmak çok zor ve eğer gerçekleştiyse gönülden gelmiş,sağlam ve kutlanası bir beslenme biçimi,düşünme biçimi,bir hayata bakış tarzıdır.
    Gerçek bir vejetaryan:'Hayvanları öldürmeden de beslenebileceksem,niye bu katliama ortak olayım? 'demekte ve et yemeyi reddetmektedir.Bu o kadar gönülden ve o kadar sindirilmiş bir seçimdir ki yalnızca önünde eğilmek gerekir.
    Vejetaryanın üzerindeki toplumsal baskı,et yemesi yönündedir. Seçimini içselleştirmiş vejetaryan ise,iç huzurunu bulmuş ve seçimini çoktan yapmıştır.
    Mahatma Gandhi'nin de dediği gibi'Bu dünya herkesi doyurmaya yeter,tabi oburları doyurmaya yetmez.'
    Ünlü Vejetaryanlardan bir kaçı:Lev Tolstoy,Leonardo da vinci,Vincent Van Gogh,George Bernard Shaw,Mahatma Gandhi...bu liste böyle uzar gider.

Toplam 49 mesaj bulundu