sanki ne olurdu bir kere yıksan benliğini, ne olurdu beni tercih etsen karanlıklarımdayken yapayalnız... ne olurdu geri dönsen bana...
sanki uçacak gibi döndürseydin yine başımı ne olurdu ne olurdu....
hiç acımadan gelmiyorsun bilmediğim o adamdan
dayanamıyorum ne artık ne olur dön bana sev beni...
kaidelerle çerçevelendirmişiz hayatımızı
emanet olduğunu unutup bir lahza da olsa bu yaşamın
dikenli teller misali sarmalamışız onu her yerinden
aşmalıyız artık bu kurallar mahkumiyetinin sınırlarını
yırtmalıyız kendimizi hürriyete doğru
hissedip iliklerimize kadar bu heyecanla soğuğu
boğulmalıyız hayret edip ufkumuzun heybeti karşısında...
gelin kısırlaşmayalım düşüncelerimizle... açalım önümüzü özgürlüğe doğru....mankurt olmak değil hayalimiz... nirvanada sıkmak kafamıza hayatın damlalarını...
necip fazıl kısakürek abidin dinoyla karşılaştığı bir yerde yanına yaklaşarak sorar:
- abidin neden inanmıyorsun?
abidin dinonun cevabı tüyler ürpertici bir doğruluğu adeta insanlığın yüzüne çarpar:
- öyle bir Allah'a inanıyorsunuz ki; eğer inanırsam hiç başımı secdeden kaldıramayacağımdan korkuyorum...çünkü Onun yüceliği bunu gerektiriyor...
zamana olmayan varlıktır diyelim tezatların uyumundaki estetiğin kanatlarına sığınarak....
kontrasttır zaman! zıtlıktır. ve göz kamaştırıcı bir armonidir hareketin esintisiyle... hareket varsa vardır zaman... domino taşlarına yüklenmiştir bütün masumiyeti ve tüm azgınlığı...
ölümdür zaman hayattan öte...
yanlış hatırlamıyorsam aytmatovun bir kitabında bahsettiği insan türü...
mankurtlaşma olayı şöyel oluyor: -tabi bunu çinliler zuzun zaman esir türklere uygulamışlar.- önce esirin kafasındaki bütün saçlar kesilir ve yeni kesilmiş bir devenin sıcak derisi saçsız kafaya iyice sarılır ve adam bir çölün ortasına açılan kuyuya bırakılır tabi ölmemesi için yiyecek ve içecek verilir. sıcakta deri kurumaya ve adamın kafasını sıkmaya başlar o kadar sıkar ki kim olursa olsun çığlıklarıyla çölü saatlerce inletir ve artık öyle bir zaman gelir ki adamaın kesilen saçları uzamaya başlar saç uzarken bire engele çarpar ve bu engel delinebilecek bir engelde değildir çöl sıcağında kurumuş ve sertleşmiş deve derisidir. saç deriyi delemez ve geri döner ve ondan daha yumuşak olan saçlara batmaya başlar bu sırada eleman kafayı yer o artık bir moron yada idiottur.
işte bu insanlara mankurt bu olaya ise mankurtlaşmak denir.
bu vuruşta tsubasa sağda misıgi ise soldadır. topa aynı anda vururlar top o kadar büyük bir hıza ulaşır ki kalecinin birşey yapamaması yetmez ağları da deler top ve maçın kaderini belirleyen gol olur...
tsubasa ozhora ile takım arkadaşı misugi'nin nankatsu-takinera karşılaşmasında maçın son dakikalarında attığı müthiş golün adı...
bu gol onların maçı kazanmasını sağlamış tüm nankatsu taraftarını sevince boğmuştu. buna küçük golcü çizgifilmini izleyen ve tsubasa yı sevenlerde dahildir.
ilk kez mısırlıların kullandığğı bir kağıt.sazın kabuğundan yapılıyordu sonra işi geliştirdiler ve içindeki yumuşak şeyden yapmaya başladılar sonra işi abartıp daha kalitelilerini çıkardılar
stalingrad bütün tarihçiler tarafından ikinci dünya savaşı için bir dönüm noktası olarak nitelendirilir.o tarihlerde naziler tüm avrupa diyebileceğimiz kadar büyük bir toprağı işgal etmişlerdi(belçika, hollanda, lüxemburg, polonya, danimarka, norveç, fransa, yunanistan, çekoslavakya, sırbistan bunlardan bazılarıdır.) .yalnız naziler bu kadar büyük bir alana yayılmışken dimağları hala açtı.ve batıdan sonra gözleri bakir doğuya yönelmişti.naziler doğuyu ele geçirmek için yeni bir yayılma siyaseti hazırladılar: Neuer Lebensraum im Osten (dğuya yeni bir yaşam alanı) ...almanlar 1942'nin ağustosunda tüm avrupa da zirveye oturmuştu.
nazi ordusu 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'ne karşı yeni imzaladıkları ve dostluk niteliği taşıyan birbirine karşı saldırmazlık antlaşmasına (Molotov-Ribbentrop Paktı) ihanet ederek barbarrossa harekatını başlattılar.almanlar üç şehri işgal bölgeleri arasında favori tutyorlardı: Leningrad,Moskova,Staligrad.bu üç şehir ayrıca Rusyayı güney kuzey olarak ayıran bir çizgi niteliğindedir.bu yüzden de iştah kabartmaktadır.Almanlar leningradı ele geçirirler.ama ilk başarısızlıklarını 1941 kışında Moskova önünde yaşarlar.
1942'nin ağustosu geldiğinde savaş bugün ki adı Volvograd olan ayrıca stalin'in adını taşıyan STALİNGRAD yakınlarına gelir. şehir rus halkı için çok önemlidir çünkü gerek stratejik konumu gerekse stalinin adını taşıması nedeniyle manevi değeri çok fazladır.bu yüzden şehir halkının stalingrad'ı teslim etmeye hiç niyetleri yoktur.bu da savaşın çetin olacağı ve çok kan akacağının bir habercisi niteliğindedir.
Stalingrad muharebesi, Nazilerin dünyayı fethetme umutlarının sonunu temsil ettiği gibi, direnen Avrupa ve dünya halklarına da moral kaynağı olmuş, yenilmez bilinen kudretli Alman ordularının yok edilebileceğini göstermiştir.
almanların baskını bakalım nasıl gerçekleşmiş?
22 Haziran 1941 günü ani Alman saldırısı Rusları çok şaşırttı. Bu şaşkınlık o denli büyüktü ki saldırıyı izleyen ilk birkaç saatte Stalin bunun tamamen yanlışlıkla yapılmış bir harekat olduğuna inandı ve kendilerine saldıran Alman birliklerine karşılık veren Rus tümenlerin komutanlarından bazılarını idam ettirdi. Ancak her şey gerçek ve bir o kadar da ciddiydi.
Bu büyük saldırı öncesinde Hitler, bu konuda çekingen davranan bazı generallere şöyle moral veriyordu; ”Karşımızda sadece kapısı sağlam olan çürük bir bina var. Biz sadece kapıyı tekmeleyeceğiz ve ardından bina tamamen çökecek.” Savaşın ilk birkaç ayında bu söz doğrulanır gibi oldu. Alman savaş makinesi, İngiltere Savaşında oldukça yıpranan ancak hala çok büyük bir güç olan Luftwaffe’ nin (Alman Hava Kuvvetleri) koruma şemsiyesi altında hızla ilerledi, birçok Rus tümenini yok etti ve sonbaharda Moskova önlerine kadar geldi. Ancak kış mevsimine hazırlıklı olmayan Alman birliklerinin artık ilerleyecek gücü kalmamıştı. Ayrıca Luftwaffe artık o kadar etkili bir güç olmaktan yavaş yavaş çıkıyordu çünkü uçakların ve mühimmatın mevzilendiği havaalanları çok gerilerde kalmıştı ve yeterli hava desteği kara birliklerine sağlanamıyordu. Ayrıca Almanların ele geçirdiği topraklar o denli ilkel ve fakir bölgelerdi ki bırakın havaalanını piyade ve tankların ilerleyeceği doğru dürüst yollar bile yoktu. Bu nedenle savaş, Moskova önlerinde tekrar şiddetleneceği bahara kadar durdu. Bu arada Ruslar da cepheye yeni Sibirya tümenleri getirmek, savaş üretimlerini arttırmak ve ilk şoku atlatarak toparlanmak imkanı buldular.
Almanların savaş teknolojisi ise Ruslara kıyasla çok daha iyiydi. Ruslar bu savaş için hazırlanmamışlardı. Saldırı başladığında ise silah araştırma-geliştirme çalışmaları neredeyse tamamen durdu. Ancak Almanların ilerleyişi Moskova önlerinde karlara saplandığında Ruslar rahat bir nefes aldılar. Artık fabrikalar üretime geçebilirdi. 1942 yılında Kuzey Buz Denizinden Müttefik konvoylarının (efsanevi PQ, QP ve HX konvoyları) yardımı başladı ve böylelikle Ruslar giderek güçlendiler. Öncelikle halledilmesi gereken sorun Alman Zırhlı birlikleriydi. Alman savaş stratejisi ağırlıklı olarak panzerlere bağlıydı. Eğer bu panzer güçleri zayıflatılırsa zafer piyade bakımından daha güçlü olan Rusların olacaktı. İşte bu nedenle zaten tasarımı 1930 yıllardan başlayan ve asıl kullanım amacı tank yok etmek olan IL-2 Sturmovik üretime konuldu. Bu tank kadar güçlü, düşürülmesi üzerinde taşıdığı inanılmaz zırhı nedeniyle oldukça güç olan hızlı uçak sayesinde panzerleri durdurabilen Ruslar daha ileriki yıllarda en az Alman tankları kadar hızlı, etkili ve güçlü tanklar ürettiler ve böylelikle savaşı kazanan taraf oldular.
en karanlık gecenin bile tatlı bir sabahı vardır.
her halde sabah yapılabilecek en rahatlatıcı şey; elinde buharı üstünde olan bir bardak çayla çamlıca tepesinden marmaranın hışırtılarını dinlemek olurdu...
sanki
30.06.2006 - 14:28sanki ne olurdu bir kere yıksan benliğini, ne olurdu beni tercih etsen karanlıklarımdayken yapayalnız... ne olurdu geri dönsen bana...
sanki uçacak gibi döndürseydin yine başımı ne olurdu ne olurdu....
hiç acımadan gelmiyorsun bilmediğim o adamdan
dayanamıyorum ne artık ne olur dön bana sev beni...
kaide
30.06.2006 - 14:26kaidelerle çerçevelendirmişiz hayatımızı
emanet olduğunu unutup bir lahza da olsa bu yaşamın
dikenli teller misali sarmalamışız onu her yerinden
aşmalıyız artık bu kurallar mahkumiyetinin sınırlarını
yırtmalıyız kendimizi hürriyete doğru
hissedip iliklerimize kadar bu heyecanla soğuğu
boğulmalıyız hayret edip ufkumuzun heybeti karşısında...
gelin kısırlaşmayalım düşüncelerimizle... açalım önümüzü özgürlüğe doğru....mankurt olmak değil hayalimiz... nirvanada sıkmak kafamıza hayatın damlalarını...
abidin dino
30.06.2006 - 14:02necip fazıl kısakürek abidin dinoyla karşılaştığı bir yerde yanına yaklaşarak sorar:
- abidin neden inanmıyorsun?
abidin dinonun cevabı tüyler ürpertici bir doğruluğu adeta insanlığın yüzüne çarpar:
- öyle bir Allah'a inanıyorsunuz ki; eğer inanırsam hiç başımı secdeden kaldıramayacağımdan korkuyorum...çünkü Onun yüceliği bunu gerektiriyor...
sessizliğin sesi
04.06.2006 - 18:22ondan daha gürültülü birşey olduğunu zannetmiyorum
marmara üniversitesi güzel sanatlar fakültesi
04.06.2006 - 18:21gaziden başarılı olduğunu söyleyebilirim
caber kalesi
04.06.2006 - 18:20bildiğim kadarıyla suriye de bir kalenin adı. kale koruması türkiye cumhuriyetii devleti tarafından sağlanmaktadır
ölüm
01.06.2006 - 15:12mölü
dolunay
01.06.2006 - 15:00bedra
zaman
01.06.2006 - 14:57zamana olmayan varlıktır diyelim tezatların uyumundaki estetiğin kanatlarına sığınarak....
kontrasttır zaman! zıtlıktır. ve göz kamaştırıcı bir armonidir hareketin esintisiyle... hareket varsa vardır zaman... domino taşlarına yüklenmiştir bütün masumiyeti ve tüm azgınlığı...
ölümdür zaman hayattan öte...
Half Life
23.05.2006 - 15:08yarım hayat... çocukluğumun oynu
mankurtlaşmak
07.05.2006 - 13:06yanlış hatırlamıyorsam aytmatovun bir kitabında bahsettiği insan türü...
mankurtlaşma olayı şöyel oluyor: -tabi bunu çinliler zuzun zaman esir türklere uygulamışlar.- önce esirin kafasındaki bütün saçlar kesilir ve yeni kesilmiş bir devenin sıcak derisi saçsız kafaya iyice sarılır ve adam bir çölün ortasına açılan kuyuya bırakılır tabi ölmemesi için yiyecek ve içecek verilir. sıcakta deri kurumaya ve adamın kafasını sıkmaya başlar o kadar sıkar ki kim olursa olsun çığlıklarıyla çölü saatlerce inletir ve artık öyle bir zaman gelir ki adamaın kesilen saçları uzamaya başlar saç uzarken bire engele çarpar ve bu engel delinebilecek bir engelde değildir çöl sıcağında kurumuş ve sertleşmiş deve derisidir. saç deriyi delemez ve geri döner ve ondan daha yumuşak olan saçlara batmaya başlar bu sırada eleman kafayı yer o artık bir moron yada idiottur.
işte bu insanlara mankurt bu olaya ise mankurtlaşmak denir.
altın vuruş
30.04.2006 - 22:44bu vuruşta tsubasa sağda misıgi ise soldadır. topa aynı anda vururlar top o kadar büyük bir hıza ulaşır ki kalecinin birşey yapamaması yetmez ağları da deler top ve maçın kaderini belirleyen gol olur...
altın vuruş
30.04.2006 - 22:40tsubasa ozhora ile takım arkadaşı misugi'nin nankatsu-takinera karşılaşmasında maçın son dakikalarında attığı müthiş golün adı...
bu gol onların maçı kazanmasını sağlamış tüm nankatsu taraftarını sevince boğmuştu. buna küçük golcü çizgifilmini izleyen ve tsubasa yı sevenlerde dahildir.
ağlarken terim eklemek
20.04.2006 - 18:11sanırım night elf'in yaptığı birşey.
parşömen
18.04.2006 - 15:06ilk kez mısırlıların kullandığğı bir kağıt.sazın kabuğundan yapılıyordu sonra işi geliştirdiler ve içindeki yumuşak şeyden yapmaya başladılar sonra işi abartıp daha kalitelilerini çıkardılar
insan sıcağı
18.04.2006 - 15:05geçen sene arkadaşıma aldığım doğum günü hediyesi.üzerine şöyle bir not yazmıştım:sana içimden gelen sıcacık bir hediye gönderiyorum... :)
kıtmir
18.04.2006 - 14:56köpeklerin efendisi olarak kabul edilir.cennete giren 10 hayvandan biridir.
kıtmir
18.04.2006 - 14:55köpek demek. ayrıca ashab-ı kehf'in sadık köpeğinin adıdır.
stalingrad
18.04.2006 - 14:52stalingrad bütün tarihçiler tarafından ikinci dünya savaşı için bir dönüm noktası olarak nitelendirilir.o tarihlerde naziler tüm avrupa diyebileceğimiz kadar büyük bir toprağı işgal etmişlerdi(belçika, hollanda, lüxemburg, polonya, danimarka, norveç, fransa, yunanistan, çekoslavakya, sırbistan bunlardan bazılarıdır.) .yalnız naziler bu kadar büyük bir alana yayılmışken dimağları hala açtı.ve batıdan sonra gözleri bakir doğuya yönelmişti.naziler doğuyu ele geçirmek için yeni bir yayılma siyaseti hazırladılar: Neuer Lebensraum im Osten (dğuya yeni bir yaşam alanı) ...almanlar 1942'nin ağustosunda tüm avrupa da zirveye oturmuştu.
nazi ordusu 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'ne karşı yeni imzaladıkları ve dostluk niteliği taşıyan birbirine karşı saldırmazlık antlaşmasına (Molotov-Ribbentrop Paktı) ihanet ederek barbarrossa harekatını başlattılar.almanlar üç şehri işgal bölgeleri arasında favori tutyorlardı: Leningrad,Moskova,Staligrad.bu üç şehir ayrıca Rusyayı güney kuzey olarak ayıran bir çizgi niteliğindedir.bu yüzden de iştah kabartmaktadır.Almanlar leningradı ele geçirirler.ama ilk başarısızlıklarını 1941 kışında Moskova önünde yaşarlar.
1942'nin ağustosu geldiğinde savaş bugün ki adı Volvograd olan ayrıca stalin'in adını taşıyan STALİNGRAD yakınlarına gelir. şehir rus halkı için çok önemlidir çünkü gerek stratejik konumu gerekse stalinin adını taşıması nedeniyle manevi değeri çok fazladır.bu yüzden şehir halkının stalingrad'ı teslim etmeye hiç niyetleri yoktur.bu da savaşın çetin olacağı ve çok kan akacağının bir habercisi niteliğindedir.
Stalingrad muharebesi, Nazilerin dünyayı fethetme umutlarının sonunu temsil ettiği gibi, direnen Avrupa ve dünya halklarına da moral kaynağı olmuş, yenilmez bilinen kudretli Alman ordularının yok edilebileceğini göstermiştir.
almanların baskını bakalım nasıl gerçekleşmiş?
22 Haziran 1941 günü ani Alman saldırısı Rusları çok şaşırttı. Bu şaşkınlık o denli büyüktü ki saldırıyı izleyen ilk birkaç saatte Stalin bunun tamamen yanlışlıkla yapılmış bir harekat olduğuna inandı ve kendilerine saldıran Alman birliklerine karşılık veren Rus tümenlerin komutanlarından bazılarını idam ettirdi. Ancak her şey gerçek ve bir o kadar da ciddiydi.
Bu büyük saldırı öncesinde Hitler, bu konuda çekingen davranan bazı generallere şöyle moral veriyordu; ”Karşımızda sadece kapısı sağlam olan çürük bir bina var. Biz sadece kapıyı tekmeleyeceğiz ve ardından bina tamamen çökecek.” Savaşın ilk birkaç ayında bu söz doğrulanır gibi oldu. Alman savaş makinesi, İngiltere Savaşında oldukça yıpranan ancak hala çok büyük bir güç olan Luftwaffe’ nin (Alman Hava Kuvvetleri) koruma şemsiyesi altında hızla ilerledi, birçok Rus tümenini yok etti ve sonbaharda Moskova önlerine kadar geldi. Ancak kış mevsimine hazırlıklı olmayan Alman birliklerinin artık ilerleyecek gücü kalmamıştı. Ayrıca Luftwaffe artık o kadar etkili bir güç olmaktan yavaş yavaş çıkıyordu çünkü uçakların ve mühimmatın mevzilendiği havaalanları çok gerilerde kalmıştı ve yeterli hava desteği kara birliklerine sağlanamıyordu. Ayrıca Almanların ele geçirdiği topraklar o denli ilkel ve fakir bölgelerdi ki bırakın havaalanını piyade ve tankların ilerleyeceği doğru dürüst yollar bile yoktu. Bu nedenle savaş, Moskova önlerinde tekrar şiddetleneceği bahara kadar durdu. Bu arada Ruslar da cepheye yeni Sibirya tümenleri getirmek, savaş üretimlerini arttırmak ve ilk şoku atlatarak toparlanmak imkanı buldular.
Almanların savaş teknolojisi ise Ruslara kıyasla çok daha iyiydi. Ruslar bu savaş için hazırlanmamışlardı. Saldırı başladığında ise silah araştırma-geliştirme çalışmaları neredeyse tamamen durdu. Ancak Almanların ilerleyişi Moskova önlerinde karlara saplandığında Ruslar rahat bir nefes aldılar. Artık fabrikalar üretime geçebilirdi. 1942 yılında Kuzey Buz Denizinden Müttefik konvoylarının (efsanevi PQ, QP ve HX konvoyları) yardımı başladı ve böylelikle Ruslar giderek güçlendiler. Öncelikle halledilmesi gereken sorun Alman Zırhlı birlikleriydi. Alman savaş stratejisi ağırlıklı olarak panzerlere bağlıydı. Eğer bu panzer güçleri zayıflatılırsa zafer piyade bakımından daha güçlü olan Rusların olacaktı. İşte bu nedenle zaten tasarımı 1930 yıllardan başlayan ve asıl kullanım amacı tank yok etmek olan IL-2 Sturmovik üretime konuldu. Bu tank kadar güçlü, düşürülmesi üzerinde taşıdığı inanılmaz zırhı nedeniyle oldukça güç olan hızlı uçak sayesinde panzerleri durdurabilen Ruslar daha ileriki yıllarda en az Alman tankları kadar hızlı, etkili ve güçlü tanklar ürettiler ve böylelikle savaşı kazanan taraf oldular.
mustafa demirci
16.04.2006 - 19:12sanırım ilahi sanatçısıydı...
sabah
15.04.2006 - 15:52en karanlık gecenin bile tatlı bir sabahı vardır.
her halde sabah yapılabilecek en rahatlatıcı şey; elinde buharı üstünde olan bir bardak çayla çamlıca tepesinden marmaranın hışırtılarını dinlemek olurdu...
primus inter partes
13.04.2006 - 22:35eşitler içinde birinciye denir.
parlamenter sisteminde başbakan için kullanılan bir terimdir
patriarşi
13.04.2006 - 22:34her türlü kararda erkek hakimiyetine denir
yâd etmek
13.04.2006 - 22:30anmak.
geçmişi hatırlayıp düşlerin ve sözcüklerin dünyasında yeniden günümüz dakikalarına getirip ütaopyamızda yaşatmak
Toplam 594 mesaj bulundu