Artık onların kim olduğunu açıklamakda bize düşüyo herhalde, yoksa kendileri hiç araştırmayacaklar:Aşağıdaki yazı; Niviskar ibrahim xalil şexmusoğlu'nun 28. Mart 2006 tarihli makalesinden alınmıştır.
'Niko Maar ile Zekeriya Tçiçinzade tanınan iki önemli Laz bilim adamıdır. Sizlere bu iki bilim adamının, Lazlarla ilgili araştırmalarından özet bir bilgi sunmak istiyorum. Bu yazımı okuduğunuzda, Kürtlerle Lazların ne kadar çok benzer yanlarının olduğunu ve ortak bir kaderi paylaştıklarını göreceksiniz.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre Lazların yazılı tarihi, 3 bin yıl geriye uzanıyor. Lazlar, M.Ö. 1. yüz yıl sonlarına kadar, yakın akrabaları olan Megrel’lerle beraber, Ordu’dan Abhazya ile Gürcistan sınırına kadar uzanan Kara Deniz kıyısında yaşadılar. O dönemde buraya Tçaneti ülkesi deniliyordu. Uzun yıllar bu ülkeyi Megrel beyleri yönettiler.
M.Ö.1. yüz yıl sonlarına doğru, Romalılar bu ülkeyi istila ettiler. Ülke yönetimini Megrel beylerinden alıp, Laz beylerine teslim ettiler. Bu tarihten sonra ülkenin adı, Lazika (Lazların ülkesi) olarak değiştirildi.
Romalılardan sonra Pers Şahı ikinci Yerdigerd, 446 yılında Lazika’yı işgal etti. Bu iki sömürgeci imparatorluk, ülkenin egemenliğini elinde tutmak için, Megrel beyleriyle Laz beylerini bir birine karşı kışkırttılar. Böylece iki kardeş kavmi, bir birlerine düşman iki kampa bölündüler. Bu nifak yüzünden Lazlarla Megrel’ler, asırlar boyunca bir birleriyle savaştılar, kardeş kanı döktüler. Bu düşmanlık yüzünden Pers yanlısı Lazlar, Hıristiyan dinini terk edip, Perslerin dinini kabul ettiler, Mazdaist oldular.
6. yüz yılı sonlarına doğru, bu sefer de Arap orduları Lazika’yı istila ettiler. Bu işgalden sonra Lazlar içinde İslamiyet inancı yaygınlaşmaya başladı. Ülke daha sonra da Moğol istilasına uğradı.
Lazika ülkesi, bu sömürgeci devletlerin dörtlü kıskacı içinde büyük acılar yaşadı. Ülke talan edildi, yakılıp yıkıldı. Parçalanarak bir birine düşman olan halk, özgüvenini ve iradesini yitirdi. Sömürgeci devletler, Lazika’yı aralarında bölüştüler. Bu kaostan yararlanan Gürcü ve Abhazlar da, Lazika’nın bazı yörelerine el koydular. Ve sonuçta Lazika Kırallığı, tarih sahnesinden silinmiş oldu.
Lazika ülkesinin, batıda ordu, kuzeyde Çoruh vadisi ve güneyde Gümüşhane içinde kalan bölümününe Bizanslılar el koydu. Buraya atadıkları Laz beyleri aracılığıyla ülkeyi yönetmeye başladılar.
Osmanlılar, 1453 yılında İstanbul’u ele geçirip Bizans İmparatorluğunu yıktılar. Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında Lazika’yı işgal etti. Laz kıralı Davit ile 8 oğlunu boğdu ve Lazika ülkesini Osmanlı İmparatorluğuna bağladı.
Osmanlı devleti, 2. Selim (1512-1520) döneminde, Lazika’da büyük bir katliam gerçekleştirdi. Kiliseler kapatıldı. Papazlar öldürüldü. Ülkenin her tarafına medrese ve camiler yapıldı. Buralara imamlar atandı. Gürcü alfabesi yasaklandı, Arap alfabesi zorunlu hale getirildi. Laz çocukları burada eğitime tabi tutuldu. Laz isimleri (kişi ve coğrafi anlamda) Türkçeleştirildi.
Osmanlı devleti Lazları asimle etmek amacıyla, bazı Afşar, Ermeni ve Kürt aşiretlerini bu ülkede iskan ettiler. Lazları ise ülkelerinden uzaklaştırdılar. Laz halkını İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için sistematik bir asimilasyon politikası izlediler.
Osmanlı ordusu Lazika’dan sonra, Abhazya ve Gürcüstana saldırmaya başladı. Ama karşılarına Rus ordusu çıktı. 1768 yılında meydana gelen Rus Osmanlı savaşında, Osmanlılar yenilip geri çekildi. Ruslar, Abhaz ve Gürcistan’ı işgal ederek Kara Deniz kıyılarına indi. Bu yıllardan sonra yapılan tüm Osmanlı Rus savaşlarında Lazlar, Osmanlı saflarında savaştılar.
Osmanlı enkazı üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde de, Osmanlıların Lazlara yönelik yok etme politikası aynen devam etti.
Lazika (Lazistan) tam 460 yıl, Osmanlı işgalinde kaldı. Bu süre zarfında, uygulanan asimilasyon, göç ve sürgün politikaları sonucunda, ülkenin demografik yapısı büyük ölçüde değiştirildi. Laz dili ve kültürü yok olmayla yüz yüze geldi.
1810 yılına ait istatistiklere göre Lazların dünyadaki genel nüfusu, 600 bindi. İstila, göç ve mecburi iskan dolayısiyle bu nüfusun 400 bini, ülke dışında yaşıyordu.
1873 yılında yapılan bir istatistiğe göre ise, Lazistan’ın Osmanlı egemenliği altındaki coğrafyada yaşayan Lazların toplam nüfusu, 55.350 idi. Türkiye’de şu anda yaşayan Laz nüfusunu bilmiyoruz. Zira bu tür istatistiği çalışmalar yapmak yasaktır.
Lazlar, bazılarının söylediği gibi, Gürcü, Rum (Pontus) veya Ermeni değil, bunlardan tamamen bağımsız bir halktır. Lazların, Megrel’lere yakın, Gürcülere ise uzak bir akrabalığı söz konusudur. Lazcayla Gürcüce, tıpkı Kürtçeyle Farsca gibi, bir birlerine akraba olan iki dildir. Lazlar, Gürcü alfabesini kullanmaktadırlar.
Osmanlının yıkılan enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde, Lazlara yönelik yasak, baskı ve asimilasyon politikası, daha sistematik bir hale getirildi. Bu politika sonucunda, Lazların ulusal iradesi ve özgüveni tamamen yok oldu.
Şu anda Türkiye’de “Ben Lazım.” Diyen insanlara rastlamak oldukça zordur. Uygulanan sömürgecilik politikaları sonucunda Lazlar, kimliğinden utanır hale gelmiş bulunuyor ve bu yüzden de, ulusal kimliğine sahip çıkmıyorlar. Sinoplu Samsunluya, Samsunlu Trabzonluya, Trabzonlu Rizeliye, Rizeli ise Hopalıya Laz diyor. Her il, topu başkasına atıyor.
Lazlar öylesine asimle olup dilini unutmuş ki, Türkçe’nin yardımı olmadan, birbirleriyle konuşamıyorlar. Öylesine korkutulup sindirilmişler ki, dil ve kültürlerini koruyup yaşatmak için seslerini çıkarmıyor, hiçbir istekte bulunmuyorlar.
Tüm yasaklara karşın, üç Laz şivesi, hala varlığını korumaya devam ediyor. Bunlar, Hopa, Arhavi ve Atina şiveleridir. Atina şivesi, Pontus egemenliği dolayısiyle içinde çok Yunanca kelime taşıyan bir şivedir.
1925 yılına kadar, Trabzon’dan Hopa’ya kadar olan doğu Kara Deniz sahiline Lazistan, buradan seçilen mebuslara da Lazistan mebusu deniliyordu. 1925 Kürt ulusal başkaldırısının ezilmesinden sonra, bu söz de Kemalistlerce yasak kapsamına alındı.
1925 Kürt ulusal başkaldırısının bastırılmasından sonra, Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan bakanlar kurulu bir dizi siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kararlar aldı.Kürdistan ve Lazistan kelimeleri yasaklandı, Kürt ve Laz varlığı yok sayıldı ve yok etmek için projeler hazırlandı.
Türkler, göçebe olarak bölgeye geldiklerinde, Anatoliya’da Bizanslılar, Laziztan’da Lazlar, Kürdistan’da da Kürtler oturuyordu. Yani bu üç halk, yörenin en eski sakinleridir. Türkler, dağdan gelip bağdakilerini kovdular.
Görüldüğü gibi, Kürtlerle Lazların kaderi bir birine tıpa tıp benziyor. Her iki halkın ülkesi aç gözlü sömürgeci devletler tarafından işgal edildi, ülkeleri yakılıp yıkıldı, talan edildi, coğrafi isimleri değiştirildi. İki halk, ülkelerinden başka yerlere sürüldü. İki halkın dili ve kültürü yasaklandı, varlığı yok sayıldı ve yok edilmeye çalışıldı.
Kürt halkı 200 yılan beri, bu sömürgeci zulme baş kaldırıyor ve gerektiğinde savaşıyor. Ama ne yazık ki Lazlar, buna benzer bir irade ve direnç göstermiyorlar. Bu coğrafyanın en eski halklarından biri olan Lazlar, insani ve ulusal hakları için bir irade beyanında bulunmuyor ve mücadele etmiyorlar. Bu yüzden, Anadolu’da yaşayan, insani ve ulusal hakları ayaklar altına alınan tüm halk ve etnik azınlıkların yükü, Kürt halkının sırtına binmiş bulunuyor. '
Daha öte tarafa gitmeden kişilerin kendilerinin yerlerini belirlemeleri. Galiba Allah ile sözleşmeleri var hani necip millet mensupları ya o bakımdan :)
kitaptan konuşulanları görmek için sayfalarda biraz geriler gitmek lazım gelir efendim. öle Amerikalardan Türkiye gündemini yeni keşfedenler bilmeden konuşmasın ;)
Ben Grey
Heykel canlı ve cansızların formunu taş, kil, ağaç ve plastiğem (başka şeylerde vardır tabi) yansıtılması sonucu yapılan bir sanat biçimidir. ulu Grey konuştu...
Vukuat var... Seyirci kalma oyuna katıl. Seyretme aktif ol. Susma gerekirse sustur kaba ol. Adına başlıklar açılsın meşhur ol. Sev ama belli etme duman ol. Başını eğme kibirli ol. Sat anasını dünyanın gamsız ol. Terket ...
lazlar
29.09.2006 - 16:50Artık onların kim olduğunu açıklamakda bize düşüyo herhalde, yoksa kendileri hiç araştırmayacaklar:Aşağıdaki yazı; Niviskar ibrahim xalil şexmusoğlu'nun 28. Mart 2006 tarihli makalesinden alınmıştır.
'Niko Maar ile Zekeriya Tçiçinzade tanınan iki önemli Laz bilim adamıdır. Sizlere bu iki bilim adamının, Lazlarla ilgili araştırmalarından özet bir bilgi sunmak istiyorum. Bu yazımı okuduğunuzda, Kürtlerle Lazların ne kadar çok benzer yanlarının olduğunu ve ortak bir kaderi paylaştıklarını göreceksiniz.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre Lazların yazılı tarihi, 3 bin yıl geriye uzanıyor. Lazlar, M.Ö. 1. yüz yıl sonlarına kadar, yakın akrabaları olan Megrel’lerle beraber, Ordu’dan Abhazya ile Gürcistan sınırına kadar uzanan Kara Deniz kıyısında yaşadılar. O dönemde buraya Tçaneti ülkesi deniliyordu. Uzun yıllar bu ülkeyi Megrel beyleri yönettiler.
M.Ö.1. yüz yıl sonlarına doğru, Romalılar bu ülkeyi istila ettiler. Ülke yönetimini Megrel beylerinden alıp, Laz beylerine teslim ettiler. Bu tarihten sonra ülkenin adı, Lazika (Lazların ülkesi) olarak değiştirildi.
Romalılardan sonra Pers Şahı ikinci Yerdigerd, 446 yılında Lazika’yı işgal etti. Bu iki sömürgeci imparatorluk, ülkenin egemenliğini elinde tutmak için, Megrel beyleriyle Laz beylerini bir birine karşı kışkırttılar. Böylece iki kardeş kavmi, bir birlerine düşman iki kampa bölündüler. Bu nifak yüzünden Lazlarla Megrel’ler, asırlar boyunca bir birleriyle savaştılar, kardeş kanı döktüler. Bu düşmanlık yüzünden Pers yanlısı Lazlar, Hıristiyan dinini terk edip, Perslerin dinini kabul ettiler, Mazdaist oldular.
6. yüz yılı sonlarına doğru, bu sefer de Arap orduları Lazika’yı istila ettiler. Bu işgalden sonra Lazlar içinde İslamiyet inancı yaygınlaşmaya başladı. Ülke daha sonra da Moğol istilasına uğradı.
Lazika ülkesi, bu sömürgeci devletlerin dörtlü kıskacı içinde büyük acılar yaşadı. Ülke talan edildi, yakılıp yıkıldı. Parçalanarak bir birine düşman olan halk, özgüvenini ve iradesini yitirdi. Sömürgeci devletler, Lazika’yı aralarında bölüştüler. Bu kaostan yararlanan Gürcü ve Abhazlar da, Lazika’nın bazı yörelerine el koydular. Ve sonuçta Lazika Kırallığı, tarih sahnesinden silinmiş oldu.
Lazika ülkesinin, batıda ordu, kuzeyde Çoruh vadisi ve güneyde Gümüşhane içinde kalan bölümününe Bizanslılar el koydu. Buraya atadıkları Laz beyleri aracılığıyla ülkeyi yönetmeye başladılar.
Osmanlılar, 1453 yılında İstanbul’u ele geçirip Bizans İmparatorluğunu yıktılar. Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında Lazika’yı işgal etti. Laz kıralı Davit ile 8 oğlunu boğdu ve Lazika ülkesini Osmanlı İmparatorluğuna bağladı.
Osmanlı devleti, 2. Selim (1512-1520) döneminde, Lazika’da büyük bir katliam gerçekleştirdi. Kiliseler kapatıldı. Papazlar öldürüldü. Ülkenin her tarafına medrese ve camiler yapıldı. Buralara imamlar atandı. Gürcü alfabesi yasaklandı, Arap alfabesi zorunlu hale getirildi. Laz çocukları burada eğitime tabi tutuldu. Laz isimleri (kişi ve coğrafi anlamda) Türkçeleştirildi.
Osmanlı devleti Lazları asimle etmek amacıyla, bazı Afşar, Ermeni ve Kürt aşiretlerini bu ülkede iskan ettiler. Lazları ise ülkelerinden uzaklaştırdılar. Laz halkını İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için sistematik bir asimilasyon politikası izlediler.
Osmanlı ordusu Lazika’dan sonra, Abhazya ve Gürcüstana saldırmaya başladı. Ama karşılarına Rus ordusu çıktı. 1768 yılında meydana gelen Rus Osmanlı savaşında, Osmanlılar yenilip geri çekildi. Ruslar, Abhaz ve Gürcistan’ı işgal ederek Kara Deniz kıyılarına indi. Bu yıllardan sonra yapılan tüm Osmanlı Rus savaşlarında Lazlar, Osmanlı saflarında savaştılar.
Osmanlı enkazı üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde de, Osmanlıların Lazlara yönelik yok etme politikası aynen devam etti.
Lazika (Lazistan) tam 460 yıl, Osmanlı işgalinde kaldı. Bu süre zarfında, uygulanan asimilasyon, göç ve sürgün politikaları sonucunda, ülkenin demografik yapısı büyük ölçüde değiştirildi. Laz dili ve kültürü yok olmayla yüz yüze geldi.
1810 yılına ait istatistiklere göre Lazların dünyadaki genel nüfusu, 600 bindi. İstila, göç ve mecburi iskan dolayısiyle bu nüfusun 400 bini, ülke dışında yaşıyordu.
1873 yılında yapılan bir istatistiğe göre ise, Lazistan’ın Osmanlı egemenliği altındaki coğrafyada yaşayan Lazların toplam nüfusu, 55.350 idi. Türkiye’de şu anda yaşayan Laz nüfusunu bilmiyoruz. Zira bu tür istatistiği çalışmalar yapmak yasaktır.
Lazlar, bazılarının söylediği gibi, Gürcü, Rum (Pontus) veya Ermeni değil, bunlardan tamamen bağımsız bir halktır. Lazların, Megrel’lere yakın, Gürcülere ise uzak bir akrabalığı söz konusudur. Lazcayla Gürcüce, tıpkı Kürtçeyle Farsca gibi, bir birlerine akraba olan iki dildir. Lazlar, Gürcü alfabesini kullanmaktadırlar.
Osmanlının yıkılan enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde, Lazlara yönelik yasak, baskı ve asimilasyon politikası, daha sistematik bir hale getirildi. Bu politika sonucunda, Lazların ulusal iradesi ve özgüveni tamamen yok oldu.
Şu anda Türkiye’de “Ben Lazım.” Diyen insanlara rastlamak oldukça zordur. Uygulanan sömürgecilik politikaları sonucunda Lazlar, kimliğinden utanır hale gelmiş bulunuyor ve bu yüzden de, ulusal kimliğine sahip çıkmıyorlar. Sinoplu Samsunluya, Samsunlu Trabzonluya, Trabzonlu Rizeliye, Rizeli ise Hopalıya Laz diyor. Her il, topu başkasına atıyor.
Lazlar öylesine asimle olup dilini unutmuş ki, Türkçe’nin yardımı olmadan, birbirleriyle konuşamıyorlar. Öylesine korkutulup sindirilmişler ki, dil ve kültürlerini koruyup yaşatmak için seslerini çıkarmıyor, hiçbir istekte bulunmuyorlar.
Tüm yasaklara karşın, üç Laz şivesi, hala varlığını korumaya devam ediyor. Bunlar, Hopa, Arhavi ve Atina şiveleridir. Atina şivesi, Pontus egemenliği dolayısiyle içinde çok Yunanca kelime taşıyan bir şivedir.
1925 yılına kadar, Trabzon’dan Hopa’ya kadar olan doğu Kara Deniz sahiline Lazistan, buradan seçilen mebuslara da Lazistan mebusu deniliyordu. 1925 Kürt ulusal başkaldırısının ezilmesinden sonra, bu söz de Kemalistlerce yasak kapsamına alındı.
1925 Kürt ulusal başkaldırısının bastırılmasından sonra, Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan bakanlar kurulu bir dizi siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kararlar aldı.Kürdistan ve Lazistan kelimeleri yasaklandı, Kürt ve Laz varlığı yok sayıldı ve yok etmek için projeler hazırlandı.
Türkler, göçebe olarak bölgeye geldiklerinde, Anatoliya’da Bizanslılar, Laziztan’da Lazlar, Kürdistan’da da Kürtler oturuyordu. Yani bu üç halk, yörenin en eski sakinleridir. Türkler, dağdan gelip bağdakilerini kovdular.
Görüldüğü gibi, Kürtlerle Lazların kaderi bir birine tıpa tıp benziyor. Her iki halkın ülkesi aç gözlü sömürgeci devletler tarafından işgal edildi, ülkeleri yakılıp yıkıldı, talan edildi, coğrafi isimleri değiştirildi. İki halk, ülkelerinden başka yerlere sürüldü. İki halkın dili ve kültürü yasaklandı, varlığı yok sayıldı ve yok edilmeye çalışıldı.
Kürt halkı 200 yılan beri, bu sömürgeci zulme baş kaldırıyor ve gerektiğinde savaşıyor. Ama ne yazık ki Lazlar, buna benzer bir irade ve direnç göstermiyorlar. Bu coğrafyanın en eski halklarından biri olan Lazlar, insani ve ulusal hakları için bir irade beyanında bulunmuyor ve mücadele etmiyorlar. Bu yüzden, Anadolu’da yaşayan, insani ve ulusal hakları ayaklar altına alınan tüm halk ve etnik azınlıkların yükü, Kürt halkının sırtına binmiş bulunuyor. '
cruel
29.09.2006 - 15:52Night Elf arkadaşın hasta olduğu bir Kelt şarkısıdır :)
serum
29.09.2006 - 15:46Derhal cevaplıyorum efendim. Serum at ve manda kanından elde edilir.
eşek
29.09.2006 - 15:37Merkeb efendim Merkeb. Bunların Kıbrıslı olanları çok meşhurdur bu arada...
ezber
28.09.2006 - 23:49ezberlenmiş sloganlar ile siyaset tartışmaya çalışanlar var bu ülkede...
garip
28.09.2006 - 23:48Daha öte tarafa gitmeden kişilerin kendilerinin yerlerini belirlemeleri. Galiba Allah ile sözleşmeleri var hani necip millet mensupları ya o bakımdan :)
oruç
28.09.2006 - 23:37ama daha ziyade mide ile tutulan bir ibadettir :)
şeref
28.09.2006 - 23:32bazı ağızlara hiç yakışmazken bazılarının üzerinde çok izetli bir duruşu vardır.
ahmet kaya
28.09.2006 - 23:20Ahmet Kaya'ya saldırmanın dayanılmaz hafifliği...
kate rusby
28.09.2006 - 22:51Kelt müziği söylüyosa dinlemek lazım gelir. hemen araştırıyorum.
paksoy kız lisesi
28.09.2006 - 22:31Gittim gördüm ama 1991 den beri(herhalde) karışık lise orası
tebrikler
28.09.2006 - 22:26Bütün Beşiktaşlılara bir Galatasaraylı olarak...
kitap
28.09.2006 - 22:19kitaptan konuşulanları görmek için sayfalarda biraz geriler gitmek lazım gelir efendim. öle Amerikalardan Türkiye gündemini yeni keşfedenler bilmeden konuşmasın ;)
radyo
28.09.2006 - 22:15Amerikanın sesi radyosunu dinlediniz efendim. bugünkü Türklük konulu nutkumuzu mavi bilmem ne hazırlayıp sundu :)
sinir
28.09.2006 - 21:58Fazla sinir gaz yapar bünyede sakin olmak lazım arkadaşlar, yazık etmeyin kendinize :)
dalga
28.09.2006 - 21:35geçmek, ciddi kişilere ve görüşlere karşı takınılamayacak bir tutumdur...
ignaz friedman
28.09.2006 - 21:10Bu Friedman'lar ne kalabalık ve meşhur bir sülaleymiş yahu içlerinde yok yok sanatçı, ekonomist bla, bla........
hoşçakal
25.09.2006 - 23:35bide hoşçakal gözüm vardı be....
Neyse bu arada demiş oldum
Ha ben Grey... ulu Grey konuştu bide :))
Alkol İkindisi
25.09.2006 - 23:29Ben Grey
ikindi çayı gibi bişey olmalı, ben içmediğim için kullanma vakitlerini pek bilemiyorum tabi bir bilene sormak lazım.. ulu Grey konuştu...
limi limi ley
25.09.2006 - 23:26Ben Grey.
Sanırsam rimi rimi leydi ama yanlış sanıyo olabilirim zira pek bişi anlamamıştım... Ulu Grey konuştu..
heykel
25.09.2006 - 23:24Ben Grey
Heykel canlı ve cansızların formunu taş, kil, ağaç ve plastiğem (başka şeylerde vardır tabi) yansıtılması sonucu yapılan bir sanat biçimidir. ulu Grey konuştu...
müzik
25.09.2006 - 23:20İrlanda, iran ve Hindistan
damalı elbise içindeki kumral kızın kırmızı tokası
25.09.2006 - 23:05hımm galiba çoklu isim tamlaması yoksa sıfatmıydı. Ben okuma yazma bilmemde...
11 ayın sultanı
25.09.2006 - 23:02El-cevap; kendisini dışarıda bırakınca 11 ay geriye kalır. (kendisi sultan olucak ya)
Toplam 2147 mesaj bulundu