Yükleyip göçünü,giderken hande,
Zülfünde çırpınan, turnam mı Eylül?
Değerken dudağı, günün geceye,
Küs ayrılan akşamla, Zührem mi Eylül?
Nefesi soğuyor, aşkın göğsünde,
Bitmiş bülbülün aşka türküsü
Dalında kırılan tomurcuk benim
Viran bağlar gibi gönlün öyküsü
Kolsuz kanatsız savrulan benim
Kesilmiş çağlayan suların önü
Her derdin düçarı güman sevdayı
Terzi terzi biçen kimdir bir bilsen
Gökkubbeden kovulan nice belayı
Kadeh kadeh içen kimdir bir bilsen
Solarken ömrüm rahşan minesi
Küsmüşüm avucumda ki tek akşama
Son kez bakmışım fark ettirmeden
Düşen resmime yorgun ışıkta
Gün küsmüş sevdanın gülşen bağrına
Bir açık mezarın tam başındayım
Ayak uçlarıma dek gelmiş karanlık
Akşamla gecenin kavşağındayım
Bülbüller vuruldu güller ağladı
karanlığın çiçekleri
ay ışığında denize düşmüş perilerdir
rüzgarı doğururken
kanatlarından gözyaşı sıçrar
Muhtemel kırgınları geçtim
Ayakları toprağa değmeyen bir şehirin
Ihlamur ağaçlı kaldırımlarında
Gerçekten gerçek bir gülüş eskittim
Kısırdı toprak ana burda
Düşlerimden yonttuğum bir kaç kırıntı,
Bazen kuşlar kaptı, bazen savruldu.
Aşk mabedine giden o çıkmaz yolu,
Geçtim de sevdiğim dönemiyorum.
Hep seni düşünürdüm olur olmaz
Güzel olan her şey sana benzerdi
Bir an gelirdi ki olmazsan olmaz
Bakardım arkama kimse gelmezdi
Bir tuhaf hüzün vücut bulurdu
Çümbüştür aslı nev baharın
Bahçende kiraz mevsimi
Alnında pamuk ırgatlarının gayreti
Yorgunluğunu ıraklarda arama gel
Gel karşılıklı halleşelim
Açılsın yavaştan koyulaşan handenin demi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!