Ulvi Koçu Şiirleri - Şair Ulvi Koçu

Ulvi Koçu

kemir beynimin aşk dolu yanlarını
Kürt dilinde sözcükler kullan
hissedeyim sesini,
diş izlerini...
mutlaka duyarım da bir gün
sevda tarlanda, bağıran filizlerini...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

güzel ve iyi insanlar tanıyorum; soğuk ve ürkütücü kışların ertesinde. hep aynı durağanlığında ve aynı çelişkilerle cümleler beliriyor. bunca yıldır hala kararsız, hala yabancıyım bir şehre. insan nelere alışmıyor, neleri yenemiyor fakat her seferinde aynı düş kırıklıklarını görmek, zorluğun bir başka resmi gibi...

kapitalizmin tükettiği aşklar, kavgalar, özlemler ve daha bir çok duygu hallerinin rezilleştiği günümüzde ister istemez kendimide hayatın göz boyayan kanatlarında görüyorum. 'bir gün özlemini kurduğum, o tertemiz ve el değmemiş hayatı bulurmuyum? ' kaygısında, yitirilmiş düşlerin kaçışlarına dur demek istiyorum. kimbilir; yozlaşmamış, basitleşmemiş, özgür bir yaşam kurulur kendi içimde ve yaşadığım coğrafya da... kimbilir; bahçeli bir ev, ağaçlar, ve kuşların egemen olduğu kadim dostlarla kurulu kentlerim olur. kentlerimin; devrimci sokakları, toprak kokuları, barış ve sosyalizm dolu asfaltları ile aşındırırım her yanını...

binlece eşitsizlik var her vilayette. yıllardır süregelen kavgalar hangi çözümsüzlüğe çözüm olabilmiş? silah sesleriyle, mayınlarla, pusu ve işkencelerle bir barışın gelmesini ancak aptallar ve faşistler bekleyebilir. ana diliyle Balzac'ı, Dostoyevski'yi, Puşkin'i okuyaman bir insan; Goriot Baba'yı, Raskolnikov'u, Pyotr Andreyiç'in ruh dünyasını, düşüncelerini bir roman tadında nasıl anlayabilir. her yapıt, ancak kendi dilinin çevirisinde, kendi dilinin mozaiğinde anlaşılmaz mı zaten? Nazım Hikmet'in Türkçesinde ve Mehmed Uzun'un Kürtçesinde biriken sözcükler değilmiydi kendi dillerinde dahi yasaklanan. ve bunun örneklerini farklı kültürle de sıralayabilirim. hepsi de kendi içerisinde apayrı bir çelişki, apayrı bir zulüm. hayatın tüm bu emperyalist sömürüsüne, militarist şovenistliğine karşı ufak kıvılcımlar saçan nice aydın, genç yahut öğrenciler ise terörist, anarşist, bölücü gibi çağ dışı, insanlığa sığmayan iftira ve suçlamalara maruz kaldılar. kimisi cezaevlerinde, işkence odalarında, kurulan hain tuzaklarla bedeller verdi. kimisi de hala dağların doruklarında, şehirlerin yamaçlarında isyanını coşkuyla bağırıyor...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

haritalara saklanmış köylerde
vazgeçtim çocukluk hatıralarımdan
gözlerime değdirdiğim her masal, her ninni
yok olmuş bir ağıttır şimdi
sevdaya kutsanmış uzun yolculuklarda
ve göç şarkılarında harcandı

Devamını Oku
Ulvi Koçu

'genç ölenlere'

kanadına sarılı dağ kuşlarının sesidir
bağrımda patlayan bir baba ezgisi
hünersiz ağlayışsa feryat makamı
kulaktan kulağa değil

Devamını Oku
Ulvi Koçu

ekmeği de severdim, suyu da
güneşi,
havayı,
yıldızları
severdim doğduğum şehri
sürüldüğüm şehri de

Devamını Oku
Ulvi Koçu

Hepimizin hasretle özlediğidir 1 Mayıs. Hepimizin yolunu gözlediği, sloganlar biriktirdiği, türkülerini ceplerinde sakladığı bir isyanın duygusal halidir 1 Mayıs. İşçi Bayramı, Emek ve Dayanışma günü, artık ne dersek diyelim, temelinde ezilen, sermeyeye peşkeş çekilenlerin yılda bir kez hatırlandığı bir gün. Binlerce işçinin kanıyla günümüze dek gelen, ülkemizdeyse 70 lerde özelliklede 77'de efsaneleşen bir miras. Şimdilerde "Resmi Tatil" kazanımıyla iade-i itibarlaştırmaya çalıştığımız bir gün...

2013'ün 1 Mayısına gelmek istersek; köhneleşmiş düzen içerisinde nasılda kimi değerlerimizin yitip gittiğini açıkça görebiliriz. 1 Mayıs kimin bayramıydı? Kime hizmet edecekti? Getirisi ne olacaktı? gibi bir kaç küçük soruyu açmak istiyorum. Öncelikle belirtmek gerekirse alanlarda gövde gösterisi yapmak değildir 1 Mayıs. İşçilerin, köylülerin, emekçilerin, memurların taleplerini haykırdığı bir platformdur en basit haliyle. Oysa dün fabrikalarda çalışan çoğu işçi aynı iş temposuna devam etti yine. İnşaatlarda işçiler yine harç yaptı, kiremit taşıdı, yaşamları uçurum kenarında canla başla çalıştı. Büyük alış veriş merkezlerinde, iş yerlerinde, pazarlarda, yol boylarında yine binlerce işçi, patronlarına emeğini sunmaktan çekinmedi. İşte asıl sorun burada kanımca; sendikaların, siyasi partilerin kendi propagandaları için araç gördüğü 1 Mayıs, gün geçtikçe, devir değiştikçe, kapitalizmin alt kümesi olacak şekilde, kendi sisteminin çelişkisi içerisinde yerini almaya başlamıştır. Bu duruma alışığız aslında, sosyete kadınlarının 8 Mart'ı şaşalı bir biçimde kutlamalarından ne farkı vardı ki 1 Mayıs'ın. Samimi bir biçimde olayı sınıfsal bakış açısıyla değerlendirip alanlara gelen gruplarda vardı elbet, fakat 1 Mayıs misyonunun asıl amacından uzaklaştığını görmemek için aptal olmak gerekir... Umuyorum ki, işçi sınıfı koşulsuz bir birliktelikle kendi 1 Mayıslarını özgürce kutlayacak elbet...

Hükümet diktası altındaki polis zulmünü ise hiçbir harfi yanyana getirerek anlatmak istemiyorum. Keza onlar yitirdikleri vicdan altlarında, yüreklerini yaktığı çoğu insanın gözyaşında ve acı deryasında boğulup gidecekler bir gün. Ama mutlaka bir gün.
Venceremos!

Devamını Oku
Ulvi Koçu

anlamanı isterdim;
genç yaşta ölenlerin
sahipsiz aldanışlarını
çığ olup düştüklerinde yollara
ve yollar insafsız
bir cani olunca,

Devamını Oku
Ulvi Koçu

dönmedim sözümden
umutsuzluk yıldırmadı hiç
baskılar, zulümler tüketmedi yaşama sevincimi
seni sevmemi...

karlara bile bu kadar alışmışken

Devamını Oku
Ulvi Koçu

eğer ki gözlerin üşüyorsa
sana gözlerimi vereyim
ellerimi isteme, kelepçeli
sözcükler saklıyor
zincirli halk türküsü ayaklarım
prangalı marşlar ezberliyor

Devamını Oku
Ulvi Koçu

bazı depremlerin şiddeti, rihter ölçeğinin bile yüreğini sızlatır. çünkü kimi yer sarsıntıları ölümden çok öteye ulaşır. van depremi bir örnektir. acılı bir örnek. sadece ölümlere, yıkımlara, gözyaşına üzülmedik. üzülecek bir vakit bile bırakmadı kimi boyalı kadınlar, ağızlarından nefret akan kravatlı adamlar. ne çok şey öğretti van depremi, ne çok şey; önce yok oluşu, ölümü, kaybolmayı,hüznü, felaketi, acıyı, kahroluşu... ne çok şey götürdü van depremi, ne çok şey; sevinci, ümidi, gülüşü... birde vicdanı götürdü, kirlenmiş bedenlere sarılarak. birde insan yanlarını, insan kılığına girmiş insancıkların. birde kardeşliği, gazete sayfalarında sahte puntolara iliştirilen.

bazı depremler müge anlı kadar faşist ve acımasızdır. erman toroğlu'nun yağ bağlamış kapitalist göbeği kadar yağmacı ve talancıdır. bazı depremler rujlu dudakları,allık sürülmüş yanaklarıyla bile çirkinliğini örtemeyen haber spikerleri gibi kirlenmiştir. hain haber bültenlerinin yitirilmiş namusudur, reklamlara endekslidir.bazı depremler Yunus'un son bakışıyla yağcılığa soyunan vicdansız politikacılar kadar zalimdir. hiç utanmadan çocuk gözlerinin, yanında pis pis sırıtması gibi katildir.

bazı depremler sarsıntısını asla yitirmezler...
van... kalbimizden hiç çıkma, vicdanımızdan da...

Devamını Oku