kalbimin omuzlarındaki yükü taşımaktan
İçinde boğulmak istediğim bir huzura susadım
geçecek sandım
geçmedi
senelerce
kimi vakit
beton duvarlarla konuştum
dibinde açan çiçekleri dinledim
şakıyan kuşları ve beni çağıran gök kubbeyi…
duydum
daha da durmam
sırtlandım yeri yurdu kalmayan hayatı
ve çıktım dünyamın yörüngesinden
yumruklarım özlemlere kilitlenmiş
yüreğim gayrı ihtiyari ateşler içinde
kesif bir hüzün anı bu
istisnasız herkesin yaşadığı
ruhumda fırtınalar kopuyor
istifhamlara düğümleniyor
hangi tahsil
hangi bilgiyle bunları çözeceğim
acizim
acz içindeyim
bir türlü o kök salamadığım
şehrin betonlarıyla barışamadım
kavga ediyorum kapalı kapılarla
aralanmayan pencerelere küsüyorum
dayanamayıp kaçıyorum
demir kafesten
duvarlar arasından
en yakın toprak parçasına
ayaklarımı gömüyorum içine
durduğum yerde
yeşerip filizlenmeyi bekliyorum
saatlerce
öylece köklerimi bulmayı umarken
hep bulunan oluyorum sonunda
görünmez değilim
ekilir biçilir bir şey de değil
taşınabiliyorum
götürülebiliyorum
kollarımdan tutulup bir yerlere
bir hakikat nuruna
bir hakikat ışığına o kadar muhtacım ki
sonra duyumları
duyuları perde perde
kaybetmek
sonsuz boşlukta
birbirinden uzaklaşan bir yığın zerreye dağılmak
içinde düşündüğüm
konuştuğu alem
asıl yaşadığım alem değil
uyanmam gereken sabahlar var
ve alınıp yerleştiriliyorum o sabahlara
ben neyim ki
zaman kısaldıkça
daha sıkı tutunuyorum hayatımın dizginine
uzun yıllar
yeri değişmeyecek koltuğa
yerleştirdim hayatımı
ve çalıştım
çok çalıştım
yıllarca
küçük masa üstünde akşamdan alınmış öteberi
her şeyin uyuduğu söylenen saat
kapının eşiğine sığınmış kedi yavrusu
patilerinin hemen ucundan gerilmiş
üzerine atılacakmış gibi pufluyor
her gördüğüm
her işittiğim şeyin
bir musallat fikir haline gelişi
beni çıldırtıyor
korktuğum buydu
hani bir bomba patlarsa diye yüreğimde
hani patlasa da
değişen de pek bir şey olmayacak
yani savrulmayacağım çocukluğumdan ötelere
sadece bakışlarım biraz eşkıya
ruhum isyankar
daha fazlası da var
elimde bir somun ekmek
vahasız çöllerde açan renk renk
çiçekleri suluyorum
sevinç çığlıklarımla
ve umutlarım
doğarken güneşin ilk ışıkları
hava kurşun gibi ağır
bu memlekette ekmek havadan da ağır
kurşundan da
yıllar geçti gitti
postunu çıkarır gibi mevsimler değişti
döndü durdu
gökyüzü gözlerini kapatıp açarak eşlik etti
halime
yağmurlar içtim
depremler kustum
baharlar giyindim
zaman döndü durdu da
ben ardından koştum
senelerce
redfer
İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 6.7.2025 14:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!