Karlı bir Ayancık gecesinde
Dokuz ay süren yolculuğun sonuydu
Bir damla sudan
Bir can oluşturmuştun anne
Elli yıl
Tamı tamına yarım yüz yıl önceydi
Buralarda çok yalnızım baba
Tıpkı senin yalnızlığın gibi
Kalabalıkların içinde
Birbaşımayım.
Dışarda kar yağıyor
Gül kokularına sarınır sabahlarım
Gözümü her açtığımda güneşinle
Penceremin aralığından süzülür esintin
Tenime dokunur en mahrem gülüşlerin
Sabah mahmurluğuma uzanır ellerin
Gözlerim hala etkisindedir düşlerin
Doğadan binbir çeşit renk olup
Sonbahar seriliyor uzanıp yollarıma
Resamın fırçasından dökülen damla
Toprağın gergefine işliyor tabloları
Göz alabildiğine yeşil
Mavi, sarı, turuncu, lila, kırmızı ve bakır
Gidiyorum buralardan geliyor musun
Dudağımda acı bir ıslık sesi
Koynumda soğuk ellerim
Üç beş parça giysim var torbada
Emekli maaşımla gidiyorum buralardan
Geliyor musun
Doğduğum köyüm çok uzaklarda
Bana bir tek onun selamı gelir
Unutuldum bir başıma bu topraklarda
Çocukluk günlerim aklıma gelir
Çay kenarında tuttuğum mercan
Uçsuz bucaksız tepelerde
Kendi halinde salınan bulut
Kurşuni tablolar çiziyor rüzgarın fırçasıyla
Mağara girişindeki iki kimsesiz sarkıt
Her gece düşlerimde bedenleniyor
Amos yolunda gece yarısı
Bakır rengi bir tül serilir akşamlarıma
Hele bir de sen yoksan
Sarı saçlarının izini sürerim meltemlerde
Gül kokularını izler ayaklarım
Küçük bir sandal gibi sallanırım dalgalarında
Derin bakışlarınla vurulurum yüreğimden
Babakale Akliman’da
Küçük bir zeytin ağacıyım
İncecik dallarımın üzerinde
Dört mevsim dökülmez yapraklarım
Başım bulutlara erecek
Her dalım filiz verecek
Öyle özledim ki memleketimi
Anam, babam, yarim, her şeyim orda
Unutamadım hiç çocukluğumu
Ben buralardayım, yüreğim orda.
İlk nefesi aldığım küçük kasabam
Öncelikle rahatsız etiğim için özür dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Ben İstanbul'da öğretmenlik görevini yapmaya çalışan ve şiir ile uğraşan bir kardeşinizim. Sizinle ortak bir tanıdığımızdan bir selam göndermek istiyorum. Kendisi hemşehriniz ENGİN AKIN. Engin bi ile bir süredir tanışıyoruz. ...