Akliman’da tepeleri kaplar zeytin ağaçları
Yeşilden bir halı serilir yamaçlara
Kasımda koyulaşır bordoya döner meyvası
Aralıkta altın renkli iksire sıkılır yağı
Her damlası mucize kokar
Her damlasından hayat fışkırır dünyaya
Sabahın erkeninde
İndim sitrin sarısı kumsalına
Aradım ayak izlerinin kokusunu
Yoktu.
Akliman uykusunu almadan daha
‘’Öğretmenim, arkadaşım, dostum
M. Şükrü Alpaslan’ın anısına...’’
Bir yıl önce ayrılmış da aramızdan gizlice
Acısı yeni düştü yüreğimin üstüne
Bir ince hastalıkmış içten içe kemiren
Şimdi uzaklarda bir hayal gibi
Seni seninle anmak ne güzel
Çocukluğumdan gençliğe giden
Onyedi yaşlarımın baharındasın
İlk o çağlarda vuruldum
O çağlarımda tutundum sana
Çocukluk günlerimin ilk aşkıydın
Aradan çok uzun yıllar geçti
İki tepe arasında küçük bir kasabada doğdum
Sırtı dağlara
Küçücük yüzü denize bakardı
Başından ayrılmazdı dumanlı bulutlar
Ak güvercin uçar gider göklere
Geride kalır bir avuç hüzün
Gözyaşları serpilir turkuvaz denizlere
Yüreklerde bir bir hatıralar filizlenir
Hep büyük ateşler
Kasımlarda mı düşer
Yurdumun en güzel köşesi
Bulunmaz dünyada eşi
Her sabah doğar güneşi
Sevdalar diyarı Akliman.
İstanbul’dan düştüm yola
Elveda manolya, elveda Akliman
Ayaklarım değiyorken kumlarına
Yüreğim uçuşuyor uzaklara
Buralardan santim santim kopuyorum
Saçlarım eriyor bulutlara
Ayaklarım Kazdağları’nda
İlkbahar uyanır penceremde
Güneş nazlanır edasından
Çiçeğe durdu dallar
Yapraklar bin çeşit yeşil
Akdeniz yaza döndü yüzünü
Memleketimin her zerresi renklenir
İlk görüşte büyülenmiştim ona
Tepeler arasında sihirli bir vahaydı
Dağ taş alabildiğine yemyeşil
Büyülü bir iksir gibi zeytin kokardı her şeyi
Kekikti, adaçayıydı, keçiboynuzuydu
Altın rengi bal damlardı her yanı
Öncelikle rahatsız etiğim için özür dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Ben İstanbul'da öğretmenlik görevini yapmaya çalışan ve şiir ile uğraşan bir kardeşinizim. Sizinle ortak bir tanıdığımızdan bir selam göndermek istiyorum. Kendisi hemşehriniz ENGİN AKIN. Engin bi ile bir süredir tanışıyoruz. ...