Ne aşk acısı ne ateşin yakması
Ne güz gelmesi ne yaprak solması
Beni içten içe böyle eritip yakan
Bir bir düşen dostların maskesi
Artık mazi oldu kahkahalı günler
Çok kara kışlar geçirdim
Yanardağlar gibiydim hiç kor olmadım
Çok baharlar yaşadım
Çöller kadar kuraktım,yoktu elimde çiçekler
Kavurucu yazlar gelip çaldı kapımı
Ben hep üşüdüm,yatağımda yoktu sıcaklığın
Yiğit Hasan girdi yirmi yaşına
Girdide ne işler açtı başına
Gitti gönül verdi evli kadına
Sırrını sakladı tek göz odası
Hasan gece oldumu dağa kaçardı
Billur sular gibi, tertemiz aşkımı
Coşkun seller gibi akan yaşımı
Uğruna aklaşan kömür saçımı
Almaya geldim bu gece senden
Olmasa olmazım seni siliyorum
Kendi gözümden sakınıp bakmaya korktuğum
Kışlara aldırmayıp yollarında durduğum
Çöllerden de beter yokluğunda susuzluğum
Kahrettim de yokluğuna çalmadı hiç kapım
Güller solduğunda bülbülün bükülür boynu
Anılar dolaşı soluk yüzümde,
İsyanlar ederim sensiz günüme
Bu aşktan kalan en son hediye
Bir sevgi şiirim kalmış elinde
Titreyen elimle uğraş verdiğim
Sen benden uzaklarda
Benim yanıbaşımda
Biliyormusun resminin gülmesi ne hoş
Kalın bir günlüğe adınla başlıyorum
Hep senden,hep seni yazıyorum
Tükenmek bilmez bir sevgiyle yazıyorum
Sigaram duman duman,
Acep örter mi burukluğu
Kim bilir, kim tanır?
Görse kim takar beni?
Ben kimim ve neyim?
Zil sesleri susmamış midemde
Orantısız terazi hayatın dengesi
Avunuruz mum ışığında,
Geride kalmış güneşi
Neye sarılsak yaşam diye?
Söyleyin hangisi
Yıldızlar kadar uzak,
Cebimle ben
Kaç sabah çıktık yollara...
Deste desteydi cebimde dostlarım
Her harcamamda kayboldu,
Yok oldu dostlarım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!