Kendi gözümden sakınıp bakmaya korktuğum
Kışlara aldırmayıp yollarında durduğum
Çöllerden de beter yokluğunda susuzluğum
Kahrettim de yokluğuna çalmadı hiç kapım
Güller solduğunda bülbülün bükülür boynu
Anılar dolaşı soluk yüzümde,
İsyanlar ederim sensiz günüme
Bu aşktan kalan en son hediye
Bir sevgi şiirim kalmış elinde
Titreyen elimle uğraş verdiğim
GÜNLER GEÇERKEN
Ne zaman bir rüzgar esse
Saçların geliyor aklıma
Ne zaman bir şimşek çaksa
Gözlerimde beliriyor alevin
GÜNLÜKTEN
Gözlerim amalaşıp,siyahlar düştüğünde
İçimdeki denizler,kuruyup çölleştiğinde
Bedenim toprak olup çalılar bittiğinde,
Ve ruhum...
Boğazım da dudağının ıslak izleri
Ruhum da günahın çılgın hisleri
Çal bu gece kapımı
Göklerin siyahlaşmış maviliklerinde,
Bir kuru yaparak belirdi penceremde,
Baharda doğmuş,yazın serpilmiş,
Sonbaharda tükenmişti!
Ayın mat ışığı vururken;
Gözyaşları bir inci gibi parlıyordu
Çakmaktaşı meşaleler;
Pay düştü gün ve geceye
Ben ölgün dağında bir fidan,
içi geçmiş küflü avuntularda
Rehberlik ediyor bana,karanlığın gölgesi;
Sürgünüm ardı sıra
Şair Tunç neylesin, kınamayın her gece içiyorsa
Ne yapsın barış çiçeğine hüzün çiğleri düşüyorsa
Oda ağzını bozup çarpık düzene sövüyorsa
Bırakın şair Tunç’u içsin karanlık odasında
Bir yağmur yağar hüzünle bakar camından
Karanlığın sesizliğinde,
Bir acı hüzün çiçeği açar yanaklarımda
Sen olur mat ışıklarda,
Gözlerimden süzülen yaş
Haykırmak isterim adını,
Sonu olmayan göklere
Orantısız terazi hayatın dengesi
Avunuruz mum ışığında,
Geride kalmış güneşi
Neye sarılsak yaşam diye?
Söyleyin hangisi
Yıldızlar kadar uzak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!