Ey yâr.. hangi gecenin karanlığının karasısın
-hangi sabahın olmayan tan vaktisin
Ey yâr.. hangi sonbaharın yeşil kalan yaprağının
-hangi deli dalganın beyaz köpüğüsün
Ey yâr.. hangi kumtanesinin kaybolmuş halisin
Ruhum dar, kulpsuz kapılara sıkışmış.
Yürüdüğüm yol, tan vaktiyle ıslanmış.
Düşüncelerim, karanlığın içine saplanmış
Yolum uzun, gecem uzun, gölgem uzun ...
Seninle aynı gezegende olmakta yetmiyor
Aynı gökyüzünü paylaşmakta...
Keşke biraz önce gelseydinn..
Bir kaç yıl önce kadar...
Şimdi zaman başka saatleri göstermekte...
Bir tas çorbayı bölüşebilirdik senle...
Bir çocuk kalbiyle, gidişim sanadır...
Gülüşüm, duruşum sanadır...
Susuşum, sözlerim sanadır...
Saçlarımın savruluşu sanadır...
Gidişim sanadır;
Bahar uyanışı var içimde,
Gülümsedin ya
Nasıl da güldü gözlerin
Nasıl da pembeleşti yanakların
Havanın rengi bile değişti
Bir kuş havalandı penceremden
Ağaçlarda güvecin yuvaları
"Savaş Kaderidir Dediler" Haleb'in
Yoksa müslüman değilmiydi kardeşin
Yüzün olsa yüzüne tükürürdü şerefin
Ben utandım sen utanmadın mı?
Bacımın feryadı arş-ı alayı sardı
Nerde o eski İnsanlar ...
Nerde o eski Ramazanlar ...
Nerde o eski Teravih Namazları ...
Canım SAİT DEDEM,
Her akşam Teravih namazını evde kıldırırdı.
Her Veda Hüzünlüdür Biraz... .
Biraz yorgun biraz kırgın.
Biraz eksik biraz fazla.
Sığdıramadı bizi bir nefeslik yere oysa... .
Aslında kimse bilmez, bir hicrettir.
Şehirden şehire gönülden gönüle.
Senin için;
Mavi gökyüzünü kuş olup karış karış gezdim,
Uzak yolları aşıp yüksek dağlardan geçtim,
Bir şehri baştan sona sen diye ezber ettim,
Oysa ki ben; senin şehrinde, bir hiçtim!.
Hoş Gel Eylül...
Ağaçlar eteklerini toplar bu aralar ...
Çiçekler son kez demlenir, tohumlarını saçmadan ...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!