Özlemek diyor şair, bir şehri özlemek ...
Geçmişin geçmemiş hatıralarını özlemek,
Bir sokağı, bir caddeyi, bir ayak izini özlemek,
Bizim de hikayemiz bu...
Ağız esneten öyle boş vaktimiz yoktur bizim...
Gecenin karanlığına eşlik etmişliğimiz var aslında...
Her yeni gün ömürden eksilen bir gün demekken,
Biz geleceğin getireceğini sandığımız mutluluğa çentik atmışız ...
Oysa mutluluk, içindeki çocuğu susturmalarına izin vermemekken...
Değer vermek bir insana,
Ona, onu hissettirmektir aslında...
Unutma, ne sen son yolcusun,
Nede ben bu durakta...
Rüzgar gibi esiriz,
Bir bulutun zamansız fırtınasında...
Can Azerbeycan ...
Canım yanıyor canım .!
Bildiğim hiç bir kelime yetmiyor,
İçimdekileri anlatmaya...!!!!
Aldığım nefesin,
Yokluğunda
Çay misaliydi herşey...
Önce çay renginde karardım
Sonra suyla ıslandım
Sıcak ta demlendim
Sabırla içilmeyi bekledim..
Hatrı kahveye yükledik,
Şiiri çaya ...
Muhabbeti internete kaptırdık,
Kitapları televizyona ...
Komşuyu komşusuz bırakıp,
Samimiyeti dört duvara sığdırdık ...
Sesini, kokunu nasıl özledim ...
Gelsem ve sana sarılsam,
Dalsam ve koynunda kalsam,
Seninle ayrılmayacakmışız gibi yanında yatsam ...
Nasıl bir hicrettir ki bu,
Bir sana hasret bir sana gurbetim,
Vefa borçlarınızı unutmuş gibisiniz, kefil istemiştiniz
Haczedilince gönül evim, anladım ki sahte çıkmış imzanız,
Zamansız fırtınada fare misali gemiden ilk siz kaçmışsınız...
Bir kaptan asla gemisini terk etmez siz bu gerçeği kaçırmızsınız
Ben bu gemiyi bu limana elbet getiririm..
Taşı taş üstüne koymuşta, ev etmiş.
Başı baş üstüne koymuşta, yâr etmiş.
Gözyaşını yaş üstüne katmışta, ah etmiş.
Elleri nasırlıymış, en çok nasırlı elleri severim ...
Hilal kaşlı buğdayı, güneşin sarısına katmış.
Sonbahar sinmiş balkonuma,
Buram buram kış kokuyor örgü battaniyem...
Çınar ağacımda bir hüzün,
Sanki vedalar sarmış herbir dalını...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!