Dişlerken etimi sorgular, bu gece
Sen eskiden kalma günlerin,
Düşlerinden anne…
Çaresiz sözler, anlamsız tümcelerle
İnandırmak isterken kendimi cana
Yollar, yaklaştırsada seni bana
Düşünceler, imkan vermiyor
buluşmaya...
Utanıyorum, sana
üç beş kelam yazmaya
erittim 24 Yaşındaydı,
selvi dalı gibi taze
dağ gibi delikanlı.
erittim de demirken,
yaş akıttım, çelik oldu.
bundan gayrı o yüreği
Yaşamadım sayarım, tüm acıları.
Koşaraktan geçtim çocuk çağımı
İçimde kurulan bu darağacı
Hep beni yargılar, beni asarım.
Kavuşmanın sonu hep mi vuslat?
Uyumakla, bitmez bu gece
Kar yağar ellerime, erir gider
Demlenmeye geldim,
Ey kadeh…
Boşaldıktan sonra
Ağaç oldum yeşerdim
Uzadım göğe erdim
Adem oğlu dallarımı
Darağacı eyledi
İsa’yı göğsüme gerip
Pir sultanı astılar
Düşünmüyorum, neresidir
artık bu yolun sonu?
Kimdir annesi, yada babası
Var mı ki cebinde parası
Merak etmiyorum.
Düşünmüyorum…
ey! aşk ile yanan ateş...
rüzgar olsam savursam
zevkle yaktıklarını...
ey! kudretinden, diz çöktüğüm şehadet,
haşır günü toplasam,
Bir pirinç karyola camın önünde
Duvara dayalı, duvarsa yıkık
bedenim gibi
Soğuyorum, o karyolanın
İçinde yorgan küf kokuyor,
Ben küf…
Ara, ara kanar
Sızım, sızım sızlar
Yaralar…
Çatlaktan sızan gün ile,
Can alır boşluklar




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!