Kendi memleketimde gurbetteyim, sıla hasreti değil yanan bu ateş...
Avuçlarımda mazide kalmış bir mektup sayfası ve yetim kalan hasret mısraları dolu dizelerim...
Üşüyen Ekim güneşinin altında, hüzünlü bir tambur tınısı çalıyor kapılarımı sessizce...
Gelen her misafir hüznün habercisi; her misafir kaybolmayacak anıdır bitmeyen gecelerde...
Oysaki bir bardak özlem koymuştum tek şekerlik umutlarla; onlarsa karıştırmadan gittiler birer birer...
Kendi memleketimde gurbetteyim şimdi, yabancı kelâmlar çalınıyor kulağıma...
Korkuyorum... Üşüyorum...
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta