Gidiyorum, bu yerlerden.
Kıskançlıklardan arınmış ellere gidiyorum.
Kimsenin kimseyi kovmadığı,
Kimseyi başından savmadığı
Yerlere gidiyorum.
Gidiyorum!
Otururuz meclise, devlet kurar, yıkarız.
Labirentler kurar da, bir yol bulup çıkarız.
Asla vebal bilmeyiz, ak-ı paktır yüzümüz,
Başkasının malında asla olmaz(!) gözümüz.
Söz konusu biz isek, bizden olur her örnek.
“Ben”lik ise konumuz; ederiz düğün dernek.
Karanlık bir geceydi, uykuya vardım;
Düşlerimde arkadaş, oldu fincanlar.
Buğulanmış gözlerle, onu arardım;
Ilgıt ılgıt gözyaşı doldu fincanlar.
Kıvrılarak gidiyor, akarsu gibi
Bu dünyada herkes fani
Bilmeyene sözüm vardır
Ölüm Allah’ın fermanı
Ayrılığa nazım vardır
İlkbaharda bir dal gibi
Yürüyorken her gecede sorarım;
Bu yollardan kimler geçti kim bilir?
Eğilip de şu ırmağın suyundan;
Kana kana kimler içti kim bilir?
Durmaz öter, aralıksız böceği,
Bin düşün bir söyle, unutma asla,
Şöhretin cihana dağılsın oğul!
Hakkın kantarıyla tartıp kıyasla,
Yanlışın, önünde eğilsin oğul!
Zengin olsan bile cürmün kadarsın.
Nesiller boyu hep düştü darlığa,
Tevessül etmedi hiç barbarlığa.
Şanına yakışan bir uygarlığa
Bu millet hasrettir epeyden beri.
İnmiyor inişe, çıkmaz yokuşa
Arzın titrediği an’dır bahar.
Toprağın dirildiği an’dır bahar.
Bülbülün, gülü beklediği an’dır bahar.
Temizliğin, berraklığın, arılığın, duruluğun adıdır bahar.
Bahar sevgidir, bahar berekettir, bahar umuttur.
Bahar, “ölüp de dirilmektir...”
Gururunu çiğnetme, savrulursun yellerde!
Böyle meczup halinle, atan seni görmesin!
Namın(!) almış yürümüş, yaşadığın illerde
Üzülecek eminim, vatan seni görmesin!
Boş değildi yıllarca çektiği bunca çile.
Özeti; üç tane halden ibaret,
Ne bilsin serveti, ne bilsin malı.
Bir kibir, bir şöhret, bir de tamahı
Ne bilsin serveti ne bilsin malı.
Almamış dersini, ehil elinden,
Şunu da söylemeden geçmeyelim Baba olmadan Ana olmuyor:D
Şunu da söylemeden geçmeyelim Baba olmadan Ana olmuyor:D
Şunu da söylemeden geçmeyelim Baba olmadan Ana olmuyor:D