Güneşin kumaşından giyinmiş
Yağmurla eğleşip rüzgarla koklaşan hayatın yollar üstü muhabbetiyle
Yel eser yol gider insan eskir han yıkılır
Değiştikçe iklim mevsim
Bir eli kestane toplayan bir hali eski baharlarla evinde oturup bekleyen demden devrandan
Çaya bugusu sinmiş efkarlara saki sunarak
Sönmüş küllere odun kayarcasına hozan bağların yalandan bekçiliğini avutan
Ve obası olmayan sarp dağlarda davara gidecek çoban aramakla tükenmişse nefes
Durmuşsa saat
Okunmuşsa kütükten kundaktan künyede yazılı tavsiye mektubu
Sararmış solmuşsa çığlığı sessizliğin kovuklarında susup sönen yankının
Vardan yoktan doğruyu eğriye eğriyi hurdaya eğirip büken çelişkileriyle belası gani, fenası çok…
Herkesin boş ve yalnız bulduğu her kapıya çark edip tokmak silkeleyen sobesidir
Bayır yokuş yerinden yurdundan sökülerek kol kanatları kırık, arızaları tam teşekküllü uzakların mahali
İplikçi iğneci boncukçu klarnetçi postacı mobilyacı galerici camcı yorgun baygın herkes
Dünya göçünü hediyelik eşyalar listesine sarıp vitrindeki yürürlüğe koyduğu
Olmayınca olmuyor işte geçen giden gün sende bende
Yok dedik ya…
Bazan kıvrım kıvrım…
Kimsenin görüp bilmediği kenardan kıyıdan çığ koparan sökünlere yuvarlanarak
Bazan körükler vurarak varildeki yangına kendi kendisiyle kumara tutuşan
Ucu bucağı belirsiz dik çıkışlı bir merdivenin tırmandığı duvarların gördüğü denizlerde
Tüm hayatını uzaklara götürmek için gecesini gündüze katarak yutkunup can çekişen
Burkulmuş incinmiş sızılar güzergahı sırasında kuyudaki çığlıklar gibi ağıtlarını dışa vuran
veya sancısı hiç geçmeyen şeylerin tümüdür doğranmış lokmalardan ağulu çiğnemler dürümleyen
Derdi kederle, acıyı zulümle defter deftere
Mezarlıkta yitirdiği hayatını arayan sessiz suskun haller durumlar ve akıbetlerin kabalasına tüccar
Darlık yokluk kırpık kesik çevrimler kıskacındasındır tüy hafifliği yahut köpük zerrecikleri bile Ağırlığını sürükleyip taşıyamayacağı ömrün sırtına yaşanmazlarla ören donatan yükün
Bazan bolluk sağlık dirlik rahat mut huzur ve güven toprağında yerli yerindesindir.
Herşeyin kaynagindan doya kana içe sinesinden
Aşk ile oynaşır güzelliklerle sevişiyorsundur ve bazan…
Sündürdükçe söküldüğü yerden kopuşlara doğru uzayan meselerin boyuna posuna
Kısa ölçekli halkalar öyküler kesitler takarak
Nasıl ki insan…
Ay boncukları yağmur kolyeleri ve güneş damlaları gibi gibi uzak yıldızlardan
Kendini seyre dalarcasına hepten tümden sosyal varlık olduğunu
Ve etrafsız toplumsuz yaşamasının asla mümkün olmayacağını
Aidiyet bağını iletişim kaynağını asosyal viranlara haşat ve harap ederek
Kökten temelden sevgisini toprağını Işıklarını karanlığın örtüp kapattığı yalnızlığa tamamlayıp
Eksik gedikte kalan sefil seyirlerin azap öğünleriyle zindanlaşırsa eğer
Her kişiyi bitirip söndüren küslük dargınlık boğumlarının hücrelerine yerleşip sindirdiği
Çöllerden çoraklardan yalnızlık ve cinnet kabukları bağlayan yıkıntılara kapanıp gömüldükçe
Kıran kırana kendi kendini imhaya gider akıbet
Ekim/23
Kayıt Tarihi : 23.10.2023 14:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!