mutlu yuvarında,
rengarenk aşkı yaşayan,
tahta masa ve sandalyede,
ekmeğini bölüşen,
çorbaya şükreden,
yün yatak serili yaylı divanlarında,
muzdaripim aşktan yana!
şikatetçiyim hayattan,
kaç kez selam verdim oysa,
birini alsaydın bari...
bu kadar da be güzelim,
vurdum duymaz olunmaz ki...
naif hallerin,
hatıra kaldı bu kentin zihninde...
ayak izlerin ise misafir, yosun kokan
kaldırımlarında İstanbul'un...
her gece olduğu gibi yine ben;
almışım hayalini karşıma,
nasıl kıskanıyorum bilsen;
başını koyduğun yastığı,
üstüne örttüğün yorganı,
saçındaki tokayı...
vücudunu saran elbiseyi,
sabahları seni ilk gören aynanı,
"nasılsın" dedi,
"mutluyum" dedim...
hayallerimden
umutluydum oysa...
o bunu bilmiyordu!
ne bahar gördük, ne de yaz,
yoktuk sanki Levh-i Mahfuz'da...
talan gördük hep talan,
yalandı her yanımız...
kudurmuş bir silah gibi,
kaç kez doldu boşaldı yüreğimiz...
ne çok dilsiz şimdi cümleler...
görmemişler midir ki ayrılığı?
nasıl da bu kadar vurdum duymaz...
saklımıdır vicdanları en derinde?
altı üstü yirmi dokuz şahit,
ölümdür bir araya getirebilmek,
ne çok şey var söyleyemediğim...
sürekli aklımda sıraladığım,
delice kendime tekrarladığım.
ama nedense her defasında,
varınca yanına;
nefesim kesiliyor, ben kesiliyorum.
ne demek
bir yok'u sevmek?
her an
olmaza düş kurmak...
o senden habersizken,
sen; seni biliyormuş gibi,
Nedir bu halim,
yüzümdeki
sürekli tebessüm,
yürekteki çarpıntım,
ellerimi titreten
yanındaki heyecanım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!