Bir kuşun hafifliğinde, ömrüm gelip geçti,
Günahlar kurşun gibi, ruhumu delip geçti.
Gezegende mevsim artık çok kurak,
Kurumuş vicdanlar, kalpler de solmuş,
Kaçıp gitmiş fıtrat, gönüller çorak,
İnsanlık makamı... böyle ne olmuş!
Nefsimi zincirleyip bir ağaca bağlasam,
Tevbe istiğfar çekip ölene dek ağlasam.
Harcayıp boşa tüketmeyelim kafiyeleri,
Süpürelim belleklerden müsrif hafiyeleri.
Hayat ; nefessiz içtiğin azıcık suymuş.
İşte, vaktin kâsesinde nasibin buymuş.
Bir yanından tutmak lazım bu vaktin,
Yel gibi geçmesin; günlerim, ay’ım,
Durmak lazım arkasında o ahdin,
Bozarsam ahdim, büyük ziyandayım.
Henüz koşmadan, yıkıldı üzerime yıllar!
Günler benim değildi, aylar benim değildi!
Sanki gökten an'lar yağmış da kapanmış yollar!
Güneşin, ay'ın çizdiği yaylar benim değildi!
En son sana uğrayacağım,
Gelincik çiçekleri olsun elinde,
Tanıdıkları da çağır,
Bir nümayişin ortasında,
Çıkart bütün elbiselerimi,
Karanlık, ışığı bir hap gibi yutunca,
Kafa dinler gece, çığlığı uyutunca.
Gündüzleri beşerim, geceler insan,
Esasında gecelerde yaşarım ben,
Evvelce ‘aydınlık nedir’ diye sorsan,
Gökyüzünde güneşi arardım hemen.
Şükür ki şimdi aydınlığım geceler,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!