Çöz saçlarını tel tel
At gerdanına, boynuna
Zincir et, vur boynuma
Esir et, at zindanına
Savrulup gidiyorum hayat yokuşlarında,
Bir rüzgâra bakıyor dalından kopmam,
Kaybolup gidiyorum yalnızlık dehlizlerinde,
Bir gulyabani pençesine bakıyor kalp atımım,
Amaçsız,köksüz, ruhsuz canlı ceset bedenim,
Suskunluğun kahredici ızdırabında kendimden geçmişim,
Ela gözlü nazlı bir dilbere gönlümü verdim,
Baktıkça gül cemaline damla damla erirdim,
Dileseydi önüne dünyaları sermez miydim?
Başkasına yâr olacağını nerden bilebilirdim,
Ezip geçti acımadan, heba oldu eyvah gençliğim.
Ey İstanbul!
Kahpe Bizans'ın köhnemiş kiri, pası
Konstantinopolis'i şehirlerin sultanı yapan pırlanta.
Ey İstanbul!
Peygamberin kutlu müjdesi ile nurlanan karanlıktaki yedi kandil,
Eyüp Sultan'ın, Ulubatlı'nın sancağı mendil ettiği sevgili,
Bin türlü mani çıksa da yolundan dönme,
Ezelden ebede gönlümüzde kızıl elma,
"Kim ne der?" diyerek vaz geçip oturma,
Ezelden ebede gönlümüzde kızıl elma.
Her murat vaktini beklermiş,
Oluk oluk para akıyor oluk oluk akan kan için,
Servetler istifleniyor istiflenen cesetler üstünde,
Taht kuruluyor kemikten saltanat makamına,
Milyarları uyutur sihirli ninni beşiklerde,
Ve soyarlar uyuyanların neleri varsa iliklerinde.
Sürsün sefaları gözyaşı denizi üstünde,
Fakirdi çocuklar,
Arkadaş zengini,
Oyunlar zengini,
Haylazlık zengini,
Kavgalar zengini,
Rüyalar zengini.
Fani cihanda ızdırabın gam değil,
Çevre ördüğün taş duvarın dam değil,
Kırma zinhar söz oku ile can gönül,
Zira kırdığın viranede cam değil.
Nâr ela gözüne sebep,
Aklım gitti, şaştı hesap,
Sakidir, meyleri kezzap,
Felek meramım böyle yazsın.
Namı olsa da peri şan,
Felek sana kem intizarım var,
Her yoluma ördün diken duvar,
Gönlüme dedin "zalime yalvar",
Felek sana kem intizarım var.
Eller erdi çoktan emeline,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!