🔘▪️ Ağız Sütü Büyüttü Uyumayan Türk Nesilleri▪️🔘
Yeryüzü ulu sevgi gücüne Türk ulusu denir. Millet arap ümmet kültürü ifadesidir. Devrim sonrası bu ifadelerin tümü değişecek.
Türk olan bilir bu bilgiyi. Yeni doğum yapan inek, koyun, keçinin ilk sütüne ağız sütü denir. Çok farklı bir tadı vardır. Türk oğulları bu ilk ağız sütünü yaşam da uyutulmamak için içerek büyütülür.
Bugün sanayi süt çocuklarının bunu anlaması mümkün değildir.
İmam ve üfürükçü tarikat ve cemaat eğitimi ile yetişenler, insan ve doğanın yeryüzü sevgi gücü uyutulmayan Türk sevgi ve huzur kültürünü yok etmek istiyorlar.
İklim yasası ve yapay et terörüne yasa ile hangi yetki fırsat sunuyor?
1950-2025 tarihinden bugüne bu terör neden Anadolu ve Türk ulusu koruyor gibi bir hile siyaset hala hakim bu ülkede!
Ağız sütü ve uyumaya Türk sevgi gücü yeryüzünde bitsin diye!
Dede Korkut Atam diyor ki; “O zamanda Oğuz yiğitlerine ne kaza gelse uykudan gelirdi.”
Oğuz Türklerinin, esir olmalarına ve ölümlerine yol açan uykuya “Oğuz uykusu” denirdi.
Yeryüzü sevgi gücü uyur mu?
Elli beş yıldır ağız sütü içerek büyümüş bir oğuz Türk olarak neden uyumuyor, uyarıyor ve uyandırıyorum.
Oğuz boyunun yiğit ve cesur çocukları geç olmadan; ihvancı, mezhepçi ve ırkçı narkozundan, kan uykusundan uyanmalısınız.
Sizden her görüntü sizi aldatıyor. Bayrak, Türk ve Atatürk arkasına saklanmış niyetlere kanan uyuşukluk sizedir bu sözler.
Oğuz Türk niyet okur.
Dede Korkut Kitabındaki, Kanturalı boyunda şöyle bir ifade vardır: “O zamanda Oğuz yiğitlerine ne kaza gelse uykudan gelirdi.” İster istemez bu söz bizi, konu ile ilgili olarak, destanlarda ve halk hikâyelerinde uykuya dalma motifinin yer alıp almadığı düşüncesine götürmektedir. Acaba, Türk kültüründe kahramanın uyuyakalması ve bunun sonrasında başına neler gelmektedir ve boyutları nelerdir?
Tufan boyutu ne olduğunu ilmi sır ile anlattı.
Yapı, muhteva ve fonksiyonları itibariyle Türk halk edebiyatında oldukça önemli gördüğümüz anlatım türleri (mitoloji, masal, destan, halk hikâyesi, efsane ve menkıbe) içinde uykuya dalma motifi ne ölçüde yer almaktadır ve hangi cepheleri ile karşımıza çıkmaktadır?
Atalet üzerine ölü toprağı serilmiş demektir.
Özellikle 1950 süreci sonunda son çeyrek yüzyıl da misyoner dinci kincilik ulusun üzerine sermaye, siyaset ve misyoner dincilik faaliyetleri ile ölü toprağı sererek uyuşturdular toplumu.
Malum olduğu üzere uyku, “küçük ölüm” olarak nitelendirilmiştir. Bir bakıma uyku bir teslimiyettir. Hele bu, Oğuzlardaki gibi yorgunluklar sebebiyle yedi gün sürerse, sonu esarete ve felâketlere yol açabilmiştir.
Ne yedi günü 1938'den bugüne uyutuldu.
“Uykunun ‘küçük ölüm’ sayılması, eski Oğuz geleneklerinde yaşardı. Günlerce sürdüğü için küçük ölüm ve Oğuz yiğitlerinin, çoğu kez tutsak olmalarına yol açan bu çeşit uykuya “Oğuz uykusu” da derlerdi. Bu deyim, “uyuz uykusu” biçiminde bozularak, Anadolu Türklerinin masallarına kadar erişmiştir.”
Tarihten bu konuya verilecek en iyi örnek şudur;
Türk bilim adamı Alimcan İnayet, Türk Uygur kültüründe “derin uyku” için “süt uykusu” ifadesinin kullanıldığını, “Oğuz” sözünün bir anlamının da “süt” olduğunu söylemiştir. Nitekim Anadolu’da doğum yapan inek, koyun ve keçinin ilk sütüne “ağız / ağuz / avuz / uğuz” denilir. Bu durumda “Oğuz uykusu” ile “süt uykusu” arasında bir yakınlığın var olduğu da otaya çıkmaktadır.
"Oğuz uykusu" ifadesi, Türk destanlarında ve hikâyelerinde özellikle de Dede Korkut’ta karşımıza çıkan bir sözdür.
Anadolu’nun bazı yörelerinde bugün çok derin uyku için “Oğuz uykusu”, “Oğuz uykusuna yatmak” “Oğuz uykusu mu uyudun?” gibi sözler kullanılır.
Bunun yanında “Türk Ulusunun Oğuz uykusu gibi çok güzel uyurum.” kullanımı da karşımıza çıkar.
Oğuz uykusu bir bakıma batırlık, bahadırlık uykusudur. Kahramanın uykuya dalması boşuna değildir. Destan, Dede Korkut’ta, halk hikâyelerinde, Köroğlu kollarında, meddah ve koçakların hikâyelerinde bu motif sık kaşımıza çıkar. Aşağıda sıraladığımız eserlerde görüleceği üzere kahramanların uykuya dalması genellikle yorgunluk sonrası vuku bulmaktadır.
Maaday Kara, birgün derin bir uykuya dalınca, sahipsiz kalan hayvanların her biri etrafa yayılır, halkı da aniden ortadan kaybolur. Maaday Kara’nın hanımı Altın Targa, bu durumdan rahatsız olur ve eşini uyandırmaya karar verir. Uykusundan uyanan Maaday-Kara, hemen bahadırlık elbisesini kuşanarak, dört tarafa dağılmış olan halkını ve hayvanlarını toplamak için yola çıkar.
Alp Manaş, Ak Kağan ile savaştayken yorgunluktan uyuyakalır. Düşman onu zincirlerle bağlayıp bir kuyuya atar. Alp Manaş, kuyuda dokuz ay uyur ve uyandığında bağlı olduğunu görünce hayıflanır.
Türk ulusu için Dede Korkut ilmi sır bilgidir;
Ana karnında doğum süresi dokuz ay uyku süresi, yaşamda uyanık kalmak, uyutulmamak için ilk ve son uykudur. Ölüm uyku değil, yeniden doğal enerjiye dahil olmaktır.
Dede Korkut kitabının farklı boylarında da uyuyakalma motifi görülür. Kanturalı derin uykuya geçince Selcen Hatun, başına belâ geleceğini tahmin eder. Kan Turalı’nın atının koşumlarını takar, kendisi de giyimini giyip mızrağını eline alıp yüksek bir yere çıkar.
Uşun Koca Oğlu Segrek boyunda Segrek, düşman elinde olan ağabeyi Eğrek’i kurtarmak için yola düşer. Epey yol aldıktan sonra yorgun düşer, yatıp uyur. Bir casus bunu Tekür’e bildirir. Tekür, Seyrek’in üstüne altmış kâfir gönderir. Atı, Seyrek’i uyandırır. Seyrek altmış kâfiri tepeler, kaleye sokar. Tekrar uykuya dalar. Tekür bu defa da yüz atlı gönderir. Atı, yine Seyrek’i uyandırır. Seyrek yüz kâfiri de tepeler.
Tekür, çare olarak Eğrek’i Segrek’in karşısına çıkarmayı düşünür. Eğrek, uyumakta olan Seyrek’in kopuzunu alır ve kopuz çalarak onu uyandırır. Karşılıklı söyleşirler. Birbirleri ile kardeş olduklarını anlarlar.
Salur Kazan’ı gözünü uyku bürür, sanki küçücük ölüm tutar ve uyur. Casus gelip bunu, Tekür’e bildirir. Tekür de hemen askerini toplar, bunların üzerine gelir, yirmi beş bey şehit ederler. Kazan’ı da yakalayıp bir arabaya elini ayağını sımsıkı bağlayıp götürürler.
Uyuya kalma motifi Köroğlu kollarında da karşımıza çıkar.
Ayvaz’ın Esir Olması kolunda Ayvaz girdiği bahçede kürsülerden birine oturur ve biraz sonra yorgunluktan uyuyakalır. Meğer o bahçe, Dolu Bey’in bahçesidir. Dolu Bey, uzaktan bahçesinde biri olduğunu görür ve adamlarına gidip onu yakalamalarını emreder. Adamlar gelip, Ayvaz’ı uykudayken bağlarlar.
Durna Teli kolunda Ayvaz, Demircioğlu ve Belli / Benli Ahmet, bir-beş-on beş derken bir saat içinde çok sayıda turna avlarlar. Karınlarını onların etleriyle doyurduktan sonra üçü de derin bir uykuya geçerler. Belli Ahmet ve Demircioğlu Kırat’ın kişnemesi uyanırlar. Uyandıklarında etraflarının askerin sardığını görürler. Demircioğlu Ayvaz’ı uyandırmaya çalışır. Seslenir, silkeler sonuç alamaz. O vakit sazına el atar ve onu deyişle uyandırır.
Sonuç olarak, efsanelerin, destanların, halk hikâyelerinin, masalların ve diğer anlatı türlerinin aslî vazifeleri de ikaz, ders, tembih, öğüt değil midir?
İlimden ulusun payına düşen vazife de bu anlatı türlerinden yeterince istifade etmek ve onları yaşatmak olmalıdır.
O Türk bu ilmin devamı bu zulmü bertaraf gücünün temsili ve tarihi adıdır.
Bu bilgileri yaymaya kalkarak içimize yeniden sızma başladığı için yazmak ve yanıt vermek istedim.
Kafkasya geleceğin Filistin'i olmasını istemiyorsanız bugün bu ilmi sır uyarıya göre hareket eder gelecek kuşakların Türk çocuklarını korumuş olursunuz.
Azerbaycan devlet başkanı ve ülkemizi temsil eden tek yetki insanlık tarihinin en büyük ihanetini yapmış sayılacak. Filistin soykırımcı terör örgütünün o topraklara yerleşmesine sultanlık devam etsin diye izin verenleri tarih ve Türk affetmeyecek. Nasıl ki sultan Abdülhamit'in bugün ne olduğu anlaşıldığı gibi. Olan masum aldatılmış topluma oluyor.
♾️▪️Önder Karaçay ▪️♾️
* Yazının bazı kısımları alıntıdır.
Dede Korkut Hikayeleri
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 13:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
▪️♾️▪️▪️TÜRK▪️▪️♾️▪️
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!