Ruhumuzun son deminde hüznün giysilerini üzerimizden çıkaralım
Sevinçler ekelim ovalara, maviş yelkenlilerle kuş sürülerine karışalım
Özlemlerin külünü denizlere serpelim, gökyüzüne salıncaklar kuralım
Sokul yangınıma yar, közü sönmeyen aşklarla yeni baharları karşılayalım
Zor bir sorunun düşünüşleriyle kanar içimiz yar, dökmeden dinle suskularımı. İstersen kollarımdan çivile, dağlardan çığlar indir, bin bir yerimden parçala. Gözlerine her inişinde yaşların, beni bu dünyadan terki diyar eyler. Bilmelisin ki, nefesinin kutsal esintisiyle bu yürek inadına yaşar. Sensizlik ölümse, özlemin zulümse yürek sızım, neden bu koca çınar varlığının sırılsıklam mevsimlerinde kan ağlar?
Gecenin derin kuyularında zamansız ve arsız bir yangınla dişlenen bedenimin düşlerinde, şimdilerde örgülü saçlı bir kısrak yol alıyor, beni yüreğimin kuytularında bir başıma bırakarak. Ruhumun sol sızısı, sazımın en güzel tınısı, gözlerindeki yanardağ patlamasıyla, küf bağlamış yaralarımı dağlıyor. Divit gözlerinle beni ölümden önceki baharlara salıyor.
Her an yanıbaşımda yatmasaydı
Ben bu yükü taşıyamazdım
Sevinçlerime biraz hüzün katan odur
En çaresiz anımda
Issız bir dere kenarını