Sohbet-i Canan’dan İlk Ayrılış - Kavl-i Garib Çoban
İşte bir kozmik şaka da bu...
Sizin tabirinizle dünya derler bu sinemada gösterimdeki bütün bu oyunun başlamasının bir nedeni var mı?..
Zâten olduğumuz gibi kalamaz mıydık?..
Durduğu yerde duran ne var, elbette duramazdık.
Bizim asli karakterimiz özgürlüktür ve özgürlük seçim özgürlüğü demektir.
İnsanların en çok korktuğu şey bir sonraki adımı atmaktır.
Sonra işler birden ciddiye döner vesselâm.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Seçim özgürlüğü, incecikten şu manâya gelir.
Olduğunuz yerde kalmak için bir seçim yapamazsınız.
Olduğunuz yerde kalma seçeneği bile bu tercihte bulunabilecek bir kişiyi uyandırır.
Tek vücud, tek irade, tek kudret ile oynamaktadır.
Cennette tek bir irade vardır ve her dediği olur.
Ama ortada bir seçim varsa seçen kişi oradadır, bu kaçınılmazdır.
Cennetten düşmekten, uyanmaktan kaçınamazsınız.
Dönüp dolaşıp kendinizi gerçekleştirmekten kaçınamayacağınız gibi.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Şimdi ve burada olanla canımı alıyorlar.
Kendini gerçekleştirme gibi...
Kaçınılmazdır, insanın insana ihaneti.
Ama sürekli olan fark edilemeyeceği için unutulur.
Kaybedilir, arayış ve direnişteki ben kurgulanır.
Ve hiç unutmadığın, kaybetmediğin aranır durulur.
Dünya filmi böyle böyle döner.
Yani bu olanı ortadan kaldırmak, geri almak, bundan kurtulmak isteği yok mu?..
İşte buna ben benim ego denir.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Kendinden kaçmak isteyen bir arayış ve direniş.
Aslında âlem cümlesinde faili bulduracak sual basit cidden?..
Kurtulmak isteyen kim?..
Olana direnen kim?..
Hep bir çıkış yolu arayan kim?..
Ve ben işte burada bir kapıcı olarak oturuyorum ve diyorum ki.
Çıkış yolu yok.
Kişi için çıkış yok!..
Çünkü siz O olduğun için olduğunuz şeyi terk edemezsiniz.
Kimliğini kaybedebilirsin ama kendini düşüremezsin!..
Bu an olduğu gibi, olduğu hâliyle mutlaka böyle.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Ve O olan şeyi, olanı, farkındalığı terk edemezsiniz.
Sen sandığın zâten o idrak imkânı olduğun için bu böyledir.
İşitmez misin kendini, yeter bu kadar zulüm.
Ben garib, sen sırrım sığdıramıyorum şiirlere.
Ve aydınlanma olan O olan olmak.
Ben olan Ben olmak.
Daima özü, arş-ı rahman diye bilinen gönüldeki muhabbet budur işte.
Basitçe kendini yık, sarayın, köşkün kalmasın
Ez-Zâhir Benim.
Dünya perdesinde görünen olarak ifade etmede olan olarak açığa çıkmada.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Ama tüm bu gösterime rağmen hâlâ el bâtında kalpte gizli kalan da budur.
Cümle âlem bir vücuttur ve vücutta ikinci bir kalp yoktur, ikinci bir irade olmadığı gibi.
Varoluşun ikinci bir baskısı olmadığı gibi, alternatif bir şimdi ol/an olmadığı gibi.
Sen ben o, O biricik varoluşun ta kendisiyiz.
Ve onu terk edemeyiz.
Mutlu olan, başkalarını da mutlu eder.
Mecnun olup atsanda çöle varını, Rabbin seni terketmedi.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Ve siz o mutlak kaynak olduğunuz için.
Özünde Ben olan O olduğunuz için.
Kendinizin bu farkındalığından kaçamazsınız.
Siz nerdeyseniz O orada hazır.
Ne bu dünyalık putlarla telaşın, çıkış yok!..
Ve bir çıkış bulma umudunuz da yok.
İşte burası kabrin diyor bir avuç toprak.
Dünyada seyahatin tek kuralı şudur!..
Gittiğin yerden aynı şekilde geri dönme.
Farklı bir şekilde geri dön.
Bu aslında o kadar basit ki, olduğunuz şey için bu bedenin ölümü sadece bir bardak daha çay içmek kadar doğaldır.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Bu özel bir şey değil, arkasına bakarak yürüyen mutlaka takılıp düşer.
Teheccüt vakti aklımdan geçenleri, okuyorsun o gibi.
Algıladığınız şey siz olamazsınız.
Ve Subhanallah ki deneyimleyebileceğiniz her şeyin zaten ötesinde olduğunuz için.
O ölüm deneyimi zaten yaşanmıştır.
Var iki Kamil’e El-mumit ismi de yazılmış ve okunmuştur.
Şu fani dünyada ama siz hâlâ öylesiniz.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Aynı şey doğum için de geçerlidir.
Siz doğumdan önce de var olduğunuz için, doğma deneyimi sadece sonsuz doğanızdaki başka bir an ya da başka bir sahnedir.
Ve ölüm de aynı olacaktır.
Yani burada ve şimdi ölebilecek tek şey ölüm fikridir.
Hiçbir şeyin doğmadığını ve hiçbir şeyin ölmeyeceğini görürüz son sahnede.
Kaç kişi mezar kazıyor gördün mü?..
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
İşte bu yüzden sizden ilk olarak şunu istiyorum!..
Gelde bu rüyayı yoran bul.
Doğan kimmiş onu bir bulun hele.
Ve hiçbir koşulda doğmuş kimseyi bulamayınca anlaşılır ki.
Bu fikirden önce gelensiniz.
Uyku ve ölüm kardeş.
O halde uyanma ve doğumda öyle.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Her sabah büyük patlamayla gözün açıldığında.
Ben uyandım diyenin.
Uyanan kimse ondan önce hazır olup.
Bu beden zihin aracında uyanma olayına şahit olması gerek öyle değil mi?..
Ben uyandım diyen kim?..
Uyanan kim?..
Yani uyanma fikrinden, doğmuş olma fikrinden önce hazır olduğunuz için, siz sadece o fikrin kaynağı olan şeysiniz.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Ama ne olduğunuzu hayal bile edemezsiniz.
Dolayısıyla, doğmak olarak hayal ettiğiniz her şey de dahil olmak üzere her türlü deneyim, varlığın zemini üzerine bina edilir.
Yani her zaman ikincildir ve rüya içinde rüya gibidir.
İşte bu sonradan gelip gidenler sizi siz yapamaz ya da bozamaz.
Evet ve Hayır, güçlü kelimeler.
Sorunlarımızın çoğu çok çabuk Evet demekten.
Ve çok geç Hayır demekten kaynaklanıyor.
Devam ediyoruz.
Biz hâlâ bir türlü ilerleyemiyoruz.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Şu andan itibaren bize yardımcı olan kelimeleri atmaya devam ediyoruz.
Elimizi kalbimize, göğsümüze, bizi sıkı tutan ve ilerlememizi sağlayan herhangi bir kasın üzerine koyuyoruz.
Çünkü kendimizi ifade etmek bizi güçlendirir, kurtarır.
Mutluluk anları, bunları tüketin, yaşa onları.
Onların her zaman var olacağını hayal ediyorlar.
Yarın farklıdır bugünden, adı değişir hiç olmazsa.
Umut ile, sevda ile, düş ile.
Keşke hep var olsalar.
Bunları çoğaltın, bunları dağıtın.
Umarım daha fazlasına ulaşabilirler.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir
Beni sevmeyi nasıl bıraktın?..
O gün aklından hangi putun geçti acaba, hala merak ediyorum.
Sen birden sustuğunda, ben ellerimde sevgiyle kalakaldım.
Sanki kimsenin istemediği çiçekleri tutan biri gibi.
Beğendinmi yaptığın işi.
Yarın farklıdır bugünden, adı değişir hiç olmazsa.
Ve buna karşılık nefret için neredeyse hiçbir şeye ihtiyaç yoktu.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
O halde önemli olan nedir?..
Teheccüt vakti, hala olmak istediğim şeyden çok uzağım.
Ey aşk, beni sessiz, çok düşünen, gülmeden ve konuşmadan görürseniz.
Beni oradan çıkar ve sıkıca tut.
Çünkü o ben değilim.
Eğer özünde ne ben denen kimseyi ne öyle bir nesneyi bulamıyorsan.
Neyin ne önemi var güzeller güzeli?..
Biz cânım erenlerin seyran ettiği yerlerin gevezeliğini yaparız.
Bunca söz yerine manâyı süzüp de söylemiş aslında.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Görünen sıfâtındır, anı gören zâtındır.
Gayrı ne hacetindir, sen seni bil sen seni.
Ve şimdi, hadi uyuyalım, sakin ol.
Sahnede ârif rolünde görünenle gafili oynayan arasındaki fark nedir?..
Biz bu dünyadan değil miydik?..
Ham olan şakayı fazla ciddiye alır.
Ne bileyim hikayeyi espri içinde değiştirmeye çalışıyorlar, bazı yerlerin altını filan çiziyorlar.
Mesela kişisel ben aydınlanmak ister.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
İnsan bugün okunmayı hak ediyor.
Çünkü kim, her zaman ve her yerde, olduğundan başka biri olmak istememiştir?..
Ve kim bunu başarmaktan ve sonra oldukları ve olmaktan çıktıkları kişiye geri dönmek istemekten korkmamıştır?..
Bugün, kısacası,insanın kendi sözlerinden kim korkmaz?..
Şöyle demiştir, mezarlık bekçisi
Kaderini kendin şekillendirdin.
Geçip giden lezzetlere katlandım.
Ama kalbim aşkla yaralı.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
İnsana b/akınca, her gün ölüyorum dediğinde acıklı bir şey söylemiyordu.
Gerçek şu ki her gün ölüyoruz ve her gün doğuyoruz.
Sürekli doğuyor ve ölüyoruz.
Bu yüzden zaman sorunu bizi diğer metafizik sorunlardan daha fazla etkiliyor.
Çünkü diğerleri soyut.
Zaman sorunu bizim.
Ben kimim?..
Her birimiz kimiz?..
Biz kimiz?..
Belki bir gün bileceğiz.
Belki de bilemeyeceğiz.
Ama bu arada, dediği gibi, ruhum yanıyor. Çünkü bilmek istiyorum.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Ve sabretmeye zorladım kendimi, ta ki devam edene kadar.
Evet, bizi karşılıksız sevgiye şartlandıran şey sevginin kendisinden çok, duanın gücünün farkındalığıdır.
Ne kadar büyük veya güçlü olursanız olun, içimizde bir şey kırıldığında hepimiz kırılgan ve küçük oluruz.
Hepimizin hayatında en az bir kez deneyimlediği o an!..
Ve ruhum teheccüt vaktine sevgiliydi.
Fakat zilletle sabrımı görünce zillet oldu.
O zaman ona dedim ki, ey ruh, izzetle yaşa.
Dünya bir kabir başına kadar bizimdi, geçti.
Ve ruh gençliğin koyduğu yerdir.
Tamahkârsa özlem duyar, değilse eğlence arar.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Olmuş olan ise, şakanın şaka olduğunu bilir.
Bir şakadaki tüm hikayeler boştur.
Gülüp geçilebilir, düşünceler bir izin verse.
Düşünceleri durdurmanıza gerek yok.
Sadece size her ne söylüyorsa şaka olarak alın.
Karşılıksız sevgiyi öğretmek, başkalarına sizin kadar iyi bildiklerini hatırlatmaktır.
Düşüncelerinizi kontrol etmeye çalışırsanız.
Şakayı fazla ciddiye alırsınız.
En tahammül edilemeyen şey.
Biz tutunuyoruz.
İnsanlara, anlara, kesinliklere, hatta artık var olmayan kendimize ait versiyonlara.
Bağlanma korkudan doğar.
Gelecek diye düşünülen şeyin geçmiş olmasıdır.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Ve yine yıldızlar bize bakar.
Düşüncelerimizin şahidi yok.
Onlara karşı saygılı veya nazik olmamız için hiçbir nedenimiz yok.
Bir varmış bir yokmuş gibiydi sevgili.
Lanetli olduğu söylenen bilmeceyi çözmeye başladık.
Daha rahat bir yer bulamayan ölüler, sevdiklerinin kafalarının içinde kalırlar.
Ve sen her zaman alnındaki besmelenin hatırına buradasın.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyor.
Anılarımızda ve gönül kütüphanelerimizdeki duayla sonsuza dek.
Her şeyin daha iyi olacağına inanmak daha iyidir.
Zaman her şeyi değiştirebilir.
Ya seni en çok yaralayan şey, vazgeçemediğin şeyse?..
Biraz sabırla unutulmazlar unutulur gider.
Sanki şifresi çözülen benmişim gibi hissediyorum.
Hiçbir şey yok, bir anıdan daha fazlası.
Yeni yüzler gelecek, yeni günler gelecek.
Hala biraz canımı acıtıyor ama karşılıksız sevgi buna değer.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Siz sevgisiniz, sevgilerin en güzeli.
Bu insan kitabını uzun zamandır okumayı düşünüyordum.
Ayrıca, teheccüt vakti yolculukları için mükemmel, hızlı okunan bir kitap.insan.
Bunu okuyan var mı?..
Aşk, davadır, eziyet çekmek ise şahit.
Eğer şahit olmazsa dava da yok olur.
Senin hatıraların beni sarıyor.
Beni affet, sadece.
Ve kim istemez ki, kendi olmak için putlarını kırmayı.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Herkes bir şeye tapar, sana yoldaşlık eden senden üstün olmalı.
Kimi güzele, kimi paraya, kimi mevkiye düşkündür.
Onlara karşı işte benim Allahım budur, der.
İbrahim Peygamber gibi, ben batan şeyleri sevmem demezler.
Bazı aşklar besmelenin sırrıdan gelir gönüle Maide olarak iner eylülde başlar,.
Putlarıyla gelip, Ağustosta putlarıyla ölecek olanlara denir aşkın makamından.
Birde helallik isterler.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Benim gönlüm hiç kimsenin hazinesi değildir.
Ancak Hakk'ın hazinesidir.
Aşk diyorum tespih namazıyla aşığın Mah-ı Muharremidir Meryem suresinin sırrı gibi teheccüt vakti!..
Bu dünyada kör olan ahirette de kör olur.
(İsra -72)
Senin kendi sözün yok mu?..
Hep başkalarının hikayeleri, başkalarının şiirleri!..
Ve biz aşka yakınız, şems vakti, gelenin yeri hazır, gidenin yolu.
Gönlümdeki adam bu terk edişi ses çıkarmadan izlemiş, kendisini yarı yolda bırakanları durdurmak için hiçbir çaba göstermemiş.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
(Y.ed - Olduğum Gibi Kim Görebilir Beni Albümü)
Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 28.6.2025 17:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir Kavl-i Pir Şems-i Tebriz’i k.s.
Yerini ancak "özgürlük" tutabilir...
Zaten bir bakıma sevmek
Özgürlük demektir... O da bir "karakterdir",
Bizim olan.
Tebrikler Engin Bey..
TÜM YORUMLAR (1)