Şiir Diye Sattığım Birkaç Hece

Mizgin Teker
61

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Şiir Diye Sattığım Birkaç Hece

kör zeminlerde,
üzerinde çocukluk korkuları,
demirden paspaslar.
kaldırdım attım.
tozu güz olsun diye.
ayaklarımız biraz üşüsün.
zeminin hiçbir suçu yok.

dilinde yabancı bir türküyle
kendini ararken şehir,
içinden konuşuyordu fısıltıyla.
o fısıltı,
pervaneleri döndüren bir fırtına oluyordu.
kimse yok diye değil.
caddeler hıncahınç insan doluydu.
ben yine de namluyu,
boş kalmış bir banka doğrulttum.

vurup baltayı ağacın beline,
oradan omuriliğine,
ve beynine giden o sinire.
gördüm gövdesini de enine.

yıllarım kıvrılmış içinde uyuyor,
kaç yüzyıldan beri varmışım.

ağacın dallarından başka
gövdesi olmayan kuşlar,
şimdi gökyüzüne ayak bağı oluyor.

ve ipi kaçmış uçurtmalar,
koşarken
asfalt eriyip
ayaklarına yapışıyordu.

masalı ezberlemenin verdiği
güven duygusuyla
ve duygularımı hiçe sayarak
yalnızlığın masalına doğru yürüdüm.

yolda sordum kendime,
yalnızlığın masalı mı olur, diye.

sonra o kısmı geldi,
daha önce
hiç okumadığımı fark ettiğim.
telaş, binbir defa.
eyvah, masal bitti.
eyvah, kapandı kapağı kitabın.
kendi masalıma
dipnot düşmeyi unutmuşum.

o berrak gökyüzünü bulandıran şey,
meğer ardından baktığım gözlerimmiş.
biriktirdiğim son damlayı da düşürdüm,
içimin çentikli ovalarına.
ancak bu taştı, var gücümle bile.
sağanak yağışlar başladı,
hiç iç çekilmemiş ovalara,
is sinmiş bulutlara,
yankılar biriktiren dağlara…

bugün sokaktaki kağıt parçaları sevinçli.
akıntıya kapılmış minik gemiler-dir artık onlar.
o derin karanlıkların bilindik tanıkları,
yarasaları
ve güneşin pencere saçakları,
ay çiçekleri.
aynı yöne baktı.

bittiğinde içindeki başkaldırı,
göreceksin.
inatla,
çiçek açtığın duvarları.
—içindeki başkaldırı hiç bitmeyecek.

yüksek bir duvarsa,
özgür ve yalnız.
kaldırım taşları, köşe başları ve
pencere önleridir
ayak izlerinin ardında bıraktığı.
ve kimsenin dönüp dönüp bakmadığı.

bir ağaç yetişiyor tuzlu suların kıyısında.
o fidanın mor gölgesi,
benim çamurlu avuçlarımdan yansıyor.
nasıl da kurcalamıştı
mantığından başka
duygusu olmayan aklımı,
tuzlu su ağacı mı yetiştiriyordu.
yoksa,
ağaç mıydı o masmavi suyu tuzlayan.
neden tuzlanırdı tatlı bir su
hem de hiç yok yere.

görev bilinciyle yürüdüm
merakımı radarlara kaptırarak.
-bir, iki, üç.
tamamen son.
ve üç.-

duvarlara sürterken elimi,
yuttular sesimi.
ama bir gün dağıtacaklar,
çift yönlü köprülere
biliyorum.

keşke
hiç durmadan tuz taşıyacağıma,
yavaşlayıp baksaydım.

salıncak sıramı bekler gibi,
bekledim gelecek güzel günleri.
hazırlık, konuşma provaları,
planlar, programlar, cetveller ve kumpas.

bugüne dek
hep aynı sözcükleri kullanmıştım,
sadece yerlerini değiştirerek.
ağlamıştı bazısı,
önceki yerine uzak düşünce.

daha önce
kimsenin duymadığı
bir cümleye dönüşmek için tüm bunlar,
diyerek onu avuttum.

bu kadar plan içinde,
yaşamak bir rastlantı olamaz artık.

keşke
güneşli bir günde,
öylesine,
güneşten korusun diye
yanına alınan bir şemsiye kadar,
habersiz olsaydım her şeyden.

sevgili dünyayı boyarken
tüm renkleri birbirine karıştırıp,
tüm o çizgileri taşıp,
bulutları sulara indirecek kadar
cesur.

Mizgin Teker
Kayıt Tarihi : 28.10.2024 03:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!