Haberlerde dinledim,Ankarada kar varmış
Sıkı sıkı giyin,üşütme sakın
Yüreğimden yüreğine,sekiz saat yol varmış,
Bir türküyle çağır,
Bir şiir oku benim için,
Ansızın gelirsem,şaşırmayasın.
Yıl bindörtyüzkırkaltı,
Osmanlı sarayında toy bir delikanlı
O sabah heyecanla uyandı
Kanter içinde kalmıştı.
Hemen hocasına koştu
Hocası çoktan uyanmış,
Sana aşkımın ispatı olsun,
Bu gece semaya adını yazdım
Aldığım nefes,şahidim olsun
yıldızlara birbir,seni anlattım
Güneş ısıtmaz,sözlerin kadar
Bu karmaşık düşüncelerle akşam güneşinin batışını seyrederken,titrek bir ses çınladı kulaklarında,
--Pardon,bakarmısınız,sizde kapı göbeği bulunurmu?
Sağına baktı kimse yok,soluna döndüğünde gördüğü güzellik,bir anda herşeyi unutturdu.Allahım dedi içinden,''bunu yaratırken hiçmi diğerlerine acımadın.?
Kıvır kıvır saçları,hafif kalkık dudakları,çakmak çakmak gözleriyle,bir şaheser duruyordu sol yanında.
Aklına forsadaki,Kaptan Kara Memiş geldi.Kendine bir çimdik attı,evet canı yanıyordu,demekki gördüğü rüya değildi.Zaten bukadar güzel rüyamı olurdu.
Şaşkın şaşkın bakarken genç bayan tekrar sordu.
Sabahları gün doğarken üzerinize
Geceleri ay,salarken ışığını
Karanlık zindanlarda kalan bizlere
Bir pencere aralığı çokmu gördünüz
Kahkahayla gülersiniz olur olmaz herşeye
Sen bilmezsin be gülüm,
Bu şehrin gecelerini
Hep ayrılığa namzet
Ve hep vefasızdırlar.
Beklersin,
Ne olduğunu bilmeden,
Dayısı,Orhanında tahmin ettiği gibi sadece yeğenlerini görmeye onlarla hasret gidermeye gelmemişti,zaten yarım ağız konuşmalarından öyle çokta aman aman bir hasret çekmediği belli oluyordu.Yemek masasından kalkıp çaylarını yudumlarken beş on dakika Erzurumdaki diğer akrabalarının durumlarından bahsetmiş sonra lafı öyle böyle Orhanın annesine,amcasının bıraktığı tarlaya getirmişti.Evet Orhanın annesine amcasından bir tarla bırakılmıştı ve bunu tam dokuz yıl gizlemişlerdi.Çok zor olmamıştı gizlemeleri,çünki Orhanın annesi öleli yedi yıl olmuştu,ve zaten mirasta kendisi ölmeden iki yıl önce bırakılmıştı.Tarlanın bir kısmına dayısının çocukları bir ahır yapmışlar,bir ev kondurmuşlar,kalan kısmınada patates ekmişlerdi.Şimdi yaklaşık yedi sekiz yıldır ekilip,biçilen,içinde hayvan beslenen bu arazinin tapusu verilecekti,ve tapu doğal olarak arazinin resmi sahibini arıyordu.Tabii bu durumda Orhanın dayısı,ve çocukları annesinin mirasçıları olarak Orhan ve ağabeylerinden vekalet almak istiyorlardı.Yani nasılsa siz artık gelip orda oturmazsınız.çorak tarla parada etmiyor en iyisi bize verin vekaleti,düzenimiz bozulmasın,diyorlardı.Dayısı bunun için gelmişti,Rahatsızlığı yüzüne vuran Orhana sanki Erzuruma gitmesinden bir sıkıntısı varmış gibi bir ses tonuyla
--Yeğenim taa oraya gelmene gerek yok.Gidah yarın burda notere,bene umumi vecaleti ver,ben şahmettinin üstüne yapim tarlayi.Haa ama ağabeyincilde razi olacah,onlari sen razi edersin daa.
Orhan uyuz olmuştu bikere ve terslik yapmak istiyordu
--Dayı iyide ben tarlamı niye size veriyorum.gelip satarım,üçbeş kuruş eder heralde,dükkanımın çapını büyültürüm
--Oğul hayhay para etsede satsan,para etmirki,çoh çoh igirmi milyar verürler.Ben verim sene para.
--Niye kaçyıldır haber vermedin,ben hastanelere para yetiştircem diye dilenci oldum.Satar anamı baktırırdım.
Azize hanım ertesi gün dersaneye gelmemişti.Hiç kimseye bir şey söylemeden gelmemesi müdür cevat beyi kızdırmış olacakki,burnundan soluyordu.Hilal ve kantinci Ramazana dert yanıyordu.
---Ama olmazki arkadaşım.Haber vermeden gelmemek olmazki,ben bu öğrencilerden para alıyorum.Yarın sınavı kazanamayınca demezlermi,eğitim düzensizdi diye.
Hilal müdür beyi biraz sakinleştirmek hemde Azize hanımı sebebini bilmediği bir şekilde koruma iç güdüsüyle
---Cevat bey hemen parlamayın.Belki geçerli bir mazereti vardır.Biliyorsunuz bu sıralar Azize hanımın problemleri var
---Olmaz Hilal hanımcım olmaz.Problemlerini bizim işimize yansıtmıyacak.Zaten bunu son haftalarda sık yapmaya başladı.Olmaz kardeşim,böyle eğitimcilik olmaz
Hilal müdüre hak veriyor olmasına rağmen,onun bukadar yüzeysel tutum sergilemesine bozulmuştu.Demek yarın birgün bir problemi olsa kendiside aynı muameleyi görecekti.Kızgın bir ses tonuyla çıkıştı müdüre
Hilâl bir saat kadar sonra geri döndüğünde Azize hanımın evinin önünde müthiş bir kalabalıkla karşılaştı.Mahalle sakinlerinin çoğunluğu oluşturduğu kalabalıkta bir komser,iki polis memuru,birde itfaiye amiri vardı.Komser itfaiye amirine soruyordu
---Size kimin telefon açtığını biliyormusunuz
---Hayır komserim,isim vermedi.Bir beyfendi evde hanfendinin mahsur kaldığını söyleyince geldik.
Hilal uzaktan konuşmaları dinliyor,ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Yavaş yavaş eve yaklaştı.İçeri doğru bakmaya çalışıyorduki komser müdahale etti
--Bayan lütfen,olay yerinden uzaklaşalım.Az sonra ekipler gelicek,incelemeye alıcaz
Diyarbakır yurdumun,güzide şehri,
Bir kaç haine kanmaz bilirim.
Yurdunda Ankaradan başka bir kenti,
Başkent diye tanımaz,sevmez bilirim.
İsterse Diyarbakır başkentim olsun,
ben evli bir bayan olarak bu söylediklerinizi(allaha şükür) yaşamıyor olsam da yaşayan birçok kadın adına %100 doğru bulduğumu belirtmek istiyorum ve samimi yazınız için tesk ediyorum.kaleminize sağlık...