Mezopotamya’da aksansız bir dil atışmasında/
doğdu şiir!
günâha tövbeli denizkızlarının sesinden
dinlerken lanetlendi/
gravür baskılı kanatları kanlı İkarus
düştü güneş,
ben geldim anne; sana geldim
giderken;
göz yaşlarınla içime bıraktığın/
son nasihatini yüreğime kilitleyip
yaşayacağım;
son gecenin iniltisiyle geldim...
kusura bakmayın bayan
şairlik telaşımdan;
utangaçlığım imgesel
imgelerim konuşkan!
ben daha cenin iken
pus vuruyor pencerene
giz kokulu
kar taneleri düşüyor ellerine
üşüyor gece
sen de üşüyor musun?
teni tenimi sarıyor
bana Sibiryayı anlat diyorsun
anlatayım dostum,anlatayım hele
sen; beni bana soruyorsun
işte ben beni anlatıyorum dinle
söylesene sen bana Lodos Şövalyesi
harbice kaç masum yürek gördün/
anam gebeyken bana
hüzne aş-ermiş
gülmüyor yüzüm.
kan kusuyorum her gece
umuda doğru, yürüdüğümde
mor bir gölge gibi
arka fonda
ütopik içten tınısıyla
dile gelmeyen
eylemsel bir şiirin,
resmini çiziyorum.
bir aşk militanının;
nedensiz değildir aşklar;
nedensiz değildir ayrılıklar.
gideceksen;
şu arka kapıdan çık
ön kapı rutubet alıyor
dağ doruklarından/
mahremine doğru akıyor;
kızıl fistanıyla güneş
etek uçlarına yapışmış
aydınlığını alarak.
gülüm
sen en yaralı yanımsın,
zaafım var sana karşı
ne zaman
habersiz bir kuş uçsa üzerinde.
haylaz bir çocuğum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!