Papatyalar çok güzeldi kıyamadım koparmaya
İstedim saçlarıma taç yapmayı
Sen çok güzeldin doyamadım bakmaya
İstedim kollarıma sarmayı
Papatya soldu yaprağı döküldü
Sen güldün ruhun bedenimden süzüldü
Kartelanın en güzel rengiyle gülümsüyorsun
Nerden öğrendiysen böylesi endamı
Aslında bu sana bir lütuf sende bana bahşedilen
Lacivert güldün o akşam mesela
Ne kara ne mavi sende hayat saklı sanki
Gün doğdu gülüşün elaya çaldı kehribara döndü
Harcı sensin gecenin
Yangını dindirecek olan su zerresi de sensin
Kasırgamın dindiği nokta
Kör karanlığımın kabrindeki
Sesi huzur veren dehşetimi dindiren
Tam azrailin kucağına düşmüşken
Lal olmuş olsa da dilim
Söz hiç bitmez, muhabbet dinmez
Sevda yüklüyse gönülde
Olurda sessizlikte, gecenin bekçisi bedenim teslim olursa uykuya
Uyursam eğer
Bedenimi terk edip sana yol alan ruhum
Gerçekle masalı ayırt edebilecek yaştayım
Ey ruhumun kadife sesli sızısı
Ne kaldı şunun şurasında akıbete
Ha bugün ha yarın çalınır elbet kapım
Belki sende belki düşte teslim ruhum, alınır elbet canım
Sevdiğim ince sızım
Her zaman arardı yok, hastalanınca sorardı yok
Varlığıyla varım, kokusuyla sarhoşum yok
Sevdayı dile dökmek yok
Sevdanın adı sükut,
Sevgin kime sevdiğine mi?
Ona ise karı ne, sevda sadece gönül harcı
Sanıyorsun gencim unuturum
Yeni hayata tutulurum
Yanılıyorsun ben seni beklerken
Sen yokken
Gelmeyecekken
Yolların yokken
Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtela-yı gam olandan geceler kaç saat
Sahi
Çökünce gece
Uyurken kaç saat uyanıkken kaç asra bedel
Ortalık karardıktan sonra
Pencereden yıldızları izliyorum.
Umut etmiyorum, kızmıyorum, üzülmüyorum
Sadece hatırlıyorum
Eski güzel günlerimi
Bu dönülmez uçurumun beni ne hale getirdiğini
Ey pembeyi seven, güçlü devrilmez kadın
Bir sevdada devrildin
Durup durup turnayı vuran olurdu gözünden
Sen durdunda vuruldun can evinden
Her yıkıntıdan çıkmayı bildin, dirildinde Cıkabilecek mısın bu gönül harbinden,
İnan ölümle cenk ediyorsun ey naif kadın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!