Sesinde can bulan kelimelerim oldu benim
Yüzünde derinleşen öykülerim
Avucunda uyuyan yüreğim tanık
Acımın büyüklüğünü anlatacak dilim yok ağzımda
Ben susarım ellerim düşer kağıda...
Ne çok sevdim anason kokan ağız tadını
Tütüne derdin saran parmak uçlarını...
Ne çok sevdim
Dili sivri ömür yakan harlı doğaçları...
Ve ne çok sevdim tutmazken dizim koşar adım kavuşmalarımı...
Ve benim ne hüznü köy bellemiş gözlerini
Ne karın mekan tuttuğu saçlarını
Ne direği sızlatan avuçlarını
Öpesim var...
O acıların anlına yol tutmuş ağrından
Salt gövdenin yükünümü taşır ayaklar
En korunaklı yerdir göğüsün dağı
tahtasında eşkıya biten....
yufkasına yüreğin ateş düşmüş
kahrı ömre biçilen...
Sesine sağır, sağırına ses veren
yüreğince bağır...
Sen acıma toprak
Uykuma soluk
Huzura açık bağrı
Yüzünde eskiden kalma çocuk
Ben elline dokunan gizli sanık
Uzanır avuçlarına, yükümden sancı
Dilin yine çeker mi silahları Neçe...
Gözlerin savaşları ömre bıraktığı yerde...
Hiç durmadan ağzın barış türküleri okurken hemde...
Ellerin bir duaya durur gibi döner mi dilin adımın geçtiği yerde...
Zerrem diyorum Neçe...
Bu gece yüreğinde uyut nolursun
Göğsün kulağıma ritim tuttursun
Buruna kazılsın kokun
Terimi tenin kurutsun
solukdeşim
aç bağrın sabrına..
sustalı dilin
deşerdi damağı türkü vuranda...
Neçe
dili nasır yüreklerden geçtim
Gözleri ağır hayatlardan
Ve dikiş tutmayan zaman kovalarken ömrü
Yüzünün göğü yarılmış yanakların ıslak
Kalınca öyküler dizdim kışa, hepsine inanarak
Sen öyle kandil ışığında gözlerini çakarcasına tavana
Asılı umutların sonca arzusu...
Bir kuytuluk karanlığa demlerken yasını
Ben salıca can düşürmüş ay ortasında
yol kenarında...
Beklin ocağına kurulmuş sabrı taşında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!