Sabahın en tatlı zamanı çıktığım yolculukta,
Yeryüzü sararıp solmaya yüz tutmuşken,
Güneş gözlerimden iniyor kalbime,
Ve ısıtıyor hayalin varlığımı zerre zerre,
Yayılıyor sonra bir huzur yüzüme, tebessümle.
Soğuk bir kış akşamı yabancısı olduğum şehirde,
Yalnızlığa özlem katıyorum dudağımdaki en sevdiğim melodiyle.
Odama düşen ay ışığıyla seyrederken, düşen titrek kar tanelerini,
Sizden ayrılışım geliyor damla damla gözlerimin önüne.
Alışmak zor gelse de bu yabancı ayrılığa,
Ters esen en şiddetli rüzgârlar karşısında kırılan çiçek misali,
Kırılsa da umutlarım,
İçimdeki kırgınlıkları anlattığımda görmüşsem insanlardaki duyarsızlığı,
En zayıf anlarımı gömüp içime,
Kimsenin acımasına izin vermeden yürüdüm,
“Kim kalmış ki dünyada, ben de kalayım?
Allah’ım günahımla, sevabımla huzurundayım.
Yıllarca dünya denilen serabın peşinde koştum, hâlâ da koşmaktayım.
Yoruldum, dinleneyim derken, baktım keşkeler yatağında uykudayım.
Ertelerken sürekli çalan alarmı, sözde yarın bambaşkayım.
Kabirde açarsam gözlerimi bil ki ey nefsim!
Seni ilk gördüğüm anda sararken tüm bedenimi tutku rüzgârı,
Ve titretirken varlığın kalbimi,
Uzaktan seyretmek seni...
Yakıyor gözlerimi.
Her doğan günle artarken sana duyduğum hasret,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!