Anlamam ben Tanrı’dan, tanrıçadan
Ne tapınırım ne dua ederim
Gece şahım, gündüz kefenim
cehennemse payım,
şiirle mühürlüyüm.
Şayet ölürsem—
Sen Tanrı olsaydın—tövbeler olsun ki—
Yanlışlık eseri,
Kesin yıldızları altından yapardın.
Sol kınında uçuklatan sevinçler,
belki omuzuna saygın insanların yaslanırdı.
Cilveli bir tevazuya bürünürdün,
Garip bir yola düştü içimdeki ses,
ne gidebildi ileri, ne dönebildi geri.
Zaman; sanki bir ip,
çözülüyor sabırla, düğüm düğüm.
Rüzgarın kızı, bir adımdan kaybolan...
Marmara'nın kızıl yelkenlisi Rozemary!
Düşünürsen en güzel şiirlerdir;
Bir ölünün ardından yazılanlar.
Ben de, sıramı bekliyorum.
Zamanın ardınca çekiyorum
kalabalığın ipini
Onların bedenine sızıyor, kendi hayalime sarınıyorum.
Beğenilmek hoşuna gidiyor senin,
Tutulmak genlerinde var.
Rengârenk huzurun,
Bir tebessüm — mola gibi.
Çözdüm yavrum, senin her yerini;
Anlayışının hastasıyım.
Zalim akıyor zaman bize,
sarılacağım dediğin o gün
hiç gelmiyor.
Bekliyorum,
hep aynı melodramda seyr-i sefa
bazıları için babasının gölgesi yeter
kimisi için sağ kolu, sessiz limanıydı
ama bazılarının içinde hiç melek olmadı
ve en çok da o yıkardı bizi
Güneş, unutulmuş bir taş gibi
yuvarlanıyor gökyüzünün terkedilmiş sokaklarında.
Kim hükmedebilir ona,
sanki bir yüreği varmış gibi?
Bir rüzgâr eser,
Sözlerine değer veriyor olmam —
ölümüne seyirci kalacağım anlamına gelmez,
senin gölgenin altında büyümedim ben.
Artık biliyorum
hangi acının iliklerimi sızlattığını,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!