Saniye Bozlu Şiirleri - Şair Saniye Bozlu

Saniye Bozlu

Hayat tekekkürdür seyyah!
Yine çağırır yollar gelir seni almaya,
Gönlün varmaz bırakıp da gitmeye
Ama mecburdur bu gönül hasret ile yanmaya...

Bırakıp gitmek, yay kaşların altındaki ahu bakışı,

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Elimde kapı gibi ayyıldızlı
kimliğim var benim. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. İnsan tacirlerinin eline düşüp botlarla Yunanistan' sularında boğulmam. İstediğim ülkeyi görüp T.C pasaportumla seyahat ederim.. Dinimden utana sıkıla ibadetimi yapmak için tenha köşeler aramam..Beş vakit namaz da kılarım,sinagogum da vardır, kilisemde paşa gönlüm hangisini seçerse onda ibadet ederim.. Kadınım diye utanıp gizlenmem ben "Türk Kadınıyım" ister pilot olurum ister doktor ister asker, o da bana kalmış...Araba da kullanırım, jet de kimse bana sen kadınsın ehliyet alamazsın diyemez...Çocuk da doğururum kariyer de yaparım ...Hem de pırıl pırıl evlatlar yetiştiririm babaları kadar yiğit....
Kimse beni Aslın nedir? Rengin nedir? Cinsin nedir? diye aşağılaymaz o ayyıldızı görünce...Hatta tersine saygı duyar..Binlerce yıllık şanlı tarihimi bilir zira...Hiç köle olmamış hür doğmuş hür yaşamış atalarımı bilir...Atatürk ü tanır..

Ne mutlu TÜRK üm diyene.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Tamam yar o güzel gözlerin yine sendedir
Ver bakışlarını o bende kalsın...
Dokunduğun yerde biter güllerim,
Ellerin sende o bende kalsın...
Gülüşün güneşi gölgede bırakadursun
Kor dudakların sende o bende kalsın..

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Bana bir kalem ver öğretmenim
Sadece doğruyu, ilmi yazan.
Bana bir meslek ver öğretmenim,
Alın teri, emek, ekmek kokan.
Bana bir ahlâk ver öğretmenim,
İçinde erdem ve dürüstlük olan.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Çocukluğumda yerli malını, senede bir gün okula götürülen yiyecek ve içecek günü sanırdım. Büyüdükçe anladım ki hangi meslek dalında olursan ol, kendi çabanla ürettiğin makbuldür. Yerli malı üretebildiğin ölçüde özgürsün. Kendin üretebildiğin ölçüde gerçekten zenginsin.
Çiftçiye minnettarım bu ülkeye kazandırdıkları için, işletmeciye, sanayiciye ama ya mühendisler? Teknolojinin bu kadar hızla geliştiği dünyamızda onlara daha çok muhtaç değil mıydık? Onlar yerli üretmeden kalkınmak mümkün müdür?
""İstikbal göklerdedir" dedi Atam. Haklıydı herzamanki gibi geleceği gören zekası onu ilk uçak fabrikasını açmaya yöneltti. Ama günümüze geldiğimizde malesef dışa bağımlı olmuştuk bu sektörde. Pek çok sektörde olduğu gibi.Seni alnından öpmek istiyorum çocuk.Seni ve birlikte çalıştığın tüm meslektaşlarını.
AKINCI insansız hava aracını göklerde ilk kez ağlayarak seyreden ben ve benim gibi milyonlar için sen bir kahramansın. Bu gerçekten büyük bir adım. Vatana hizmet illa cephede olmaz. Sen vatana en iyi şekilde hizmet ettin. Bayraktar ve ekibi en büyük payelerle ödüllendirilmelidir.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Gecedesin, sessiz ve karanlık bir o kadar esrarengiz,
Gündüzdesin, gökkuşağı kadar renkli ulaşılmaz.
Mavidesin, yeşildesin, pembedesin.
Bir çiçekte, bir böcekte, bir çocukta
Açlıktan çıkmışçasına yenen yemektesin
Tadı damağımda kalan.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

" İnsanlar, gemiyi sağsalim limana getirip getirmediğinizle ilgilenir, mücadele ettiğiniz fırtınalarla değil." Peki ya inandığınız, savunduğunuz değerler için, onları koruyamayacağınızı bile bile gerekirse ölümü göze almak gerekir mi? Eğer, Ulubatlı Hasan misali, bayrağı sizden sonra da surlarda tutabilecek, onu devralacak insanlar olduğunu bilirseniz değer.
Yoksa "dava uğruna ölmek" masallarına inanmayınız. Deniz Gezmiş' in uğruna öldüğü "dava" ne durumda sizce.? Öğrenci hareketi diye birşey kalmış mıdır? Ya da Menderes' in idamı onun düşüncelerini ve davranışlarını "dava" mı kılar, haklı mı kılar? Hangi dava, bu günkü dünya düzenine (limana) gemi bırakmıştır? Hala hatırlanıyorlar. Sizce bu yeterli midir? Dağdaki terörist de bir dava uğruna öldüğüne inanmaktadır. Bu onu haklı mı kılar? Maşa olmaktan öteye taşır mı?
Asıl mücadele, ne olursa olsun o gemiyi batırmamayı sağlamaktır. Bunun için de inandığımız değerleri hayatta tutmak için yaşadığımız ve çaba verdiğimiz her günün daha kıymetli olduğunu anlamak zorundayız. Biz pes eder ya da ölürsek, bir nefer daha eksilecektir o kadar.
Hiçbir "dava" ya maşa olmayın. Ama sizi siz yapan değerlerden de asla taviz vermeyin ve onun için mücadele edin. Ve bu mücadelenin sadece savaş meydanlarında verildiğini de sanmayın. Yaşama biçiminiz, dostlarınız, aileniz ve çevreniz içindeki yeriniz, yaptığınız işi ne kadar iyi yapıp yapmadığınız, bunların hepsi mücadelenizin birer parçasıdır. Ama lütfen ne için mücadele vereceğine sen karar ver. Başkalarının doğruları değil kendi inandığınız gerçekler ve değerler için mücadele verin. Başarı kendiliğinden gelecektir, çünkü tesadüf değildir. " İsteyene nefes, isteyene buğday". Hayat çok cömerttir. Ve tek düşmanınız zamandır.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Batıda pek çok dil konuşulmaktadır. Ama İngilizce ortak bir dil olarak bir bütünleştirici vazife görür. Hatta tüm dünyaya yayılmaktadır.
Doğu ülkelerinin de böyle bir ortak dile gereksinimi olduğu kanaatindeyim. Belki doğuda yaşanan istikrarsızlığın, kardeş kavgasının sonu bu yolla başarılabilir.Ama bunun Arapça olamayacağı aşikardır. Zira Araplar da lider vasfı yoktur ve olmayacaktır. Katar ziyaretimde gördüm ki Arap ülkelerinde bile İngilizce konuşuluyor.
Ama Pers leri ve Farsça yı araştırdıkça farkettim ki, doğuda kullanılan pek çok dilin sözcükleri Farsça dan. Hatta pek çok dilin kökeni Farsça. Türkiye de bile yaygınca kullanılan kürtçe, Farsça sözcüklerle dolu. Kendi arasında pek çok lehçeye ayrılan ve kendini küçük bir coğrafyada bile anlaşılmaz hale getirmiş bu dile de Farsça bilirseniz, en azından anlama açısından vakıf oluyorsunuz. ve Farsça öğrenmeye başladığımda Osmanlıca dan etkilendiğini ondan pek çok kelimeyi almış ve ona katmış olduğunu görerek, Farsça nın bu ORTAK DOĞU DİLİ olabileceği kanısına vardım.
Zamanında batı sınırını zorlayan Persler, doğu coğrafyasına silinemez izler bırakmışlar. Türkler in Turan coğrafyasındaki izleri gibi. ve Farsça bunu hala günümüze taşıyabilecek kadar içerikli bir dil.
Neden olmasın? Neden doğu kendi ortak dili ile bir birleşme, ortak karar alma sürecine girmesin? Neden bu Farsça olmasın? Ama bunun tek yolu vardır. Farsça' nın tüm doğu coğrafyasında zorunlu dil olarak eğitimi gerekir. Sadece İran la sınırlı kalması bugün bile söz konusu değildir. Ama İran daki iç savaş, bu dilin yayılmasını engellemekte. Bir de bu dilin kendi orjinal yazımının latin harflerinden farklı oluşu, bu dilin daha geniş bir coğrafyaya yayılımını engellemiştir.

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Evimizde bir gömme dolabımız var. Temizliğini yaparken içinden siyah bir çizim dosyası çıktı. Bizden önce bu evi kiralamış bir öğrenci arkadaşa ait olduğunu düşündük ve araştırdık. Ama bir sonuç çıkmadı. Dosya nın içinde eskizler, ders notları birkaç ders kitabı ve bir defter çıktı. Defteri okumaya koyuldum. Sırf meraktan. Anlaşılan arkadaş bir köylü çocuğuydu ve köyündeki yaşlılarla sohpet etmiş anılarını dinlemiş, sorular sormuştu. O yüzden bunu söylemeden geçemeyeceğim aşağıdakiler o arkadaşın kaleminden çıkmadır ve alıntıdır. Bütün hakları ona aittir. Haddim olmayarak paylaşıyorum.
""Nasıl gelin gittin nene?""
Bizim o zaman üç gün üç gece düğün yapılırdı.Nişan taktılar, nişanlı kaldım, ondan sonra düğününü yaptılar.
Genç arkadaş bunun gibi pek çok soru sormuş? Üzerine ne giydin? Gelinlik nasıldı ? Vesayre vesayre...Sonra: Dedeyi nasıl gördün nasıl tanıdın? "" Hiç eşimi tanımadım. Bir gün evimize iki kişi geldiler ""Geldik bir kız varmış ona bakalım. Bana yani. İki gün içinde beni aldılar. Başlık paramı ödediler. Hiç sormadılar bana vallah. İki gün içinde birbirimizi gördük evlendik. Kocam öyle yetim büyümüştü .Belalı yetindi. Belalıymış gerçekten. Bir gün herzamanki gibi kocam çok geç geldi. Dedim neredesin? Neden geç geldin? Beni çok kötü dövdü. Odaya kilitledi ve gitti. O gece masanın altında yattım geri döner diye.Sabah kalktım kapıyı açmış tarlaya gidem diye. Tarlaya çapa yapmaya gittim.
Sonra anladığım kadarıyla bir dedeyle konuşuyor bizimki. Hiç sevdin mi? Aşık oldun mu dede? ""Hee ""diyor dede Teyzemin sayesinde bir kız gördüm. Kız çok güzel . Ben buna bir türkü okuyorum aracılarla haber gönderiyorum, o da boş değil. Bir gün dedim buluşalım. En güzel beyaz gömleğimi giymişim içimden söyleyeceğim türküleri tekrarlarım. Evlerinin önüne gittim beklemeye başladım Yok kız görünürlerde. Bir cesaretle evlerinin önündeki kapıdan geçtim bahçeye girdim. Derken gürültüler duyuldu anasıyla babası göründü, hemen yandaki kapıya zor attım kendimi. Meğer kömürlükmüş kullanılıyormuş toz toprak içinde. Dayanamadım çıktım yakalandım tabii ağabeyi beni bir itti ben çamurun içine yüzükoyun. Kaçmaya başladım. Karşıda baraj vardı girdim, yıkandım temizlensin eve geldim. Anam dedi "" Oğlum sana ne oldu. ""Sorma ana"" dedim. İçeri girip uzandım. Ertesi günü anası geldi kızın. Anama ""Oğlun dün gece bizim eve girdi. Başlık parası şu kadardır. Alacaksa alsın yoksa bir daha evimize gelmesin, abisi bu sefer öldürür.""
"Ana bu çok para ben alamam. O zaman söz ver oğul bir daha o eve gitmeyecektin, o kızı görmeyeceksin,yoksa sana analık hakkımı helal etmem."

Devamını Oku
Saniye Bozlu

Dünyadaki şiddetin, geri kalmışlıkların, tüm olumsuzlukların nedeni fikir ayrılıkları değildir. Empati kuramama, karşısınındakinin fikrine saygı ve tahammül göstermemedir.
Bilim gibi kesin ve tartışılmaz değerlerin bile kökeninde, birbirinden farklı teoremlerin ortaya çıkışı yatar. Teoremler ne kadar çoksa, yanlışı eleyip (deney ve bilgi ile) tümevarım o kadar kolay olur. Herkez aynı fikirde olsaydı sizce bilim ve teknoloji bu kadar gelişebilir miydi?
İşte tam da bu yüzdendir ki farklı olanı dışlamak yanlıştır. Çünkü en büyük bilim insanları farklı kişilik ve beyin yapıları sayesinde dahidirler. Ve tabiki aldıkları eğitim sayesinde. Azınlıkta olmaları veya hiç keşfedilememelerinin sebebi ise "değişim" den korkan ve onlarla empati yapmaktan uzak insanlardır.
İyi de hepimizin bir kapasitesi ve bakış açısı olduğu düşünülürse, bu işin içinden nasıl çıkacağız? Tabiki eğitim ve "sevgi"yle. Sabırla..
İşte burada çocuklarımızın eğitimi devreye girer, zira yarının gelişmiş teknolojisinde ve dünyasında yaşayacak beyinleri bizler yetiştiriyoruz, bizler o tuğlaları nasıl örersek, onların "kişilik duvarları" öyle yükselecektir. Buna Allah vergisi (gökkuşağı çeçişliliğindeki) yeteneklerini ekleyecekler ve geleceği oluşturacaklardır. Yalvarırım çocuklarınıza "sevmeyi" ve "öğrenmeyi" öğretin.

Devamını Oku