Bir dağın yamacında duruyordu.
Gövdesi sertti, ama içi ezikti—
çünkü bazı dağlar sadece taşla değil,
suskunlukla da yükselir.
Ayakkabılarının tabanında
Bedelini Ödeyenlerin İmtihanı
Bir çınar gibi köklerimden söktüm kendimi,
gölge olsun diye, senden önce toprağa bıraktım.
Sonra öğrendim ki, gölgeye muhtaç olan bendim,
sen ise yalnızca serinliğin adını ezberlemişsin.
Zamanın karmasasi altında geldin bana,
Nefesimi kesip durdun, dusuncelerime el koydun
Çırpınışlarımda karsimdaydin , nasil geldin sessizce
seni değil, seni sevmeyi, sevdim
seni degil seni özlemeyi sevdim. Senden gelicek en ufak bir haberi
Gündüzleri bekledim, geceleri bekledim,
Bembeyaz Bir Gürültü
Bir sabah, şehir bir bardak sütün içine düştü
ve herkes, kendi elini bile tanıyamadı.
Sokaklar birden süt koktu,
duvarlar kireç gibi sessizleşti,
Ben seni seveceğim demiştim,
en güzel şekilde,
yani içimdeki tüm ışıkları sana yakarak…
Sakındım seni,
yüreğimi usulca avuçlarına bıraktım.
Ben sana bakmaya kıyamadım lan,
dilimde küfür vardı,
ellerimde taş,
gözlerimde yangın,
ama sana gelince
elim titredi, sesim sustu.
Belki adımı anmıyorsun her zaman,
belki gözlerin benimkilerde her an durmuyor,
belki bazen farkında bile değilsin varlığımdan…
ama ben, çoktan yollarımı sana kurmuşum.
sana adım adım yaklaşmışım;
Ben ve Kendim
Bir odanın ortasında iki sandalye
birine Ben oturur, ötekine Kendim.
Aramızda sessiz bir masa, üstünde kırık bir fincan,
buharı tükenmiş bir çay, kabına sığmayan bir gölge.
Annemin Diktiği Bez Bebek”
Annem dikti onu.
Elinde hiçbir oyuncak yokken değil,
elinde zaman yokken yaptı.
Uykusuzluğun, yorgunluğun arasında
Sen…
garip bir adamdın.
Herkesin ortasında ama kimsenin yanında değildin.
Gülüşlerin topluluğa karışırdı,
ama gözlerin hep başka yere bakardı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!