Sen:
Ben hep beni anlamanı bekledim,
Anlamadığını bildiğim halde sustum.
Anlatamadığım yerlerde kelimeleri değil, sessizliği seçtim.
Sen suskunluğumu kabulleniş sandığında,
Aslında ben çoktan gitmiştim içinden.
Eğer Gelecekse
Eğer biri gelecekse,
sessiz gelsin.
Kapı çalmadan,
kırmadan,
Elim Sende, Gönlüm Sende
Küçüktük…
“Elim sende” derdik neşeyle,
bir ağaç gövdesi, bir duvar gölgesi
bizim dünyamız olurdu.
Rüzgâr, sabahın ipliğini çekip pencere perdesini kaldırdı,
havaya bir cümle yazdı görünmez mürekkeple.
Bir merdiven sahanlığında çarpıştı iki susuş;
toz kalktı, nabız hızlandı, ihtimaller çoğaldı.
Gün, omzundan kayan bir çanta gibi yere indi;
Eminönü Sabahı: Köprü, Balık, Ekmek, Emek
Gün daha yeni açarken
köprünün demirine omzunu yaslar bir şehir.
Misinalar ince bir yağmur gibi suya iner,
kurşunlar dibe sözcük taşır,
Eşiğin Taşı Konuştu
Gece, pencerene bir gölge bıraktı
sokağın nabzı usul usul çekildi içinden
bir bardak suya eğildin
yüzünde halkalar açıldı
Düşünürüm bazen, neden böyle oldu,
İnsanlar birbirinden, neden vazgeçiyor,
Arkadaşlıklar soluyor, sevgi kayboluyor,
Hayat kısa, ve değerli,
Eylül,
beni usulca bir eşiğe getirir.
Bahçede nar kabukları ince bir sır gibi açılır,
çatlağından sızan ışık, içimdeki eski bir odaya düşer.
Orada, duvarda asılı kalan gölgemin yanında
adını söylemeden anılan bir yorgunluk durur.
Ey Sonbahar, Sen Ona Yazdığım Bir Mektupsun”
Ey sonbahar…
Sen ona yazdığım bir mektupsun.
Sarı bir zarfın içinde,
Gönderilmemiş,
Filistin
Batinin baris sembolu
Zeytin dallari
Filistinin
kumlu topraklarinda
Sahitlik ediyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!