hayat zor be oğul
bunlar da geçer elbet
zeytin ağacının gölgesinden
yükseliyor güneş
saracak yaralarını
açıkta kaldım
denizi kirleten ırmağın kapısında
yeni bir yol aradım
kesişti yollarımız
su içtim, baş üstünde tuttum
sabah koşusunda birden
uçurumun kenarına atıverdi meşaleyi
aya karşı durup
sonbahar ateşini giyindi
düşlerinde susuz fesleğenler
gökyüzüne doğru ikindi rüyasında eylül
aynalarda gördüm yıllardır
süren uykunun düşünü
saçların mıydı
seni kördüğüm eden
rüyalardan geçtim
kendi ölümüme götürdü düşler
yol boyunca izlediğim sararmış yıllardan kalan
gerçekliğe vardım biriken sonsuzluğa aktı bir ömür
gördüm, ölümün bir uyanma olduğunu
1.
kalbimin üstünde bir avuç güneş
kudüs ışığı
cilalı taşlardan kayıp yüzüme vuran şeffaf
silik hatıraların üstüne doğan güneş
çiçek sepeti sanki gelinlik kızların kolunda
sabah koşusunda birden
uçurumun kenarına atıverdi meşaleyi
aya karşı durup
sonbahar ateşini giyindi
düşlerinde susuz fesleğenler
gökyüzüne doğru ikindi rüyasında eylül
eğsem dallarını ruhumun
gelip konsa kuşlar
göğün açılmış bahçelerinden
çiçekleri duysa kuşlar
anneme
sulardan geçtim
çocukluğumun zerdali ağacına tırmanma saydamlığı
her seferinde annemden geri dönen bir istekle körelirdi
ağaçtan düşen meyvelerin sesine toplanır
yaktım bütün resimlerini ayın
dağıttım güneşin mektuplarını
kapalı kapılar önüne bırakıp geçtim bir gül gibi
kendi coğrafyamda geldi buldu
beni hüzün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!