kuşların kanatlarında yaralı
yaşlı bir bedende doğunca aşk
içimizde uçan kuşlar uzak
yıldızlara, nehirlerin suyuna
serçelerin dilinden
hançerle kesilmiş bir dilim
suyu gördüm
yaklaşan gecenin haykırışları arasında
gaipteki kesif sisi ateşin
akşamı yordu suyu taşırdı
eşyayı kaldırıp
hakikat minderinin altına sürdü gizli bir el
döndüm bir gün
ağlarken buldum gökyüzünü
denizlere sustum
son bir kez köşede durup
el salladım geride bıraktıklarıma
kimsenin bilmediği sırlar açıldı
kimsenin görmediği rüyalar
kendi başına dağlarda
düşüncenin menzilinde yakarışında rabbine
yalnız seni tanıdı dağlarda hıçkırıklar
yalnız seni kucakladı gökte yıldızlar
içimizde
çiçeklenen ilk sıcaklık
kar sesiyle yürüyen
göğe uzanan
rüzgar ve arkadaşlığımız
hayatım küf tutmuş sonbahar
yapraklarının üstünden kayıp geçti
gecenin izlerinde nefesim
alacakaranlıkta kayarken bir ışık
ölümün üstünden atlayarak
gelip hayalimle birleşen yalnızlık
sen parmaklarında işaretli
tarihi şehirleri besleyen ay
baharın dilimizdeki adısın
ruh taşıyan gemilere
gökten inen yük
rüzgar ve düşlerimdeki sır
gece bahçende ay
ışıklarıyla dolduruyor evi
ağlamaya başladığında müzik
derisini soydum yüreğimin
kalbinden dökülen kelimelerle
güzel eğip yüzünü
aya dönmüşsün
gül kırılır da
utanırsın hicabından
dikenin merhametine yaslanır
taştan betondan şekillenmiş bedenler
gülen insanların buzdan yapılmış
heykelleri ile dolu dünya vitrini
sahibini güldüren oyuncaklar gibi
denizin uzak kıyısında kayaların yüzüne çarpan
virane kalbim kırık bir dal parçası sanki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!