Şair Şiiri - Necati Siyahhan

Necati Siyahhan
13

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şair

o şairler ki hepsi unutuldular
bir mısrada verdiler son nefeslerini

ben kendimi bodler’in şiirlerinde unuttum
la mort des amants diye diye hırpaladım kendimi
harcadım tükettim,unutturdum ben kendimi
senin de beni unutman gerekiyordu
artık bunu bilmen gerekiyordu

bir ekim gecesiydi
vaktiyle kokularınla bezenmiş haldeydin sen
ben
sana mısra mısra gözyaşlarımı okuyordum
bir türlü anlamıyordum
neden sürekli bu korku bulaşığının içine batıp batıp çıktığımı
ellerinle yanık karanfiller gibi gözlerimi eşeliyordun yalnızca sen
o için büyük yanardağlar gibi patlarken
bana bakıp bakıp beni
o erkeklik hallerimin içinde sanıyordun

oysa ben o değildim artık başkasıydım

o en yenilmiş gözlerimle tersine içerlenip
iki yorgun yaprak gibi süpürülmeyi beklediğim o gece
ihtiyar bir gemi gibi batmıştım, karadenizin dibine
sen yalnızlığıma hükümdar bakıp kederlenen
bütün buğulanmış bardaklar gibi kanatlı
ve hiçbir dudağın ısıramayacağı kadar
sıcak diye yazmıştın gözlerime dair
şiirlerinde

oysa şimdi yalnızca
soğumuş gözlerimle unutlmayı bekliyorum mısralarında

la mort des amants
sevimli gecen tüm kokularını kaybetti ondan sonra
o bütün kokularını kaybetti, beni tanıdıktan sonra

o ekim gecesi
neydi, ne zamandı hatırlamıyorum bugün
iki çocuk
bir sokağında dibinde ıslak sigaralar gibi mahçup oturmuş
a Saint-german jazz havalarını yaşıyorlardı gözlerinde

birbirleri için bir şeyler çalmışlardı
her hallerinden belliydi
kendilerini
vurulmuş kuğular gibi gölet kenarlarında buluyorlardı
yaseminleri birbirlerinin saçlarına
birer yıldız gibi gözbebeklerinden takarken buluyorlardı
çiçekleri kimin tarhından çaldıklarını
hiç mi hiç hatırlamıyorlardı
yalnızca bozulan uykuların derin tenhalığında
nefes nefes geçirilen o anların sıcaklığıyla parlatıyorlardı
bu yıldızsız geçen bütün gecelerini

bir sığınak diye birbirlerinin koyunlarını bulmuşlardı
artık bir yaşamak tasarlıyordu, her şeyden öte

işte o zaman sönüyordu sokak lambaları
gece içinden bir çocuk çıkarır gibi çıkarıyordu kendini
ikisi de işte o zaman anlıyorlardı kendilerini

ömürleri yürek kırıklarıya dolu bir mezarlık olan kendileri
her anları bir taziye her günleri bir cehennem olan kendileri
ne bir tadı kalmıştır onlar için bu yeryüzü dünyasının
ne bir günü kalmıştır, çiçekler içre bir mevsimden geriye

sevgilerini ahir gününe saklayan kalpleri olan aşıklardı her ikisi

onlar sanmışlardı ki bu yeryüzünde yalnızca birbirleri için yaratılmışlardı
bu yeryüzünde kırık bardaklar gibi ayrılmışken onlar
bir buğu gibi tutacağını sanmışlardı birbirlerinin
çünki onlar
aydınlığın bütün tonlarını birbirlerinde keşfetmişlerdi
kaptansız bir gemiye benzeyen yürekleri istikamet diye birbirlerini seçmişlerdi
istifham sefiri olan gönülleri din diye birbirlerini kabul etmişti
oysa ne büyük yanılmışlardı onlar ne büyük bir yanlış yapmışlar

onların ki yalnızca ölmeleri gerekiyormuş
yaşamak yasaklanmıştır artık yaşayan her şaire
öğrenmeleri gerekiyormuş ikisinin de

volt ii.

bütün cezaları kesilmiş bir hücredir
çeperleri yüreğinin
kapatılmış bir zamanın kapısından bakılır
derinlerine o odanın
yalnız zifir karanlıktır
gözüken penceresinden
rutubet
ölümün tepesindeymiş gibi çıkar nefesi
içerdekinin

bir çocuk düşürecekmiş gibidir ve hep
gecesinin içinden gece

mumlarla teselli edilmesin, bırakın!
bile isteye hüküm giyen o
hiçbir ışık aydınlatamaz artık o odanın çeperlerini
gelen ziyaretçiler ki
yalnızca zorlar sessizliği parmaklıklardan
bağırmaya hazırdır işte
gözyaşı yüklenmiş o duvarlar

ağlayamaz o duvarlar
ağlayamayacak hiçbir zaman
çıkarmadıkça esir yeleğini içerdeki
içinden taşsa da bin yıllık bütün duyguların seli
aşamayacak asla
çelikleşmiş göğsünün ötesini

esirlik bir payitaht olmuştur artık aşkı terk edenin odasından
hürriyeti yoktur, hayır bir daha olmayacaktır içerden çıkanın
yazgısından

Necati Siyahhan
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 10:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!