Yüzüme gülüp arkamdan vurdular,
Sonra dönüp "Neden kırgınsın?" diye sordular.
Kanayan yerlerimi gösterdim, sustular.
Çünkü gerçek, en koyu karanlıkta bile
Bir kibrit çakılışı kadar çabuk
Yakıverir yüzlerindeki maskeyi.
Bıçağı saplar, sonra ellerine bakıp
"Nasıl kıydın?" diye sordular.
"Bak, kanayan senin vicdanın!" dediler
Kendi günahını kâğıda sarıp cebime koyduar.
"Sen hatalısın," diye avuç avuç tuz serptiler.
Ağzımı açtığımda "Sus!" dediler,
Sanki dilim, onların utancını taşıyormuş gibi.
Oysa ben, kelimelerimi yutarken bile
Yüreğimde bir çığlık biriktirdim:
"Siz, kendi karanlığınızla yüzleşemediniz!"
Yıllarca kendi aynamda kırıldım
"Belki ben hatalıyım," dedim,
"Belki gerçekten bendedir kabahat."
Ama her adımda söküldü düğüm;
Onlar itiraf etmese de
Kırılan tarafın hep ben olduğumu
Çatlaklardan sızan ışık fısıldadı.
Sonra anladım ki zulüm,
Kılık değiştirip gezer aramızda
Bazen bir dost sözü, bazen sırtımda
Ansızın saplanan bir bakış.
Ve her darbe, onların defterine
Kendi korkularını yazıyor aslında;
Ben sadece bir aynayım,
Yansıttıklarını görmek istemeyenlerin…
Bir defter açıp adımı kazıdılar,
Her harf, bir yalanla çerçevelendi.
Ben sustukça "Kabulleniyor," sandılar.
Oysa sessizliğim, onları kendi sesleriyle boğdu.
Çünkü yalnızken duydukları fısıltılar,
"Bu oyunun son perdesi sizin düşüşünüz olacak!"tı.
Zamanla anladım ki korkuları büyük
Yaptıklarını aynada görseler kaçarlar çığlık çığlık .
Ben ise dimdik durdum.
Çünkü doğruyu savunmak, en ağır zırhımdı.
Her ezilmişlik omuzlarıma yük bindirdi
Ama sırtımda taşıdığım yükler,
Bir gün onların mezarını kazacak güç oldu bana.
Şimdi biliyorum:
Yılan kendi zehrinden ölür en son,
Narsist, söylediğiyle yüzleşemez.
Duvarlar örer yalanla,
İçinde kendi çığlıkları çınlar.
Ben yürüdükçe adımlarımın sesi,
Onların vicdanını ezer usulca.
Ben kapıyı çaldıkça titreşimlerle yıkılır putları
Çünkü her gece yastığa baş koyduklarında,
Düşen her adımım, uykularını sarsar.
Çünkü gerçeğin sesi, en kalın duvarları bile titretir.
Artık ne sözlerine kanarım ne oyunlarına,
Ne bıçak korkutur beni ne yalan,
Çünkü her düştümde kalkmayı öğrendim.
Her sahte suçlama bir tohum gibi kök saldı yüreğimde.
Büyüdü, dallandı, göğe uzandı…
Şimdi o ağacın gölgesinde oturup
Onların korkularını izliyorum
Bilsinler ki;
Zulümleriyle besledikleri, benim direncim oldu.
Ve şimdi,
Onların korktuğu o aynadayım
Yansıttığım her şey, kendi gerçekleri!
Öfkem değil, sabrım yıkacak o sahte tahtlarını
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 15.4.2025 12:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!