Kırık dökük hayallerin kıyısında pamuk ipliğiyle yaşıyoruz.
Dolu düşü gönül bahçemize hasadımıza ağlıyoruz
Kahrolası dünyada hayat bir bize mi küstü be arkadaş
Her gün batımında celatların elinde idam ediliyoruz.
Suçu suçluyu bulmak olmuş adalet
Hakkın adına etmişler ihanet
Tuzak kuranlarda olsa da dalalet
Durmadan Ceza kesiyorlar, sanki ibadet
Kimseye kalmadı onlarada kalmaz
Başımı kaldırıp gökyüzüne bakabilmeyi özgürlük çığlıkları sayıyordum. Yalın ayak taşlı yollarda dikenler parçalarken küçük bedenimin yol bilmez ayaklarını, hayallerle yaşardıım.
Ölümün kucağına terk edilmiz sahipsiz gecelerin zifiri karanlığında var oluşuma koşuyordum. Eski yaralar kıyametinde büyümeye çalışıyordum. Yaşım yaş almamışken ağlamaktan gözyaşlarımın kuruduğuna şahitlik ettim.
Korkunun en ilahisini, dejavunun her çeşidini hastalıklı günlerime yaydım. Okul yolunda düşman çocuklarıyla kavgalar biriktirdim. Çantamda kitaptan çok taşlar vardı, kendimi katillerden koruyordum. Nefes nefese korkudan kaçarken çaresizce kan görüyorum. Dişlerim dökülünce avuçlarıma, istemeden cellat oluyordum. Sonra ay ışığı altında yıldızlar saymaya başladım. Hiç kimsenin haberi olmadan gecenin bir yarısı harmanın kıyısında yıldızlar birktirdim. Ulaşmak istediğim tek yer onlardı. Umutlarım doğuyordu gün batıpta herkes uyuduktan sonra. Zamanın hızına bürünüyordu ruhum. Çirkin yüzümü saklamayı aklım kemale erince öğredim. Gülüşümün ısıtmadığı gözleri, kaçıncı ölüşümden sonra farkettim. Şimdi saklanıyorum herkesten ve herşeyden yapayalnız bir başıma hayallerimde demleniyorum. Kadeh tokuşturuyorum yıldızlarla. Ay ışığı asılıyor sakallarıma, Kitapların ortasında birşeyler arıyorum. Kaybolduğum benliğimde hiç oluyorum. Kuyularıma ipler salıyorum, kendime yetmeyen duygularımla. Aşkı arıyorum şu yaşımla oysa dökülmüş ruhumun dişleri ihtiyar bir alemdeyim.
Alzheimer hastalığına yakandım, herkesi hatırlıyorum ama kim olduklarını bilemiyorum. Aynada baktığım kendime
ben bu kişi çok iyi tanıyorum diyorum ama kim olduğunu hatırlamadan. Yıllarca anlatamadım kendimi şimdi hatırlamıyorum anlattığım yıllarımı. Unutmak insanoğluna en büyük armağan derdim hep şimdi bana müjdelendi bir hastalıkla...
Kısık sesli bir fon müziğiyle seni yazıyorum.
Adının başharflerine birer çiçek ismi bularak.
Sadece çiçeklerden olsun istiyorum,
Başıma taç ettiğim adın.
Seni ne kadar çok sevdiğimi,
Sensizken değil seninle olunca anlıyorum.
Demir duvar kahrı mahşer
Ebedi azab yüzü neşter
Ey yaratan insanlarda şer
Mahkeme salonunda bir beşer
Yüzler asık, ölüm melekleri yakın
Evin dağılmış otağın yıkılmış
Kuyularında buğdayın kalmamış
Misafin kesilmiş yolun unutulmuş
Hele gel evini yurdunu gör babam
Mersiyede çağırırdın imam hüseyini
Rahman olan Allahın
Rahim olan adıyla
Ey Melik, sahibisin alemin
Mümin'ler aşığın senin
Kuddus ruhumuz kuddus ey yar
Sana aşıkların SELAM ı var
Aşkım içinde nar benim
Ruhta kan benim
Suda can benim
Yolcusuz yol benim
Gözle görebildiğin okuduğun kadardır
Gönülle gördüğün Deryadır ummandır
Harflerle okursan fani bir candır
Gönülden okursan abı hayattır
Yolun sonu bilinse bu yol olur mu
Bülbülün güzel sesine kanma
Karga hakkı bilmez mi
Gül kokusu mistir amma
Diken aşkı bilmez mi
Yanmaktan mı korkarsın



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!