Kaybolmuşum kendimle, bir savaş var bilmediklerimle. Kazananı olmayan bir savaşın ortasında ne kaybediyorum ne de kazanabiliyorum. Bir adım ilerisi uçurum, kaçıp kurtulmak istiyorum, ayağıma bağlanmış sarmaşıklar izin vermiyor. Uçurumun kenarındayım ama ölmüyorum. Hergün korkularla yüzleşiyorum her gün ölümün kıyısında yürüyorum. Uçsuz bucaksız bir uçurum bir düşersem öleceğimi biliyorum.Bazen vazgeçip kendimi bırakıveriyorum uçurumdan aşağıya geceden sabaha ölüyorum gün doğumunda diriliyorum. Hayat bu, mintanlarımı yırtmaktan hoşlanıyor. Yalın ayak cam kırıkları üzerinde kefaret ödetiyor. Susuz toprak gibi gönlüm çatlamış her yeri perişan bir halde ve harabeye dönmüş gönül evim. İnsan içinde yaşarken ölür mü? Susarak konuşup, gülerek ağlar mı? Ya ben eksiğim ya da duygular yalancı. Kuru gürültü safi şu yaşantım. Belki bir gün uçurtmam olur özgürlüklere onunla koşarım, alıp götürür benide uçusuz bucaksız gökyüzünün en derinlerine. Kim bilir belki küçük prense denk gelirim. Birlikte dolaşırız, o çocukça bedenine büyük elbiseleri nasıl giyidiğini ben de büyük bedenime çocuk elbiseleri neden giyindiğimi anlatırım.
Seni benden ayıran dünya utansın
Yazan kalem ile kader utansın
İçime ateş salan aşk utansın
kolsuz kanatsız koyan utansın
Gözlerimdeki ışığını çalan nur utansın
Yakubu karanlıklarda
Yusufu kuyularda
Yunusu denizlerde
Bırakan var
Kırıldı neyi varsa sevginin,
kiralık katillerin elinde.
Sağnak hüzün yağmuru var,
şeddsiz şahitsiz tepelerde.
Vurgunlar sarmış gönül deryamı,
türküler söyler rüzgar dilinde.
Ay ışığı dolarken ruhuma
Salıncaklar kurdum otağıma
Hayallerimi avutuyorum
Yalnızlığın kollarında
Ömür yolculuğunda
Ne acı şey yalnız ölmek!
Kimsesiz gömülmek.
Ne bir yağmur ağlar,
Ne bir fırtına kopar.
Ya da kopsa bile,
Kimsen olmadığın İçin kimse bilmez.
Gün batmadan gitme
Işıklarımı yanında götürme
Hüzünleri sırtıma yükleme
Zaten çok dertliyim
Bir de sen ekleme
Çöplükte gül biter mi
O gülün kokusuna bülbül gider mi
Bülbül güle gül bülbüle küsmez mi
Eski aşıklar sır olup bitmez mi
Ne olursa yerinde olur
İnsan yaşamı boyunca hep bir yön belirler kendine. Kimileri bunu bilinç bir şekilde gerçekleştirir. Kimileriyse tek yön istikamet devam eder.
Kendimize yön belirlememizdeki birinci temel etken ailedir. İyi bir eğitim, güzel bir ahlak üzerine kurulu bir çocukluk, başarının tescilidir. İkinci unsur ise insanın kendi içinde yaşattığı benliğidir. Belli bir yaştan sonra öğrenmenin ötesi bilme evrimini gerçekleştirir. Bu evreden sonrası ise aklıyla kalbi ya da ruhuyla düşünceleri arasında sıkışıp kalır. İnançlı bir birey ruhun baskısını akıl ile birleştirip bu çıkmazda fazla zaman kaybetmez. İnançsız bir kişi ise düştüğü boşluktan çıkmak için yani ruhun baskısından kurtulup düşünceleriyle bir şeyleri açıklığa kavuşturmak gayesinde olduğundan durmadan yeni şeyler öğrenme evresine tekrar girer. Bu da kendisini bilgili bir insan yapar ama ruhundan eksik kaldığı için insanlar içinde eksik kalır. İnsanlar düşünceleriyle çoğu şeyi açıklayabilirler fakat açıklanamayan duygular vardır. İşte tam da bu durumda inanç devreye girer.
Yön belirlemek için iki yöntemden bahsettik tabi bu bahsettiğimiz yönler inanç merkeziyetli.
Yandı gönlümün Kabe’si
Durup seyreledim
Dost yolundadır hakkın sesi
Bir nefes diledim
Düşmüşem biz zalim dergahına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!