Seni ne kadar tanıdığımı mı sordun?
Hadi gel birlikte bakalım.
Gece ile yıkardın saçlarını
Yıldızlar düşeceği yeri bilmez,
Gözlerinde dururdu.
Senin olduğun sabahlar güneş.
Senin güldüğün anlar gökkuşağı.
Senin ağladığın anlar yağmur.
Saçların uçuştuğunda rüzgâr…
Öpüştüğümüzde yaz tatili.
Sana sarıldığımda teninde bahar.
Susadığım zaman bir bardak su içiyorum.
Sadece dilim ıslanıyor iç organlarım ferahlıyor.
Ama bir iki saat sonra tekrar susuyorum.
Yerine çay içiyorum ya da meyve suyu.
Ama her seferinde aynı şeyi yaşıyorum
Platonik aşklar tek başına oynanan oyunlar gibi.
Asla kaybeden olmuyor
çünkü kazanmak için başlayan da olmuyor...
Rıdvan Cankiç
O kadar çok tarih yaşadım ki
Uzun bir zaman önce
Üst üste tuğlarla var oldum.
İlk gün üzerimde afişler vardı.
Bazen dilenciler çöktü önümde
Artık yeter!
Derhal rüyalarını bana ver!
Ben onlara çok iyi bakarım.
Hatta kendimi içine bırakır,
Beni görmen için,
Geri sana veririm.
Gece gibi saçlarını ne kadar da çok severdim.
Saçların ayaklarıma dolanmasın.
Ben onları omuzundan aşağıya tül gibi aktığı zaman daha çok seviyorum.
Severdim saçlarını daha seni tanımadan.
Arkanda dururdum mahallede yürürken.
Keşke büyürken çocukluğumuzun da elinden tutsaydık.
Kaybolduğumuzda onu takip ederdik.
Hata yaptığımızda onu uyarırdık.
Yanlış kişiye aşık olunca,
Onu sıkı sıkıya tembihlerdik,
Büyüyünce bu insandan uzak diye…
Sana yazılmış bir kaderim var
Bir türlü kurtulamadığım.
Sana yazılmış rüyalarım var.
Her gece üst üste gördüğüm.
Sana yazılmış ihtirasım var
Sen bana bir kere hayatım de.
Ben nasıl hayat nasıl bir şeymiş öğreneyim.
Sen bana bir kere nefesimsin de.
Ben nefesin anlamını öğreneyim.
Sen bana bir kere gülümse...
Ben bu gülümsemeyi rüayalarıma taşıyayım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!